Rakamlarla pek aram yoktur ama…
Bazı günler, saatler; insan hafızasında unutulmaz kayıtlarla ölümsüz izlere yer açar. İnsan için bazı günler ve saatler adeta dönüm noktasıdır.
24 Ocak 2020 Cuma akşamı eve doğru giderken arka arkaya gelen telefonlar, mesajlar…
Hiçbir şeyden haberim yoktu. Kötü haber tez duyulur denilir ya; Elazığ’da deprem oldu sizden ölü ve yaralı var mı?
Aman Allah’ım!
Deprem sonrası o ilk arayanlar yok mu? Sizi yalnız bırakmayanlar...
İnsanın her an her şeye hazır olması gerektiğini bir daha anladım. Tabii ki birçok insan gibi ben de anamı, babamı, kardeşlerimi, yakınlarımı, eşimi, dostumu, hemşerilerimi Elazığ'ı arıyor ve merak ediyorum.
Telefonun karşı tarafında bağrışmalar, gürültü, korna sesleri ile birlikte Ana’mın her zamanki imanlı duruşuyla birlikte yükselen Tekbir sesleri…
Ve ilerleyen zamanlarda depremde zarar gören binaların altında kalan kahreden görüntüler…
Elazığ ile yapmış olduğumuz görüşmelerde endişeli bekleyiş ve paniğe paralel olarak binalardan çıkarken yaralanmalar, kırıklar, kaçışmalardaki trafik kazaları, trafiğin alt üst olması..
Maalesef ölüm, yaralanma ve yıkılan binalar…
Yıkılan sadece binalar mı?
Yıkılan insanlar ve insanlık!
Elbette ki üzülüyoruz ama başka neler yapılabilirdi ki acaba?
Farklı ifadelerle de olsa ilk öğrendiğimiz Elazığ’daki depremin merkezinin Sivrice İlçemiz’de olduğu, deprem şiddetinin farklı ifadelere rağmen kabul gören şiddetinin 6.8 olduğuydu…
İlerleyen zamanlarda bilanço giderek ağırlaşıyordu, kışın da soğuğuyla insanlar ve insanlık adeta donuyordu.
İnsanlar lisanı avamla sığınacak, kafasını koyacak yer arıyordu. Camiler, kapalı spor salonları, resmi kurum misafirhaneleri ilk akla gelen sığınılan yerlerdi. Bu arada bir nefes diye köylerine kaçanları da unutmamak lazım.
Gecenin ve mevsimin soğuğu da bir başka depremdi sanki. Ya çaresizlik!
İlk gün; gece yaşanılan sıcak mekanlar olan evler çok uzaktı Şehrimin Aziz İnsanlarına…
Hani geceyi atlatalım, hele bir karanlık kalksın, gün ışığı etrafı sarsın, sabaha kavuşalım, etraf aydınlık olsun… denilir ya!
Camilerde çekilen tesbihler, tekbirler; çaresizliğin sessiz çığlığında yapılan dualar, münacatlar…
Gece ne kadar karanlık olsa feryatlar, toz bulutları aydınlıkla yerini hakikatle yüzleştirmişti. Gece yerini gündüze bıraksa da aydınlık Elazığ’a çare olmamış; gerçekle karşı karşıya kalan ŞEHRİ AZİZ peş peşe gelen acı haber ve her biri ayrı hikaye olan depremle yıkılıyordu sanki Elaziz!
Elazığ ve Elazizli kendine yakışanı ve yapması gerekeni yapmıştı. Bir duruşu vardı Elazığlının ve o duruşu sergiliyordu Elazığlı. Kadere rıza, tevekkül, sabır, metanet… Devletine her zaman inanana ve devletine güvenen Elazığ aynı tavrı sergiliyordu.
Vatandaşla birlikte valilik ve belediye başta olmak üzere koordinasyon merkezine Başkentten İçişleri, Sağlık, Çevre şehircilik Bakanları katılarak adeta karargah kurulan Elazığ’a Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın da teşrifi ile hummalı çalışmalar daha hız kazanmaya başlamıştır.
İlk günlerin tablosu giderek acı hale geliyor, ölülerin sayısı bir bir artıyor, yüzlerce yaralı hastanelere taşınıyor, yıkılan enkazın altında gelen seseler yürekleri dağlıyordu.
… 24 Ocak, 20:55 bu saat ve tarih bakalım Elazığ7da nelere gebe olacak…