Sivrice…
Memleketimin garip yerleşkesi…
Çekmedikleri kendisinden küstü…
Son birkaç yılda yaşadığı depremler bile Sivricelilerin neler çektiklerinin en bariz göstergesi.
Deprem vurdu, artçıları vurdu, TOKİ vurdu, müteahhitler vurdu, vurdumduymazlıklar vurdu yetmedi bir de AKSA vuruyor.
En ağırı da vurdumduymazlıklar vuruyor bu güzelim ilçeyi…
Görünürde herkes Sivrice’nin yanında, herkes Sivricelilerin sıkıntılarını biliyor, herkes bilinen sıkıntıları çözecek ama ne yazık ki depremin üzerinden şöyle böyle 2 buçuk yıl geçti.
Depremin açtığı yaraları anlatmaktan zaten gına gelmişti, tekrar o yaralara tuz basmayacağım.
Yeni bir yarası var Sivricenin, özellikle kırsal kesiminde.
AKSA’nın açtığı bir yara.
Köylüler; “Depremin yaşattıklarını unutmaya çalışsak da sağ olsun AKSA uygulamalarından dolayı bir türlü unutamıyoruz.” Diyerek ne kadar mustarip olduklarını anlatmaya çalışıyorlar.
AKSA hani şu bildiğimiz AKSA…
Zaman zaman elektriklere yapılan zamlardan dolayı herkesin hedef tahtasına oturttuğu ama gelen zamların önüne kimsenin geçemediği AKSA.
Tabi konu bu şirket olunca ister istemez insanın aklına yine yapılan zamlar geliyor.
Bu sefer öyle değil.
Bu kez insanlar, AKSA’nın yaşattığı bu sıkıntılar zamlara rahmet okutuyor diyorlar.
Gelen zamları bilvesile içimize sindiriyor faturaları ödüyoruz, en azından karanlıkta kalmıyoruz.
Lakin bu uygulama öyle bir uygulama ki yapılan zamları kabul etmemize rağmen gelip saatlerimizi söküp götürüyorlar ve bizleri karanlığa mahkum ediyorlar diyor insanlar.
Şöyle ki Sivrice kırsalında yıkılan evlerin yerine henüz yenileri yapılmamış.
Ya da hak sahiplerine evleri teslim edilmemiş.
Ancak Kırsaldakilerin yaşamları köy yaşamı olup, hayatlarını ekip biçmekle idame ettikleri için yıkılan evlerinin yanına kimileri ya bir konteynır yerleştirmiş, ya da derme çatma bir yapı kurarak orada yaşamaya başlamışlar.
Bu yapıların aydınlanması için de doğal olarak kendi aboneleri olan elektrik sayaçlarını o yapılara taşıyıp harcadıkları enerjinin bedelini faturalandırmak suretiyle elektriği kullanmaya başlamışlar.
Bundan doğal bir durum var mıdır bilmiyorum.
Hani kaçak elektrik kullansalar, anlarız.
Kullandıkları enerjinin faturalarını ödemeseler, yine anlarız.
Hak sahiplerine evleri teslim edilmiş olsa ve buna rağmen bu insanlar bu duruma tevessül etse AKSA denilen o yapıyı yine anlarız.
Ancak komşu birçok ilde insanlar kaçak elektrik kullanarak hem aydınlanma hem de ısınma ihtiyaçlarını giderirken aynı kurum o kaçakçı haramzadelere her hangi bir yaptırım uygulayamazken Sivrice kırsalındaki deprem mağduru insanlarımızın elektrik sayaçlarını ellerinden alarak onları karanlığa mahkum etmelerini anlamıyoruz.
Ama ilgili ve yetkililere sorsanız, siyasilere sorsanız, şehrin idari ve mülki amirlerine sorsanız; Sivrice ile yakından ilgileniyoruz derler.
Peki yakından ilgilendiğiniz bu turistik ilçenin hangi problemini çözdünüz desek eminim ki herkes başını önüne eğmek zorunda kalır.
Geçmişte gördük; bir kümbet meselesi vardı, kümbet…
Sorun ilgili köyün ileri gelenleri tarafından gündeme taşındığında dönemin Valisi basın ordusuyla gitmiş sorunun üzerine eğildiğini kamuoyuna deklare etmişti ama netice ne yazık ki yine kiraz bahçesi.
O kümbet hala aynı şekliyle kendisine birilerinin el atmasını bekliyor.
Kırsaldaki köylerin aydınlanma problemleri de aynı şekilde ilgili ve yetkililerin bir el atmasına muhtaç.
Köylüler haykırıyor; bu AKSA haşa Mescid-i Aksa mı ki kimse bu şirketin haksız uygulamalarına bir dur diyemiyor.
Ve aynı köylüler yine haykırıyor; biz gelen faturaları, ne kadar zam geldiğine bakmaksızın kul hakkıdır deyip ödüyoruz.
AKSA yaptığımız elektrik harcamalarının bedelini günü gününe de alıyor.
Peki, nedir bu çektiğimiz çile diyorlar.
Ey şehrin sahipleri olduğunu iddia edenler; sahi nedir bu insanların çektikleri bu çile?
Bu insanlar, geçimlerini sağladıklarını köylerine gitmesin mi, bunu mu istiyorsunuz?
Ya da köylerine gitsinler, ekip biçsinler ama komşu bir çok ilde olduğu gibi harama bulaşıp kaçak elektrik mi kullansınlar.
Nedir isteğiniz bu köylülerden, söyler misiniz?
Devlet yetkililerinin bu köylere gitmelerinden de müşteki bu köylüler.
Gelip bizleri dinliyorlar, birkaç kare fotoğraf çekiyorlar ve buradan gittikten sonra hiçbir şey olmuyor diyor ve ekliyorlar: ya hu bir derdimize çare olmayacaksanız bu devlete bir iyilik yapın da dünyanın yakıtını kullanarak milli serveti boşa harcayıp buralara kadar kendinizi de yormayın, bizi de üzmeyin.
Haklılar mı, vallahi haklılar…
Zira oralara turistik bir gezi için gitmediğiniz gibi sorunların çözümünü de sağlayamayacaksanız lütfen devletin araçlarına ve yakıtlarına yazık etmeyin.
Gelmeyin ya! Diyor köylüler.