ÖZEL HABER: ÖZGÜR YILDIRIM
Elazığ’ın Baskil İlçesi’ne bağlı Pınarlı Köyü Gedebük Mezrası’nda hayvancılıkla uğraşan Şık Ailesi, atalarının yıllardan beri çiftçilik ve hayvancılık yaptığı mera alanlarının üzerine Güneş Enerji Sistemi (GES) kurulması için özel şirkete verilmesi sorunu başta olmak üzere yaşadıkları diğer sorun ve sıkıntıları Gazeteniz Günışığı’na anlattılar…
Elazığ’ın Baskil İlçesi’ne bağlı Pınarlı Köyü Gedebük Mezrası’nda bulunan meraya GES yapılma kararı alındı. Geçimlerini hayvancılık yaparak sağlayan köylüler bu karara karşı çıkıyor. Köylüler, devletten hayvancılık yaptıkları için teşvik beklerken, GES ihalesini alan SYES İnşaat Çimento Sanayi ve Ticaret A.Ş’nin yaylarını ellerinden alacağını ifade ediyor.
Meralarına yapılmak istenen GES projesine itiraz eden Oktay Şık, “Hem hayvancılığı hem de doğayı olumsuz etkileyecek bu projeye karşıyız” diyerek konuyla ilgili hukuki süreci başlatacaklarını kaydetti.
Orman vasfından çıkararak hazine arazisine çevirdikleri 5-6 Bin dönümlük mera alanını birilerine peşkeş çektiklerini iddia eden Erol Şık ise; “Varımızı yoğumuzu elimizden aldılar. Bize zorbalık yapıyorlar. Usulsüz işler yapıyorlar. Bu yapılan usulsüzlüklere ne Elazığ'daki idareciler, ne Ankara'daki idareciler, ne başımızdaki insanların hiçbirisi buna müdahale etmiyor.” diye konuştu.
OKTAY ŞIK: HAYVANLARIMIZI OTLATACAĞIMIZ YER KALMAYACAK
“Binlerce hayvanımız var eğer bizim bu mera alanımızı alırlarsa hayvanlarımızı otlatacağımız yer kalmayacak” diyen Oktay Şık şöyle konuştu:
“Baskil, Pınarlı Köyü, Gedebük mezrasında çiftçilikle uğraşmaktayım. 137 No’lu parsel davalık. Burası mera alanı güneş paneli yapılmak isteniyor. Hayvancılık için ne kadar güzel yer varsa hepsi zaptedildi. Şu an açık cezaevindeyiz. Her taraf tel örgüsü. Toz, toprak, fabrikanın dumanı. Cumhurbaşkanımızdan rica ediyoruz bize sahip çıksın bizi perişan etmesinler. Binlerce hayvanımız var eğer bizim bu mera alanımızı alırlarsa hayvanlarımızı otlatacağımız yer kalmayacak. Bizim geçimimiz hayvancılık üzerine burada tarım yapılabilecek bir yer de yok, gelip bakabilirler. Bu mera alanını babalarımız dedelerimizden bize miras. Eğer bu mera alanlarını alırlarsa bizden bizim yapacak bir işimiz kalmayacak. “
Oktay Şık ayrıca, “Tarım Bakanlığından, Cumhurbaşkanlığından ve Enerji Bakanından rica ediyoruz bize sahip çıkıp sesimizi duysunlar. Biz devletimize karşı değiliz biz şirketlere karşıyız." şeklinde konuştu
O ARAZİ MAHKEMELİK
Köyün muhtarının bile haberi olmadığı ÇED Toplantısında söz alıp o arazinin davalık olduğunu ellerinde mahkeme kararları olduğunu ifade eden Oktay Şık, “ÇED toplantısı yapıldı. ÇED toplantısını da başka köylerden duyduk. Muhtara dahi bile haber verilmemiş. Son dakika haberimiz oldu. Hazırlıksız bir şekilde gittik karşı çıktığımızı söyledik. Elimizde mahkeme kararları da var. Oranın davalık olduğuna dair. Güneş paneli yapılmak istenen yer tarıma çok elverişli. Buğday da ekilebilir, arpa da ekilebilir, kayısı bahçesi de. Her türlü çiftçilik faaliyetinde bulunabilir.”dedi.
Işık konuşmasını şöyle sürdürdü:
TARIM YOK OLMA NOKTASINDA
İlçede bulunan Çimento Fabrikasının tozundan, dumanından kayısı üretiminin elverişsiz hale geldiğini bu nedenle hayvancılık yapmak zorunda kaldıklarını ancak yapılacak GES projesi ile bu imkanın da ellerinden alınmak istediğini kaydeden Oktay Şık açıklamasında; “Fabrikanın tozundan, dumanından artık kayısı elverişsiz hale gelmeye başladı. Hayvancılık mecburi yapılacak bir iş haline gelmeye başladı. Şu anda müdahale ettiği yer babamın, amcamın davalık olduğu bir yer. Bize yapılmak istenilen asgari ücretle üniformayı giyip benim güç imkanımdan faydalanıp orada çalıştırmak.”
HUKUKİ SÜREÇİ SÜRDÜRMEYE DEVAM EDECEĞİZ
“Elimizden gelen her şeyi yapacağız. Hukuki süreci sürdürmeye devam edeceğiz. Gerekirse Ankara'ya kadar yürüyeceğiz. Hakkımızı kimseye yedirmeyeceğiz. Çünkü bu bizim mirasımız atalarımız yıllardan beri burada çiftçilik yapmış. Hayvancılık yapmış. Her türlü faaliyette bulunmuş. Biz oranın asıl yerlileriyiz. Gelip bize bizim arazilerimizi zorla elimizde cebren yani zorla alıyorlar.”
GÜNEŞ PANELİ 5-6 DERECE SICAKLIĞI ARTTIRIYOR
“İtirazlarda bulunduk. Burada güneş paneli yapılamaz. Araştırmalarımıza göre, güneş paneli beş altı derece sıcaklığı arttırıyormuş. Zaten iklim değişikliğinden dolayı her sene 5-6 derece hava sıcaklığı değişmekte. Bu sıcaklık arttığı zaman zarar verecek üreticiye. “
7 BUÇUK MİLYARLIK BİR TESİS YAPMIŞIM
1 kilometre ileride 490 dönümlük bir yer, güneş paneli yapılmış, etrafı tel örgüyle kapatılmış. Oradaki sıcaklık bizim bahçeleri etkiliyor. Çiçeklerimiz Mart’ın 15’inde açacağına, Şubatın sonuna doğru aşmaya başladı. Aşırı şekilde bizi etkiliyor. 7 buçuk milyarlık bir tesis yapmışım. Yani Kayısı bahçesi. 2 Bin’e yakın kayısı ektim. Elektrik trafosu, pompalar, sulama sistemleri. Saymakla bitmez. Buraya güneş paneli kurarlarsa ben üretim yapamam ki. Bu saatten sonra fabrikayı kapatacak gücümüz yok. Onunla hukuki süreçte ancak mücadele verebiliriz.”
3 BİN DÖNÜMLÜK BİR MERA ALANIMIZ KALMIŞ
“3 bin dönümlük bir mera alanımız kalmış. O mera alanımızı korumak için elimizden geleni yapacağız. Ben şu anda 25 büyükbaş hayvan yetiştiriyorum. Maliyeti yüksek olduğu için küçükbaşa dönmek istiyorum. Bin başlık, bir küçükbaş hayvan almak istiyoruz. En aşağı 2 bin, 3 bin dönümlük bir meranın olması lazım. Çünkü bu hayvanın otlanması lazım. Yem maliyetleri yüksek, yakıt maliyetleri yüksek. İnşallah büyüklerimiz bu feryadımızı duyar da bize yardımcı olurlar.”
DEVLETİMİZİN ÇİFTÇİDEN TARAF OLMASINI İSTİYORUZ
“Milliyetçi insanlarız. Devletin yüzünün çiftçiden taraf olmasını istiyoruz. Kapitalist sistemden taraf olmasını istemiyoruz. Bizden yana olmasını istiyorum. Çiftçiden yana olmasını istiyorum. Ezilenden yana olmasını istiyorum. Burada bu güneş paneli kurulduğu zaman tek bir kişi kanacak. Orada faaliyet gösterecek kişiler ne olacak? Çiftçisi, garibanı, orada elinden geldiği kadarıyla 3-5 kuruş kazanacak ve vatanına, milletine faydalı olacak. Zenginden, parası olandan yana olmasını istemiyoruz. İnşallah güneş paneline karşı çıkarlar izin vermezler.”
ŞİRKET SAHİBİ HANIMEFENDİ, KÖYLÜ İLE EN UFAK TEMAS KURMAMAKTADIR.
SYES İnşaat Çimento Sanayi ve Ticaret A.Ş’nin sahibi hanımefendinin köylü ile en ufak temas kurmadığını ancak söz konusu kârı olunca köyü hallaç pamuğu gibi savurduğunu aktaran Şık şunları söyledi; “Henüz yılı dolmayan bir deprem felâketi yaşadık. Malatya'da ikamet eden birçok kişi gelip kendi köyüne yani köyümüze sığındı. Eğer bu imkan olmasa depremzede kardeşlerimiz ortada kalacaktı, belki soğuk havada parklarda, çadırlarda kalmak zorunda kalacaklardı. Deprem sonrası iyileştirme çalışmalarının uzun zaman alacağı ortadadır. Gelen kişiler geçimlerini köyden sağlamak zorundadır. Daha önce de ifade ettiğim gibi biz yatırıma, istihdama karşı değiliz bizim karşı olduğumuz şey; sırf maliyeti düşürmek için meramıza, yörede rahmetli dedemin adıyla anılan "Hüseyin Bey Tepesi" diye bilinen, eski tapularımızda yer alan özel mülkümüze insafsızca saldıran, köylüyü, üreticiyi yok sayan şirkettir. SYES İnşaat Çimento Sanayi ve Ticaret A.Ş’nin sahibi hanımefendi, köylü ile en ufak temas kurmamaktadır. Lütfedip köydeki taziyelere bile gelmeyen bu kişi, söz konusu kâr olunca köyü hallaç pamuğu gibi savurmaktadır adeta.
DEVLETİMİZE BAĞLIYIZ
“Kendimizi sahipsiz hissediyoruz maalesef. Baraj gölünün karşı tarafından bakıldığında, bizim köy adeta fabrikanın müştemilatı, ardiyesi gibi görünmektedir. Bu yaklaşım bizi adeta boğma girişimidir. Bizim köyümüz vatanperver insanlardan oluşmaktadır. İlçemiz kendisi ile iftihar ettiğimiz Fethi Sekin'in memleketidir. Yeri geldiğinde vatan için canını verecek derecede Devletimize bağlıyız. Devletimizin de bize sahip çıkmasını beklemek en tabii hakkımızdır, sosyal devlet olmanın gereğidir, vatandaşın yaninda, tarım üreticisinin yanında olmanın gereğidir. Tarımı, çevreyi hiçe sayan bir GES projesi, sınırlı geçim kaynaklarımıza göz dikmenin ta kendisidir. Hanımefendi eğer bu kadar istekli ise başka yerlere gidip bu projeyi kurabilir. Ama biliyoruz ki burada kurması düşük maliyet nedeniyle daha cazip gelmektedir kendisine. Eğer buna dur denilmezse, köyümüzdeki herkes tarım ve hayvancılığı bırakıp bu şirketin ucuz iş gücü yani asgari ücretli işçileri haline dönüşecektir. Bize reva görülen kader bu mudur?”
BİZLER KAZANACAĞIZ
“Biz büyük Devletimize olan inancımızı koruyoruz. Hukuk içerisinde tüm yollara başvuracağız. Buna Dur! denileceğine inanıyorum. Ben burada Oktay Şık olarak konuşmuyorum, bu köyün gelecek nesilleri, henüz doğmamış evlatları için konuşuyorum. Süreci yakından takip edeceğiz, bir oldu bittiye müsaade etmeyeceğiz. Gerekirse eski ve yeni tüm evraklarda geçen köylü imzaları için adli tıp incelemesi talebinde bulunacağız. Bu süreç tamamen hukuk içinde ilerleyecek. Vatanını, milletine gönülden bağlı, çoluk çocuğu ile rızkının peşinde koşan insanlar, yani Bizler kazanacağız.”
GÜNIŞIĞI’NA TEŞEKKÜR
Dürüst gazetecilik yapan, her daim vatandaşın yanında duran Günışığı Gazetesine teşekkür eden Oktay Şık; “Bu feryadımızı duyurmamızı sağlayan, dürüst gazetecilik yapan, her daim vatandaşın yanında duran Günışığı Gazetesi’ne de duyarlılığı ve bilhassa cesareti için şahsım ve köyüm adına minnetlerimi, teşekkürlerimi sunuyorum.”sözlerine ekledi.
EROL ŞIK: 5 BİN 6 BİN DÖNÜM ARAZİYİ PEŞKEŞ ÇEKİYORLAR
Ülkede mera alanlarının dokunulmaz olduğuna dikkat çeken Erol Şık ise usulsüz şekilde orman vasfından çıkarılarak hazine arazisine çevrilen mera alanına yapılması planlanan Güneş Enerji Santrali konusunda her türlü hukuki yollara başvuracaklarını belirterek; yapılan bu zorbalığa idarecilerin sessiz kalmamaları çağrısında bulundu.
Erol Şık; “Elazığ’ın Baskil İlçesi’ne bağlı Pınarlı Köyü, Gedebük Mezrası’nda ikamet ediyorum. Depremden dolayı köye yerleştim. Tarımsal faaliyetler yapıyoruz. Kayısı bahçem var. 137 parsel. Yüz kök ağacım var. Onunla geçimimi sağlıyorum. Bu arazi mahkemelik. Birilerine 5 bin 6 bin dönüm araziyi peşkeş çekiyorlar ve bu bir yıl içinde bitiyor.”dedi.
2 TANE HAYVANIMIZI BIRAKACAK YERİMİZ YOK
Kendi ülkesinde Filistinli muamelesiyle karşı karşıya kaldıklarını hiç kımıldayacak yer bırakmadıklarını aktaran Erol Şık; ““Türkiye'de dokunulmaz yerdir değil mi mera ? Orman vasfından çıkardılar. Hazineye çevirdiler. Orayı peşkeş çektiler. Şimdi elimizde kalan küçük bir yer. 2 tane hayvanımızı bırakacak yerimiz yok. Alt tarafımız Fırat Nehri, su doldurmuş gelmiş alttan. Üst tarafta da birileri sıkıştırıyor. Filistin gibi Gazze şeridi gibi. Ben kendimi öyle hissediyorum. Sıkışmışız orada. Hiç kımıldayacak yerimiz yok.”
Erol Şık konuşmasının devamında şu ifadelere yer verdi:
MERA ALANIMIZ, BİR HAZİNE ARAZİMİZ KALMADI
“Mera alanımız, bir hazine arazimiz kalmadı. Varımızı yoğumuzu elimizden aldılar. O zaman idarecilere diyelim ki bize bir yer gösterin bir yer verin çıkıp gidelim. Bize zorbalık yapıyorlar. Usulsüz işler yapıyorlar. Bu yapılan usulsüzlüklere ne Elazığ'daki idareciler, ne Ankara'daki idareciler, ne başımızdaki insanların hiçbirisi buna müdahale etmiyor.”
SESİMİZİ DUYURAMIYORUZ
“Gideceğiz asgari ücretle yapılacak olan yerlerde çalışacağız. Sonra köyümüzü yok edecekler, bırakacaklar. Bunu yapmamızı bekliyorlar. Ben buradaki idarecilerimize de söylüyorum. Hakkımızı savunamıyoruz. Hiçbir yere gidemiyoruz. Hiçbir şey yapamıyoruz. Yani oturuyoruz.”