Yeni Ufuk Gazetesi - Elazığ Haberleri - Haberler
2020-12-30 17:12:46

ANNEMİN DANTEL KUTUSU

Süreyya Kaya

30 Aralık 2020, 17:12

2020 yılı… İnsanlık tarihinde yine bir salgın ile karşı karşıya bıraktı. Yaşamış olduğumuz tüm acıları ve yorgun düşüşlerimizi 2020 yılında bırakmak istiyorum.

Evde geçen günlerimiz bizleri anılarımıza götürdü. Bu pandemi döneminde zamanımızın her anını evimizde geçirir olduk. Tabi ki rutin işlerin ardından anılarımızla avunur olduk.

Çocukluğumuzdan gençliğimize ve yaşlılığa yol almış olduğumuz bu günlere hüzünle karışık bakarken; yarınlarımızın neler getireceğini buruk ve endişeli biraz da heyecanlı olarak bekliyoruz. 2021 yılını karşılamaya hazırlanırken , yeni yılda sağlıklı kalabilmek için çaba harcıyoruz.. Özlem duyduğumuz, her güzellikleri yaşamak dileğiyle dualarımı ârşı âlâyâ salıyorum.

Derdi veren dermânını da verir diye Allah’a yalvarıyorum. Ve anneciğimin dantel kutusu bir anda aklıma geliyor.

Buruk bir tebessüm beni tatlı hatıralara çocukluğuma götürüyor,acısıyla tatlısıyla.. Hiç erinmeden o kadar işin arasında çeşit çeşit ördüğü dantelleri itina ile teneke kutusunun içine koyar ve duvarda yüksek bir rafa bırakırdı.

Ardından mutfak işleriyle meşgul olurdu.Tabi ki her evde olduğu gibi.. Özenle hazırlamış olduğu yemekleri öğleye veya akşama yetiştirme gayreti içerisinde koşuştururken, zamanın nasıl geçtiğini de anlamazdı. Ve bir günün yorgunluğunu akşam pencerenin önünde oturduğu zaman hissederdi. Hissettiği yorgunluğu da bize hissettirmezdi. Yeşil kırmızı renkli -bizim (misket) dediğimiz- elmaları yemesi ile dinlenmeye çekilirdi. Bizlere de "meyvelerinizi bitirmelisiniz" cümlesi onun tüm yorgunluğunu alırdı. Elmalar tabi ki bizim bahçelerimizdendi...

Taze meyveleri yiyerek ve taze meyvelerin yetiştiği bahçelerde oynaya oynaya çocukluğumuz geçmişti. Aklımda ve damağımda hâlâ elmaların lezzetleri duruyor. Doğal gıdalar sayesinde bağışıklık sistemimiz güçlü olmuştur. Ben buna çok inanıyorum. İşte her şey gözümün önünde bir şerit gibi geçip gitmekte!

Annem, evin her işini bitirir özenle pembe beyaz dantel kutusunu açar çeşit çeşit dantel örneklerine sevinçlerini, hüzünlerini belki de hayallerini milim milim katarak dakikalarca motif motif sabırla bin bir emekle göz nurunu döktüğü dantellere bırakırdı, çokta mutlu olurdu. Zamanını boş geçirmediği gibi boş söz de söylemezdi asla.. O güzel dantel oyalarını örerken zamanın nasıl geçtiğini anlamadan gün akşama ulaşırdı.

Her seferinde oyasını itina ile pembe beyaz kutusuna yerleştirirdi.

Birbirinden güzel ve özel örneklerle dantel örmesi beş yıl öncesine kadar devam etti.

Annemin en güzel alışkanlığı idi dantel oyası.. Severek yapılan işin insanları da bıktırmadığını öğrenmiş oluyordum.

Bizde sabırla dantellerin bitmesini beklerdik..Binbir emek vererek günlerce ördüğü oyaların..Yaş itibari ile hayatın getirdiği suprizler onu hayata yorgun düşürdü, hemen hemen her insanin olduğu gibi. Dönüşü olmayan bir hastalıkla yaşamaya bıraktı.

Bir an duraksıyorum.

Hâlâ kutuda bitmeyen oyasının olduğu aklıma geliyor.

Işte o sırada hüzün sarıyor içimi.

Bir halkayı bir halkaya eklemek için zamanı yetiremiyoruz.

Biz yine güzel anılarımızla bu zor günleri geçirelim diyorum.

Ve; kış aylarında yapmış olduğu mürdüm eriği tatlısı, incir tatlısı vazgeçilmez lezzetleriyle sözü tatlıya bağlıyorum.

Senenin birinde "Kaz besleyeceğim" dedi ve bir tane kaz almıştı. Uzun bir süre özenle beslenen kaz tabi ki bizlere de alışmıştı. Sabah okula giderken eteğimden gagasıyla tutması, arkamızdan koşup gelmesi, bizi kapıya kadar götürmesi ona keyif veriyordu. Ona yakalanmamak için biz de inanın ayakkabıları giyinir bir hamlede kapıya doğru koşardık. Bizden atik davranıp gelip eteğimi yakalaması oyununun bir parçası haline gelmişti.

Kendi besin maddeni elde etmek için hayvan beslemek, çeşit çeşit meyve sebze yetiştirmek her yönden çok güzel tabi ki. Kısa sürede olsa bu gibi güzellikleri yaşadım. Bahçelerimizden, bağlarımızdan gelen meyvelerin, bademlerin haddi hesabı yoktu. Her şey kendi toprağımızda yetişirdi. Hasat zamanı canım babam -rahmetle yad ettiğim, mekanı cennet babam- mütevazı hatır gönül insanı, özenle hazırlattığı ilk meyve sandıklarını dostlarına gönderirdi. Adet ve gelenek hâline getirmiş prensiplere sahip bir şahsiyetti. Ve bize de bu davranışıyla örnek oldu. Üretimini bilmem ama biz böyle bir kültürle büyüdük.

Ben bunları anlatıyorum, çünkü vaktimizin boş geçmesini değil, büyüklerimizin hayat tecrübelerini yaşamımıza iyi örnek alarak bu sıkıntılı günlerimizde bizlere her yönüyle faydalı olur diye düşünüyorum. İşte bu zalim korona bizleri evlerimize hapsettiği şu günlerde ne kadar güzellik varsa hatırlar olduk. Hayata dair gerçekleri anımsadık.

Anılarımız yaşamımızın ayrılmaz parçası değil mi ? Acısıyla tatlısıyla zor zamanlarda moralimizi yüksek tutup olumsuz düşüncelerden uzak olmak bir nebze de olsa yüzümüzden tebessümü bırakmamak için sizlerle böyle güzel anıları paylaşmak istedim. Belki sizlerde de ne anılar var ? Sözüme geçmişi çok özledik cümlesiyle başlamıştım.

Anılarla yaşamak, mutlu olduğumuz hatıraları hatırlamak ayrı bir güzellik gençlerimize paylaşmak önem arz eder diyorum. Bu sıkıntılı günlerde. Öğrendiklerimizi gençlerimize anlatarak öğretmek, yaşamlarına hayat tecrübesi katmak diye düşünüyorum. Moral olarak da zinde oluruz.

Hayata karşı karamsar olmamalıyız ve üstümüze doğan her gün ve güneşin bize şans getireceğine inanmalıyız. İşte bu inanç bana yetiyor. Annemin de alışkanlıklarını bize aktarması bu sebeptendir. Boş duranı Allah sevmez derdi.

Ben o sıralarda ortaokula gidiyordum. Kaz almasının sebebi kaz'ı istediği gibi beslemek, yağını çıkartıp özenle elde etmiş olduğu bu yağ ile bize helva yapmak istemesidir. Beslenmenin önemli bir türü diyebilirim.Aynı zamanda bizlere mutfak bilgilerini öğretirdi. Ve nihayet büyük bir emek sonunda helvayı da yaptı annem, harika bir lezzet inanın. Bizlere kaz ikrâmını kış mevsiminin gelmesiyle yanan kuzinemizde itina ile pişirmesi ayrıca bir öğretici davranıştı. Kuzinenin vermiş olduğu sıcaklığı da bilirsiniz bambaşka.

Kuzinenin üzerinde demlenmiş çay ve çaydanlığın kaynayan su sesiyle içimize sımsıcak bir huzur bırakıyor olması mutluluğun paylaşılmayan tadı. O zaman evlerimizde radyodan başka bir eğlencemiz de yoktu. Hem dantel örüp hem de şarkıları dinlemek büyük bir zevkti. 70 yıllarda televizyon ile tanışmıştı bütün ülke. Radyo artık yavaş yavaş yerini televizyonlara bıraktı.

Televizyonda Yeşilçam klasiklerini seyretmek en zevk aldığımız anlardı. Bunu özlem ve hasretle ne güzel günlerdi diye hatırladığımız işte o günler. Televizyon çıktıktan sonra ardı arkası kesilmeyen dizi kuşakları birçok güzellikleri terk ettirmeye başlamış oldu. Zamanımızı bizden çalar olmuş, el emeği lezzetlerini ve her besinlerin yapımını unutup her şeyi hazır almaya da başlar olduk.

Ve ‘almak’ doyumsuzluğu da başlamış oldu. Her şey evlerimizde özenle yapılırdı. Ne lezzet var ne tat var artık şu hayatta ve besin değerlerimizde. Aynı şu korona denilen virüsün bizi evlere esir edip, hayatımızı zindana çevirdiği gibi. Bu koronalı günlerde harika günlerin hasretini çeker olduk. Hani anı dediğimiz o günleri....

Özlediğimiz günlere dönebilir miyiz bilmem ama ömür çoktan bitmiş. Yakamızı amansız bazı hastalıklar bırakmazken bir de korona yakamıza yapıştı...

Bizi aynı annemin dantel kutusu gibi evlerimize hapis etti. Şimdi ise annemin dantel kutusu, annemin dönüşü olmayan bir hastalıktan dolayı bir daha açılmamak üzere kapandı.

Bu salgın günleri bizleri inşallah evlerimize bir daha kapatmaz. İnsanlığın üzerinde açılmamış bir sır kutusu gibi kalmaz.

İlmek ilmek ördüğü her desende bin düşünce bıraktığı yarım kalmış, oyalarıyla zamana mekâna tutsak kaldık..Ama umutlarımızı yitirmemeliyiz.

Sanki oya kutusu hiç açılmamış gibi gizemini bir sır olarak bir asıra saklarken, yazmış olduğum bu satırlarda ve ben unutulmayacak hafızalarımızda tüm güzellikleriyle kalacak. Canım annem, seninle yaşadığımız bu ve bunun gibi nice hatıralar hiç okunmamış kitap olarak usumda saklı.

Anlar mısın şimdi bir anlatsam. Bende en güzel günler olarak kalacak ve daha nice öğrettiklerin.

O yeşil gözlere yeniden bahar değer mi bilmem canım annem. Seni Allah’a emanet ediyorum melek yüzlü annem.

Sevdiklerinize daha sıkı sarılmanın zamanı diyorum. Korona izin verdiği müddetçe... Düşünsenize ne çok insan kaybettik ve birçok sevdiklerimizi de. Bir salgın çöktü dünya üstüne bilim de yetersiz kaldı. Her şey aciz kaldı. Şu an ömür daha kısa gibi gelse de,avunacak moralimizi yüksek tutacak nedenlerimiz çok.

Daha nice sevdiklerimiz var. Hafızalarımıza yer edecek 2020 yılı içinde yaşadığımız bu zor günleri geride bırakırken, depremler, savaşlar virüsler gitsin bir daha gelmesin temennisiyle Yüce Mevlâm’dan yeni yılda tüm insanlığa hayır kapılarını açmasını diliyorum...

Barış, mutluluk, esenlik dolu yeni bir yıl diliyorum...

Sözü annemin dantel kutusu için yazdığım şiirime bırakıyorum.

………………………………….

OY ANA

Çilelerdi dökülen her yanına oy ana

Gizemli bir sır gibi hep işledin oyana

Sanki tılsımdı çözülen ilmek ilmek oyana

Zamanı hiç yormadın esir edip oyana

Mevsim şimdi kışladı tütmez ocak oy ana

Yağdı karlar başına sarma yazma oyana

Bin bir rüya gizlendi yaşar iken o yana

Zamanı hiç yormadın esir edip oyana

Yorgun gülüşler kaldı her vuslatta oyana

Büyüttün en has çocuk cevherindir oy ana

Sabırla zikir edip çektin zincir oyana

Zamanı hiç yormadın esir edip oyana.

Ömür sanki masura boşaldı ip o yana

Sırma saçın akardı omzuna oy ana

Yeşil gözlerin derin, derin bakar oyana

Zamanı hiç yormadın esir edip oyana

Çocukların gözünde meleksin sen oy ana

Vermiştin binbir emek her evlâda oy ana

Örnek örnek nakışı işler idin oyana

Zamanı hiç yormadın esir edip oyana

Bak zaman nasıl geçti biz büyüdük oy ana

Belki de çok üzmüştük çektin sineye o yana

Karartmadın gündüzü nakş ederken oyana

Zamanı hiç yormadın esir edip oyana

Süreyya kızın yazar metih dizer oyana

Katmer katmer güller sarar iken oyana

Bir asra mühür vurdun her nakışla oyana

Zamanı hiç yormadın esir edip oyana.

Süreyya GÜRER KAYA

(KARACAKIZ )

16-12-2020 / BURSA

DELİ GÖNÜL

Şu fâni dünyaya sen tamah etme

Gel hâkikat sırrına erelim gönül

Kelâmın sözünden sen nazar etme

Erenler diliyle hayy deli gönül

Gördüm ki mevsimler dönüyor kışa

Sanma ki bu devran taşıyor boşa

Emanet bedenin yatınca taşa

Arifler diliyle say deli gönül

Dilde eyleme her türlü niyazı

Kulu hakir görme sarar avazı

Insana hizmet et kadere razı

Kamiller diliyle yay deli gönül

RAHMET sofrasında âlem tarlası

Esmanın geniş sonsuz mahyası

Her faninin ayrı düşte dünyası

Evliyâlar diliyle hay deli gönül

İlimin irfanın ışığı hâķtır

Okuduğun kitap hâk hâkikattır

Mavi bir ummanda sonsuz kâinattır

Ulemalar diliyle nay deli gönül

Beş vakit namazı imanınla kıl

Bil en büyük hikmet akıldır akıl

İhlasla kıldığın her secde kabil

Ermişler diliyle oy deli gönül

KARACAKIZ zikrin taşı divâna

Anda ecel gelir özde cânâna

Kim kalmış ki bu koskoca hana

Velilerin diliyle duy deli gönül

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.