Yıl 1981. Eşim doktora çalışmasının deneysel kısmını yapmak üzere Alman bursiyeri olarak Karlsruhe Teknoloji Enstitüsü’ne gitmişti. Birkaç ay sonra ben de gitmiştim.

Eşim doktora deneylerine yoğunlaşmıştı, deney düzeneği üç katlı binada kuruluydu.,

Her katta ölçüm almak gerekiyordu.

Ben de bir katta ölçüm değerlerini alarak hem yardım ediyordum, hem de evde yalnız kalmamış oluyordum.

Her kadın gibi anne olmak istiyordum.

Türkiye’de bu anlamda sıkıntılar yaşamıştık.

Almanya’da can dostumuz Beate HOŞAĞASI hanım kendi doktorunu tavsiye etmişti ve beraber gitmiştik, doktoru ile bizi tanıştırmıştı. Gittiğimiz doktor hamilelik sürecimin kendi gözlemi altında geçirmem gerektiğini tavsiye etmişti. Tavsiyesine uymaktan başka yapacak bir şey yoktu.

Tedavi sürecim başladı, ilaç tedavisi yanında artık evde sırt üstü yatarak 9 ayın dolmasını beklemeye başlamıştım.

O yıllarda internet yok, uydudan Türkiye televizyonlarını izlemek gibi bir imkân hiç yok, yakınlarımla iletişim kurmak çok zordu, ancak kontörlü telefon kulübelerine gidip konuşabiliyorduk.

Bütün gün geçici oturduğumuz küçük öğrenci evimizde yalnızdım.

Türkiye’den götürdüğüm kitapları da okuyup bitirmiştim.

Bulunduğumuz Karlsruhe bir üniversite şehriydi.

Dolayısıyla o yıllarda Türk sayısı da azdı, Türk aile sayısı zaten yok gibiydi. 

Oysa bazı şehirlerde Türk işçi aile sayısı çoktu.

Ben yatmak zorunda kalmadan önce bilimsel çalışma yapmaya gelenler ile bazen dışarıda buluşur, bazen aile olmanın avantajı ile yalnız yaşayan Türk arkadaşları yemeğe alırdık.

Amerika’da doktorasını tamamlayıp Karlsruhe’ye bizim gibi sadece bilimsel çalışma yapabilmek için gelen bir aile ile tanışmıştık. İşte bu aile sevgili ÇELİK ailesi.

Evlerimiz küçük ama gönüllerimiz genişti.

Benim hamileliğim öncesi onlar ile sık sık bir araya gelirdik, hangimize gidilmişse orada birlikte yemeğimizi hazırlar keyifle birlikte vakit geçirirdik.

O yıllarda artık istirahat etmem gereken ev hayatım başlayınca, akşam eşimin eve gelme saati ve kapımızın çalınması benim mutlu olduğum saatlerdi.

Kapımız gündüz çalındığında tıkırtıdan anlardım ki dost Perihan ÇELİK geldi.

Elinde de mutlaka yemek olurdu.

O süreçte yemek yapamadığımı bildiği için sürprizleri bitmezdi.

Aslında bana en büyük ikramı kendisinin gelmesiydi, uzun uzun sohbetlerimiz bitmezdi. Dokuz ay yatarak beklediğim büyük oğlum Cihan’ın doğumu Karlsruhe’de oldu.

Eşim ve ben yalnızdık, yanımızda yakınlarımız yoktu.

Yine hastaneye gelen ve bebeğimi ilk kucaklayan arkadaşım sevgili Perihan idi.

1982 yılında biz Türkiye’ye döndük, birkaç yıl sonra onlar Amerika’ya geri döndüler.

İletişimimiz o yıllarda da mektuplaşarak devam ediyordu.

1990 yılında yine eşimin Amerika-Indiana eyaletine görevli gitmesinden birkaç ay sonra, iki oğlumla beraber biz de Indiana’ya gittik. Çelik ailesi de West Virginia’da.

Uzak mesafelerdeydik.   

Bizim orada olduğumuzu biliyorlardı, ısrarla evlerine davet etmişlerdi. Karayolu ile yaklaşık 8 saat yol alarak onlara gitmiş, anılarımızı tazelemiştik.

Görüşmeyeli sekiz yıl olmuştu, ailemiz büyümüştü.

Çelik çiftinin sevgili kızı Seyran ile bizim iki oğlumuz çok güzel vakit geçirmişlerdi.

2002 yılında oğlum Cihan’ın üniversite mezuniyetinden sonra dil okulu ve takiben lisansüstü çalışmalarını yapması için özellikle babasının yönlendirmesi ile Amerika’ya gitme planı yapıldı.

Bizden hiç ayrılmayan, üniversite tahsilini de yanımızda yapan 20 yaşındaki genci Amerika’ya göndermek özellikle bir anne için çok ama çok zordu.

Görüntülü telefonlar yok, haberleşme şimdiki gibi basit değil, anlık değildi.

Gözyaşlarımı saklamakla aylarımı geçirdim ama gitmesin diyemedim.

Nereye göndereceğiz Amerika gibi uzak ve farklı bir dünyaya.

Yine sevgili ÇELİK ailesinin tavsiyesi ile Cihan kendilerinin bulunduğu West Virginia’ya gitmek üzere uçtu.

Uçak yolculuğu aktarmalı olacaktı. Ankara-Chicago- Pittsburgh yani yaşayacağı şehire uçak inmeyecekti.

Onların yaklaşık 2 saat uzakta olan Pittsburgh’a kadar giderek çocuğumuzu karşılamalarının bizim için manevi değerine paha biçilmezdi.

Artık çocuğumuz emin ellerdeydi.

Cihan doğduğu zaman kucağına ilk alan sevgili Perihan Çelik ve eşi dost insan İsmail Çelik o zaman da ilk defa bizden ayrı uzaklara giden Cihan’ı kollarının arasına almışlardı.

Öğrenci yurdu buluncaya kadar oğlumu evlerinde misafir ettiler.

Bu sahiplenme unutulur mu? Elbette unutulmaz.

Bir yıl sonra da küçük oğlumuz Serkan Amerika’ya öğrenim için gitti, o da aynı eyalette yani West Virginia State Üniversitesi’nde eğitimini tamamladı.

Sık sık çocuklarımız için Amerika’ya giderdim ama gitmediğim zaman da içim rahattı, çünkü çok değerli Perihan - İsmail çiftinin varlıklarını bilmek, bizi rahatlatıyordu.

Elbette bizim çok eskiye dayanan dostluğumuz vardı ama o eyalete gelip de onların evinde misafir olmayan Türk öğrenci yok denebilir. Her gelene kucak açtılar, yol gösterdiler.

O şehirde yaşayan Türk aileler ile birlikteliği sağlamak için resmi ve dini bayramlarda birçok organizasyonlar yaptılar, evlerinde büyük grupları misafir ettiler.

Amerika’da biz aynı şehirde olduğumuz sürece sık görüşmeye devam ettik.

Bizim de evimiz aynı şehirde olmasına rağmen yaptırdıkları evi sevgili arkadaşım Perihan ile inşaat halinde gezerken bir oda göstererek bana “Nurhayat bu inşaat bitince bu odada kalacaksın banyo ve giyinme odası müstakil, itiraz etmeyeceksin” diyerek samimiyetini göstermişti.

Nitekim onlar yeni evlerine taşındıktan sonra aynı şehirde evimiz olduğu için zahmet vermemek adına gece orada yatılı kalmayacağımı biliyordu.

Eşimi ve beni başka gerekçeyle davet etmiş kendilerinde yatılı kalmamızı sağlamışlardı.

Öyle bir gün oldu ki o gece kar yağdı ve yollar kapandı. İtiraz etmeden 3-4 gün o muhteşem manzaralı evde, pencerelerinin yarısına kadar yığılı kar kaplı bahçede, pencerelerinin önünde gezinen geyikleri şömine başında sohbet ederek geçirme keyfini birlikte yaşamıştık.

Bu laf olsun diye davet değil, candan isteyişti.

İsmail Çelik hocam sanatla yakından ilgilenirdi.

Türk Halk Müziğine ayrı bir ilgisi ve yeteneği vardı.

Her görüştüğümüzde akşamın ilerleyen saatlerinde bağlamasını alır teline Harput Müziği notaları ile dokunurdu, hemen eşim Asaf Varol’da sesiyle eşlik ederdi.

Uzun süre meşk yapılır, memleket havası yaşanırdı.

Hatta 2011 yılı Mayıs ayında “İleri Teknolojiler Sempozyumuna” Elazığ’a geldiklerinde Fırat Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezinde yapılan kalabalık bir programda biz görevliler dahi bir sürpriz ile karşılaştık.

İsmail Hocam elinde bağlama, Asaf Hocamın elinde mikrofon sahnedelerdi.

“Fincanın Etrafı Yeşil” türküsüyle giriş yapmışlardı.

Halen Youtube kanalında izlenebiliyor.

(https://www.youtube.com/watch?v=CbEKXHD4MG)

O kadar çok anılarımız var ki…….

Çocuklarımız aynı eyalette birkaç yıl kalıp sonra her birisi bir başka eyalete gitti.

Çelik ailesi Türkiye’ye gelirlerdi.

Süre kısa olduğu için ancak ailelerini görebilirlerdi.

Elazığ’da misafir etmeyi hatta bölgeyi görmelerini çok isterdik.

Ancak 2011 Mayıs ayında Fırat Üniversitesi’nde Asaf Hoca başkanlığında düzenlenen “İleri Teknolojiler Sempozyuma”na birkaç günlüğüne gelebilmiş ve çevreyi gezebilmişlerdi.

Sevgili Perihan Çelik West Virginia State Üniversitesinde yabancı dil hocasıydı.

Eşi Sevgili İsmail Çelik West Virginia State Üniversitesinde Profesör idi.

Dört yıl önce emekli oldular.

İsmail Çelik makine ve havacılık mühendisliği alanında Amerika’da isim yapmış bir hocaydı.

Çok sayıda kitapları, bilimsel yayınları ve üniversitesine kazandırdığı projeler, yetiştirdiği bilim adamları ile tanınırdı.

Emekli olduktan sonra da bilimsel çalışmaya projeler ve danışmanlık hizmetleri ile devam etti.

Yaşadıkları şehir Morgantown küçük bir şehirdi.

Emekli olduktan sonra kültürel etkinliklere daha yakın olup oralara gidebilmek, gönüllülük esasında derneklerde çalışabilmek için Washington DC. ‘ye yakın yine küçük bir kasabaya taşındılar, yine muhteşem bir bahçe yarattılar, toprağı seven çiftti.

Sonbahardan beri ben de Amerika’dayım.

Çelik ailesi ile telefonda görüşüyoruz.

Yine bizi israrla evlerine davet ettiler.

Program da yapmışlardı.

“Washington’u görmüştünüz ama biz sizi gezdirmek istiyoruz, Washington yakınına taşınınca buraları daha iyi tanıdık” diyerek bana onlara gidebileceğimiz tarihi soruyorlardı. Hatta kendileri plan yapıyordu.

Biz de yaklaşık bir ay sonra gitmeyi planlamıştık.

Evet, bir söz vardır ya “Kul plan yaparken kader sana güler” gerçekten onu yaşadık. 10 Mart 2023 günü yaşadığımız Tenesse eyaletinden Texas eyaletine gitmek üzere yoldayken, sosyal medyada dostumuz İsmail Çelik’in vefat haberini Türkiye’deki kız kardeşinin paylaşımında gördüm.

Birkaç defa okudum, olamaz dedim çünkü sağlığına, yaşam biçimine son derece dikkat ederdi.

Hemen telefona sarıldım.

 Tabii ki arkadaşım Perihan cevap veremeyince duruma inandım.

Eşim ve oğlum ile haberi paylaştığımda, gözlerindeki şaşkın ifade donup kalmaları beni korkuttu.

O an keşke böyle ani söylemeseydim diye de kendimi suçladım.

İsmail hocam hiçbir işini ötelemez, aklına geleni anında yapardı.

“Sonra” kavramı yoktu kendisinde.

Ne yazık ki ölümü de öteleyemedi ansızın göçtü gitti.

Perihan-İsmail Çelik çifti ömürlerini Amerika’da geçirmelerine rağmen,  Anadolu kimliklerini, gelenek göreneklerini bu ülkeye gelen gençlere unutturmamak için ne kadar çaba gösterdiklerini, Türkçeyi çok iyi kullandıklarını, gençlerin Türkçe konuşurken araya İngilizce kelime sıkıştıranları uyardıklarını, eğitim için gelen gençleri nasıl sahiplendiklerini, dolayısıyla evlatları uzakta olan aileleri nasıl da rahatlattıklarını çok iyi biliyorum.

Bilim dünyasına yaptığı katkılar ve yaptığı insani güzellikler ile anılacağını biliyoruz.

Diğer dünyada da güzelliklerin seninle olmasını dileğiyle rahmet diliyoruz sevgili dost İsmail Hocam.

Değerli eşi dostum sevgili Perihan ve sevgili kızı Seyran ve damatlar sevgili Serhan’a sabır diliyorum.

Yüreğinizdeki keder bizim de yüreğimizin en derin yerindedir.

 

 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol