Bir hocamız, bir arkadaşımız, bir kardeşimiz, bir ağabeyimiz de 22.12.2020 günü çektiği ıstıraplarıyla göçtü gitti. O, Rahmetli Prof. Dr. Hasan Gül hocamız.

Camia olarak çok üzgünüz, Onu tanıyan birçok kişinin çok üzgün olduğuna inanıyorum.

Hasan hocamı tanıma hikâyem belki de yıllar öncesine dayandığı ve sıkıntılı anımda tanıdığım için bıraktığı iz de farklı oldu.

Yıl 1992.  YÖK – Dünya Bankası II. Endüstriyel Eğitim Projesi kapsamında Üniversiteler öğretim elemanı alımı için yabancı dil sınavı yapılmıştı. Sınava girdim ve başardım.

Sıva sonunda mutlaka 9 ay Yurt dışında eğitim alma koşulu vardı.

Ben makine alanında sınava girmiştim.

Bradford – İngiltere’ye gitmem gerekti. Gideceğim yer belli olunca oraya benden önce 3 aylık görevle giden Rahmetli hocamız Prof. Dr. Nuri Orhan hocamıza eşim ulaşarak benim gideceğimi ve bana ev bulma konusunda yardım istemişti.

O da bir süre sonra ev bulduğunu söylemişti.

1992 Kasım ayında Türkiye’den 11 kişi Fransız Havayollarına ait bir uçak ile yola koyulduk. İstanbul –Manchester güzergâhımızdı. İstanbul’dan kalkan uçak Paris’te iniş yaptı.

Hava alanında çalışanlar grev başlatmıştı.

Biz yolcular havaalanında perişan belirsizlik içerisinde bekliyorduk.

Grev ne zaman biterse uçuş başlayacaktı.

Ama bu süre kaç gün sürer bilinmiyordu.

Oradan çıkmanın tek yol deniz ulaşımıydı.

Manş denizini feribot ile aşarak, ardından tren, otobüs kullanarak uzun ve stresli yolculuktan sonra Bradford’a ulaştık.

O an çok üzgündüm, stresliydim hatta böyle bir yola girdiğime pişmandım.

Bradaford’a  giderken  sayısını hatırlayamadığım aktarma sayısı, çekmekte zorlandığım bavullarım, 11 kişilik grupta tek bayan olmam, en önemlisi Türkiye’de göz yaşları ile bıraktığım evlatlarım, eşim, yakınlarım beni nerdeyse gittiğime pişman ettirmişti.

Rahmetli Nuri Hocam beni karşılayacak benim için kiraladığı eve kadar götürecekti.

Onu bekletmenin ve ulaşamamanın tedirginliği de ayrı huzursuz ediyordu.

O çileli yolculuk bile şu an güzel anı olarak kaldı, o ayrı bir konu.

24 saat süren yolculuktan sonra Bradford’a gece yarısı indik.

Beni genç bir bey karşıladı “Hoş geldiniz ben Hasan Gül. Ben Makine Mühendisliğinden Asaf Hocamın da öğrencisiydim.

Erzincan’da görev yapıyorum, ben de 3 aylık eğitim için buradayım.

Nuri hocam sizi karşılayacaktı, ancak sizin ulaşımınız geç saate kalınca o dönmek zorunda kaldı.

Çünkü o 1 saat uzaklıktaki (Huddersfield) bir yerde yaşıyor.

Benim sizi karşılamamı istedi “ diye kısa bir tanışmadan sonra benim için kiralanan eve gittik.

Eve girdim. Kendilerinin de 3 kişi aynı evde kaldıklarını, yorgun olduğumu yorgunluk çayı içmem için kendilerine davet etti.

Teşekkür ederek dinlenmeyi tercih ettiğimi söyleyince Hasan hocamın içine sinmemiş olacak ki karşı çaprazda ışığı yanan evi göstererek fikrimden vaz geçersem gidebileceğimi işaret ederek ayrıldı.

Evi dolaşayım diye üst kata çıktım.

Sayabildiğim içeriden inilen bodrum ve merdiven ve çıkılan çatı katı ile 4 katlı ev ve ben.

Bazı odaların kapıları kilitli, şöminenin yanında inşaat kumu, evde yoğun nem kokusu, başımı kaldırdığımda yüksek bir tavan, merdivenlerdeki gıcırtılar, hareketsiz kaldığım an dahi bitmeyen gıcırtı sesleri, yoğun nem kokusu ile Pakistan ve Hindistanlılara mahsus bir çeşit baharat kokusu…

Yani benim için kâbus dolu sanki korku eviydi.

Hayatımda yalnız kalmaktan korkmamıştım, ama o ev korkuttu. Kiraladığım evde bazı kapılar neden kilitli sorusu beynimi kurcalıyordu.

Sabaha kadar uyumadan pişmanlıkla bekledim.

Ne işim var burada diye kendime kızıyordum.

Günün ilk ışıklarıyla evden kaçarcasına karşıda gördüğüm telefon kulübesine gittim ki eşimi arıyayım ben geri dönüyorum diye.

Oradaki talimatı okuyunca emelime ulaşamadım.

Postaneden kart almak gerekiyordu.

Hafta sonuydu, postane kapalıydı.

Para ile çalışmayan ankesör telefondu.

Oradaki duyuruyu okuyunca arayamadan eve geri döndüm.

Evde her an bir kapı açılabilir kötü ruh haliyle dolaşırken, kapı ziline basıldı ve kapı üzerindeki gazetelik kapağı açılarak içeriye seslenen Hasan Hocam “Ben geldim Nurhayat Hocam bize kahvaltıya gidelim” deyince tabii ki o korkudan sonra hiç tereddüt etmeden gittim.

Kahvaltı faslından sonra eve nasıl gideceğimin kaygısını yaşamaya başladım.

Hafta sonu olduğu için elim kolum bağlı oturdum. 

Akşama doğru korka korka eve gideyim derken Hasan Hoca bana “ hayır biz sizin için oda ayarladık.

Size mazbut ev buluncaya kadar misafirimizsiniz” dediğinde kendimi ne kadar güvende hissettiğimi unutamam.

Akşama doğru ihtiyaçlarımı almak için eve beraber gittiğimizde Rahmetli Nuri Hocam da geldi.

O gece hayatımda korkmadığım kadar korkarak o evde kaldığımı söylediğimde, evin dışında başını kaldırıp o heybetli eski eve bakarken sarf ettiği cümle sanki halen kulaklarımda. 

“Hocam sizi takdir ediyorum iyi kalabildiniz ben korkarım tek kalmaya” deyince ben de “Nuri Hocam sen bu gövde ile korkarsan, bu evi benim için nasıl kiraladın” diye serzenişte bulunmuştum.

Hasan hocamlar beni 3 gün misafir etmiş ve yeni ev arayışına başlamıştım.

Babam ve çocuklarım da Bradford’a gelecekleri için onlar gelmeden daha mazbut bir ev buldum. 

Rahmetli babam için elbette İngiltere gibi yabancı ülkede yaşamak zordu.

Özellikle onun gibi dünya gündemini yakından takip eden birisi için daha zordu.

İnternet yok, Türkçe televizyon kanalları yok, sadece kısa dalga bir radyodan bozuk ses ile yayın yapan kanallardan haber alabiliyordu.

Hasan hocam yine babamı sık sık ziyaret eder, onunla saatlerce sohbet ederdi.

Garip ellerde Hasan hocam babam için terapi idi.

Aradan uzun yıllar geçti. Hasan hocam Erzincan’dan Fırat Üniversitesine geldi.

Zaman zaman görüşüp İngiltere’deki günlerimizi yad ederdik.

Ben Teknik Eğitim Fakültesi’nde görev yaparken zamanın idari yönetiminden birisi eşim Asaf Varol’un gazete köşe yazısına kızarak ve zayıf idarecilik karakterini sergileyerek, beni Teknik Bilimler Meslek Yüksekokuluna verdi.

Elektronik Bilgi Sistemi üzerinde kararı gördüm ve birkaç saat içerisinde Teknik Bilimler Meslek Yüksekokuluna giderek başlama yazısını aldım. Hasan hocam okul müdürüydü.

Gerek okul müdürümün gerek mesai idari ve akademik kadro arkadaşlarımın bana gösterdikleri ilgi ve teveccüh bana “iyi ki mekân değiştim Teknik Bilimler Meslek Yüksek Okuluna geldim” dedirtti.

Odamdaki donanım hepsi ambalajlardan yeni açıldı. Odamda ihtiyacım olabilecek her şey sağlandı.

Beni incitmek, eşime de aklı sıra cevaben beni Teknik Bilimler Meslek Yüksek Okuluna gönderen o idareciye teşekkür etmek isterdim (!), ama ne yazık ki artık o üniversite personeli değildi. Farkına varmadan bana iyilik yapmıştı.

İl dışı sempozyumlara veya yurt dışına çıkacağım zaman her zaman Hasan hocamın desteğini gördüm.

Gitmekte tereddüt ettiğim zamanlar dahi beni teşvik ederdi.

Sağlıklıyken gez, gör diye telkinde bulunurdu.

Tabii ki ben de bu iyi niyeti asla su istimal etmedim, zaten tabiatıma aykırıdır.

Hasan Hocam personelin ağabeyi idi, arkadaşıydı, dostuydu, müdürüydü.

Onunla yakın çalışanların (Sekreteri Ayşegül Şık hanım, İdari işlerde şef Fethiye Ayçin Hanım, Gönül Efe Hanım, Müdür yardımcıları Doç. Dr. Tuncay Gençoğlu hocamız, Öğr. Gör. Deniz Kaan Yıldırım Hocamız) Hocayı baba, ağabey gibi koruduklarına şahidim.

Genç yaşta sağlık sorunları ile mücadele eden Hasan hocamız maalesef yenik düştü.

Onun hayata veda edişiyle yaşamın yine bir kitaba sığdırılacak kadar kısa olduğuna ve sadece yapılan güzelliklerin su üzerine çıktığını anladık.

Gerçek Hak mekânına göç ederken, geride kalanların tümünün dua ettiği, güzel anılarla uğurladığı ve yüreklerinde acılar hissettiğini, arkasından sevenlerine bırakabilmeyi keşke Allah herkese nasip etse…

Sen bana kardeştin.

Sen İngiltere’de en zor günlerimde evini bana açan, misafir eden gerçek bir Elazığlı hemşerimdin. Kimseyi incitmemek için kullandığın her cümleyi dikkatle seçen bir şahsiyettin. Kısacası sen gerçekten Adam gibi Adam’dın. Hakka yürürken bendeki hakkını helal etmişsindir inşallah.

Benim senin üzerinde Hakkım varsa, Helal hoş olsun sana.

Değerli Eşine, sevgili kızlarına, seni seven tüm akraba ve dostlarına, Fırat Üniversitesi personeline kalbi duygularla başsağlığı diliyorum.

Elveda güzel insan…

İnşallah soyismin gibi Güller ile dopdolu bahçeler içerisinde olursun Değerli kardeşim…

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol