Önyargılı olmak insan için elbette kabul edilir değildir, öngörülere sahip olmak ve irdelemek, parçaları birleştirerek, düşünselde olsa resmin büyük olanını görmek gerek.
Parçalarını gördüğünüz puzzle oyununda ki gibi, birleştirdiğinizde nasıl bir resim çıkacak bilemez, gerçek sonuca parçaları birleştirince ulaşırsınız.
Erdemli insan etik yaşama çabasında ki insan olası yanlış karar vermemek için aklını kullanır ve elindeki verileri irdeler, irdeler ki yanlış karar vermeden doğruya ulaşsın, doğru karar versin.
Yaşadıklarımız bizi yanlış bir yola sevk etse dahi ihtimalleri de etkileşimleri de göz ardı etmeden geniş kapsamlı düşünmek en iyisi ve en doğrusudur. ..
Libya Halk edebiyatından bir hikâye; Eve giren adam; evde tek başına yaşayan eşini ağlar halde gördü ve ağlamasının sebebini sordu? -
Kadın: Evimizin önündeki ağaca konan kuşlar beni türbansız görebiliyor ve bu durumda Allah'a karşı günah işlemiş olabilirim; onun için ağlıyorum, dedi.
Adam karısının Allah korkusu duyarlılığından çok etkilendi; karısını kucakladı, alnından öptü, kazma kürek hazırladı ve karısını rahatsız eden kuşların konduğu ağacı kökünden söktü.
Adam çalışıyordu; işe gidiş dönüş saatleri belliydi, günlerden bir gün çalıştığı yerde olan bir arızadan dolayı eve erken geldi, kapıyı açtı ve karısına sürpriz yapmak için sessizce içeri girdi ve hayatının sürpriziyle karşılaştı.
Kuşların onu türbansız görmesinin iffetine halel getireceğini düşünen eşi, aşığının koynunda gününü gün ediyordu.
Adam gördüğü durum karşısında şaşkındı, eşi ve aşığına hissettirmeden ihtiyaç duyabileceği birkaç parça eşyayı aldı, evden çıktı ve önüne çıkan ilk yoldan dönmemek üzere yaşadığı şehri terk etti.
Uzun bir yolculuktan sonra kendisini; kalabalık bir halk topluluğu içinde buldu, kalabalıkta herkes şaşkındı ve anlaşılmaz bir uğultu vardı, adam birine yaklaştı ve "kalabalığın nedenini" sordu? Kalabalığın nedeni; kraliyet hazinesi çalınmış ve fail bulunamamıştı.
Kral; sarayının önüne halkı toplamış ve fail bulununcaya kadar herkesin sarayın önünde kalmasını emretmişti.
Kalabalıkta adamın ilgisini; ayak parmakları üzerinde yürüyen biri vardı ve adam, bu ayak parmakları üzerinde yürüyen adamın kim olduğunu sordu?
Ona; bu adamın kraliyetin din adamı olduğunu, ayağını tam basarsa, istemeyerek karınca ezebileceği Allah korkusuyla ayak parmakları üzerinde yürüdüğünü söylediler.
-Adam: "Allah'ım hırsızı buldum beni krala götürün" diye çığlık attı; adamı krala götürdüler ve adam krala, "hazineyi çalan hırsızın, kraliyetin din adamıdır, o değilse benim başımı kesin" dedi.
Kraliyetin din adamını getirdiler; kısa bir sorgudan sonra, karınca ezmemek için parmakları üzerinde yürüyen din adamı hazineyi çaldığını itiraf etti ama kralın kafasında bir soru kalmıştı, kral döndü ve hazineyi çalanın din adamı olduğunu söyleyen, daha önce hiç görmediği bu şahsa, "din adamının hazineyi çaldığını nereden bildin" dedi?
"Ey kral! Sevap kazanmak iddiasıyla davranışlarında Allah korkusunu abartanlar, abartılarını başka suçlarını örtmek için yaparlar" dedi. ..
Bu hikâyeyi yazıma dâhil etme sebebim aşikâr, günlük hayatlarında kamera görüntüleri ya da fotoğraflar da nasıl bir görüntü sergiliyor, aldanmamak, kanmamak gerek.
Gerçek ve görmediğimiz hayatında neler yaşıyor nasıl eğilimler içinde, doğru tahmin etmek gerek.
Önyargılardan uzak doğru karar vermenin tek yolu da aklımızı kullanmak etkileşimleri ve delilleri yerli yerinde kullanmak gerek.
Söz söylem ve hayata geçirilen icraatları iyi ve doğru mütalaa edersek doğru sonuca da doğru öngörülere de sahip oluruz.
Yaşadığımız günlerde, yıllarda ne çok ihtiyacımız var değil mi?