Yine 41 kere maşallah diyelim mi?
Bu defa da birlikteliğimizin 41. Yılına 41 defa maşallah gelsin.
Her çocuk doğar, ailesinin kanatları altında büyür, ideallerini gerçekleştirme peşinde kendisi de ailesi de koşar, iyi bir tahsil yapabilmesi için seferber olunur, altın bileziği çocuğunun koluna takan onu iş güç sahibi yapan aile çocuğunun evlenmesini ister, o mürüvvetini görmek hayali bitmez.
O gerçekleşir, bu defa torun beklentisi başlar.
Derken 2. nesil aile bu defa kendi çocuğu için ebeveyn rolünü üstlenir anne babasının yaptığı fedakârlığı kendisi üstlenir.
Roller böylece gelen her bir kuşağa geçer.
Aile veya birey kendisi hedefini belirlemiş olsa dahi yaşam içerisindeki bazen dönemeçli yolları, bazen ufuk görünen düz yolları, bazen çıkmaz yolları, bazen karanlık yolları aşacaktır. Denir ya insanlar doğar, büyür, evlenir, çoğalır, ölür.
Bu döngü devam eder.
Günümüzde özellikle bayanların evlenme yaşı ileriye çekildi.
Elbette artısı eksisi tartışılabilir.
Ama benim kuşak bilir ki yaşımız 30 olmadan bebek sahibi olma defterimizi kapatırdık. 30 yaşından sonra doğum tedirgin ederdi.
Elbette bu konunun da kişiye göre artı ve eksi yanı vardır.
Lise tahsilim sonrası Diyarbakır’dan 20 yaşımda matematik öğretmeni olarak mezun oldum ve döndüm.
Bir hafta sonra eşim ile nişanlandım.
Eşim kimdi?
Babası (kayınpederim) babamın halası oğlu, ama sadece akrabalık bağı olduğu için değil birbirlerini seven iki dost.
Babam fırsat buldukça kayınpederimin kapalı çarşıdaki tuhafiye dükkânına gider oturur sohbet ederlerdi.
Evde de bazen “Asaf maşallah akıllı çocuk hem okuyor hem de babasına yardım ediyor” derdi.
Daha bizim lise yıllarımız kimsenin aklından evlilik geçmezdi ki…
Akrabalık bağı olunca elbette Varol Tuhafiyede bulunacak ürünü başka yerden almaz, oradan alırdık.
Diyarbakır’da öğrenciyken temel ihtiyaçları dahi buradan alır giderdim.
Terör dönemi sıkıntılı dönemlerdi, çok çarşı pazara çıkmamı ailem de istemezdi.
Bazen alış verişe gittiğimde Asaf abi ile dükkânda karşılaşırdık.
Sohbetimiz sadece okul başarıları üzerineydi.
Her yıl tekrar ÖSYM ye girip girmeyeceğimi sorardı. Bazen de alacağım ürün dükkânda yok ise ben beklerdim gidip komşu esnaftan alır gelirdi.
Annem annesi ile görüşüyordu, ama ben zaten ev gezmelerine gitmediğim için evlerine gitmemiştim.
Ta ki rahmetli kız kardeşinin evlerinin bahçelerinde yapılan nişanına kadar…
ilk gidişim onun nişanı olmuştu.
Nişanda kayınvalidem başta olmak üzere ev halkının bana ayrı ilgilerinin olması acaba… acaba sorusunu bana sordurttu. Haklıymışım da.
2 gün sonra Diyarbakır’a final sınavları için döndüm ve ertesi gün Asaf abi kaldığım öğrenci yurduna beni ziyarete gelerek benimle özel bir konu hakkında konuşmak istediğini söyleyince, niyetinin ve kararın net olduğu belliydi.
O yıllarda bir erkek ile baş başa çıkmak çok da benimsenmezdi.
Niyet belli olunca aslında çıkıp konuşmakta fayda vardı, ama özel durum için baş başa çıkmak çok da içime sinmezdi.
O yıllarda ayrıca annem ve babam da hoş karşılamazdı.
Kibarca çıkamayacağımı söyleyerek ağabeyimi yolcu ettim.
Final sınavlarıma girip sonuçlar belli olmadan Elazığ’a geldim ve nişanlandık.
Ağabey oldu Asaf. O da Fırat Üniversitesi Makine Mühendisliğinden aynı dönem mezun olmuştu.
Nişan ve düğün arasını 1 yıl kadar süre düşünürken İstanbul Teknik Üniversitesinde en az 2 yıl sürecek yüksek lisans eğitimine başladı.
Bu nedenle nişanlı kalma süresi 2 yıla çıktı.
Nişanlılık süreci zordu.
Şimdiki gibi cep telefonları zaten yoktu da otomatik şehir koduyla arama imkanı da yoktu.
Santralin bağlantı yapması gerekir.
Telefon yazdırırsınız 2-3 saat santral sırası beklersiniz 3-5 dakika konuşabilirseniz şanslısınız.
Çünkü hat düşmeme ihtimali de büyüktü.
Ama nişanlımın bu fedakârlığını asla inkar edemeyeceğim bu sıkıntıyı 2 yıl çekmek zordu.
Ben nasıl olsa evdeydim.
Telefon zilinin sesinden şehirlerarası olduğu belli oluyordu tahmin ediyordum o tatlı heyecan güzel anı olarak kaldı.
Güven vardı o zamanlar.
Düşünüyorum 2 yıl sadece nişanlı değildik, resmi nikâhlıydık.
Demek ki birbirimize güven, saygı, sevgi vardı.
Fırat Üniversitesinde araştırma görevlisi olarak göreve başladı ve evlendik.
Hiç zaman geçirmeden KTÜ de doktora eğitimine başladı ve 1 yıllık evliyken doktora deneysel kısmı için Alman hükümeti bursiyeri olarak Almanya’ya gitti.
Birkaç ay sonra ben de görevimden istifa ederek gittim ve ilk anneliği orada tattım.
Evladım Cihanım’ın kokusunu orada aldım.
Yıllar ilerliyor çalışmaya doymadığını fark ediyordum.
Yardımcı olabildiğim kadarıyla yardımcıydım.
Ev ile ilgili sıkıntı yaşamaması en büyük avantajıydı.
Evliliğimizin 6. Yılında küçük oğlum Serkan’ımı kucağımıza aldık.
Bu arada tekrar kendi görevime döndüm.
Oğlum 1 yaşında eşimin teşvik etmesiyle tekrar ÖSYM’nin yaptığı sınava girdim ve Teknik Eğitim Makine bölümünü kazandım.
Elbette çok zordu. 2 çocuk annesi, çalışmak ve öğrenci olmak. İşte eşim büyük fedakarlık yaparak 2. Üniversite kapısını bana açmıştı.
Ben öğrenciyken 9 aylık eğitim için Amerika Birleşik Devletlerine gitti.
Maddi manevi imkân sağladığı için 3 ay gibi bir süre sonra mezun oldum.
Sonra ben de çocuklarım ile Amerika’ya gittim. 6 ay gibi bir süre kalıp döndük.
Yüksek lisansa başladım ve bu arada üniversiteye öğretim görevlisi alımı YÖK – Dünya Bankası Projesi kapsamında yapılırken sınava girip başardım, ama benim için sıkıntı şu idi. 9 ay yurt dışı eğitimi olacaktı.
Elbette bir anne ve eş için yurtdışında onlardan uzak kalmak zor olacaktı.
Belki o nedenle bu kısmeti geri çevirecektim.
Yine en büyük destekçim eşimin teşviki ve cesaretlendirmesi ile kendimi İngiltere’de buldum.
7 ve 10 yaşındaki çocuklarımdan 9 ay ayrı kalamazdım.
Bir hafta sonra babam ve çocukların yanıma gelmelerini sağladı.
Kısa süre sonra orada sıkılan babam Türkiye’ye geri döndü.
Ben ve çocuklarım eğitimimize devam ederken, eşim yine iki defa gelip kalabildiği kadar kalmıştı.
Kendi ailem başta olmak üzere biliyorum ki eşime sitem çoktu.
“Genç kadının gitmesine neden izin verdin” diye.
Ama kendisi kararlıydı.
Özellikle yurt dışında haklı olarak yalnız yaşamamı istemeyebilirdi.
Tek başıma İngiltere’de 9 ay gibi süre sorumluluk alarak yaşamanın bana her anlamda katkısı olduğunu inkâr edemem.
Kendisi başarıya doymadığı ve iş aşkı olduğu için elimden geldiğince vaktini çalacak işleri, çocuklarımın sorumluluğunu ben üstlendim.
Hem eşim oldu, hem sırdaşım oldu, hem dostum oldu, hem arkadaşım oldu…
Sık sık il dışı, yurt dışı seyahatlerimiz oldu.
Mümkün olduğunca şartlar elverdikçe birlikte gerçekleştirmeye çalıştık.
Yıllar geçti, çocuklarımız büyüdü.
Onları yurt dışına uğurladık, yine kaldık biz bize.
Artık belli yıldan sonra zaten bakışlarımızdan dahi ne demek istendiği hissediliyor.
Evliliktir bu. Her an tozpembe rüyalar âleminde geçmez.
Elbette birçok evde olan ya da olabilecek rüzgârların estiği anlarımız oldu.
Çalkantılar oldu.
Birbirimizi anlamadığımız, kendimizi anlatamadığımız, ya da başka sıkıntıyı alakasız bir yerde patlattığımız zamanlar olmuştur, olacaktır da…
Aynı çatı altında olmak karşılıklı hoş görü ve özveri ister.
Evlilik hayatının devamı için çiftlerin birbirlerini iyi tanımaları, can alıcı hususlarını teşhis etmeleri gerekir.
Dengeli evlilikte eşler birbirlerini kazanırlarsa birlikte yaşanılacak süreç daha keyfli hal alır.
Evlilikte saygı esastır.
Sevgi zaten oluyor.
Tartışmalarda kırmızı çizgiye gelmemeye azami dikkat gösterilmeli, kurulabilecek sağlıklı iletişim diliyle sıkıntıların anlatılıp çözümlenmesi en güzel metodudur.
Hepimiz hata yaptık, belki yapacağız da.
Esas olan karşıyı üzmek için hata yapılmamalı, İşte bu tehlikeli yoldur.
Sıkıntılı günlerin insanların en güzel günlerini alıp götürdüğünü bilsek…
Sonradan daha çok üzüleceğimizi bilsek sanırım her dakikanın değeri daha bilinir.
Sevgili okurlar neden mi bu kısa evlilik öykümüzü yazmak aklıma geldi.
Bugün 8 Temmuz evliliğimizin 41. Yılı. Dile kolay 41 yıl. 41 yıla çok şey sığdırmışız, ama düşünüyorum sadece 41 ay gibi bir süreç.
Her ilerleyen yıllardaki evliliklerde olduğu gibi her gelecek yılın birbirimize olan ihtiyacı, dayanışmayı daha çok artıracağına inanıyorum.
Bütün çiftlere 41 defa maşallah diyerek nice nice yılları birlikte paylaşmalarını diliyorum.
Biz VAROL çiftinin de evlilik yıldönümümüz kutlu olsun.