Yıllarca Harput’un tarihi ile övünüp durduk ama anlı sanlı bu tarihle övünmek bizi konuşmaktan başka bir yere götürmedi.
Ne hak ettiği ölçüde bir turist kazandırabildik ne de bir adım öteye taşıyabildik tarihi beldeyi. Hoş resmiyette yönetim şekli Belde de değil ya.
Aslında ne olduğu da belli değil.
Belde olsaydı Mahalle statüsünde değerlendirilmezdi, mahalle olsaydı güvenliği Jandarmada, yönetimi muhtarda olmazdı.
Ne olduğu belli olmayan, yerleşim merkezi olarak resmi statüsü net bir kimlik kazanmamış bir yerleşke; Harput.
Adı var işte…
Kimilerine göre Babalar şehri, kimilerine göre Evliyalar diyarı, kimilerine göre de yeme içme yeri.
Ama aslında Harput, tam bir ölüler mekanı: Mezarkent.
Hayatları boyunca belki parmak sayısını geçmeyecek kadar Harput’u görmemiş olanların bile vasiyetlerinde; “Beni Harput’a defnedin! diyerek tarihi beldeyi ölülere layık gördüğü bir yer.
Bir yerdi aslında.
Artık öyle değil, makus talihi değişime yüz tuttu.
Her yerel seçimlerde şehri yönetmeye talip olan namzetlerin, projelerine taç yaptığı; “Seçilirsem Harput’u şaha kaldıracak, tarihi ve kültürel dokusunu koruyarak burayı hak ettiği yere taşıyacağım.” dedikleri ama seçildiklerinde hiçbir şey yapmadıkları ya da yapamadıkları talihsiz bir yerleşke olan Harput farklılaşıyor, değişiyor, değiştikçe de yürekleri hoş ediyor.
Merhum Temizer Hoca döneminden bu yana bütün Belediye Başkanlarının Harput ile ilgili vaat ve taahhütlerini bu şehrin son 40 yılını bilenler hatırlar... Kimler ne taahhütlerde bulunmamışlardı ki…
En uçuk proje taahhüdü merhum Hamza Yanılmaz’ın idi.
Daha sonra Abi Yanılmaz da aynı proje taahhüdüyle seçim meydanlarında arz-ı endam etmişti…
Biri rahmette diğeri selamette olan her iki kardeşin de TELEFERİK sözleri vardı Harput’a.
Amaç: Harput’u canlandırmak ve insan yoğunluğuyla hareketli beldeler arasına sokmaktı.
Olmadı, olması da mümkün değildi çünkü 8’nci Kolordu Komutanlığının haklı defansı vardı.
Dolayısıyla Harput ile ilgili bir tasarrufta bulunulacaksa önce ölçmeli, tartmalı sonra konuşulmalıydı ki konuşulanların altında kalınmasındı.
Merhum Temizer Hocamızdan bu yana neredeyse tüm Belediye Başkanlarımız Harput ile ilgili sadece konuştular.
Harput’a bir şey yaptıklarını zannedenler ise Harput’u asfalta mahkum etmekten öteye gitmediler.
Yıllar önce yazmıştık, bir çivinin bile çakılmayacağı bu tarihi yere asfalt dökmek tarihe ihanettir diye.
Yol çalışmaları zemin düzenlemesi adı altında yapılan çalışmalarla tarihi yerleşkedeki tarihi çeşmeler kot farklarına yenik düşerek zeminden neredeyse bir metre aşağılara indi.
Tadilat ve restorasyon adı altında yapıların iç dokuları yok edilip bütçeler içselleştirilip ruhu hiçselleştirildi.
Şu anda Basın Müzesi olarak hizmete açılıp vitrin görevi yapan konağın kaç kez restore edildiğini dünmüşçesine hatırladığım gibi, o yapının içerisindeki tavan taklarının Arapça yazılarla tezhip edildiği ahşap parçaları sanayiden bizzat toplayıp resmederek gündeme taşıdığımızı da dün gibi hatırlıyorum.
Halbuki Merhum Temizer Hoca’dan bu yana riyasete başkanlık yapanlar uçuk projelerle gündem oluşturup, olmayacak hayallerin peşinden koşarak vakit kaybedeceklerine hali hazırda yapımı beklenenlerle iştigal etselerdi Harput şimdiye kadar çoktan mamur olmuş olur, çoktan turistlerin kaynadığı tarihi bir mekan olabilirdi.
Zira ilgi bekleyen o kadar çok tarihi eser ve mekânsal alanlar vardı ki Harput’ta. Hala var!..
Bunlardan biriydi Hasan Hoca Hamamı.
Harput envanterine kayıtlı olduğu için sadece adını bilirdik, bir de Balakgazi Parkından inip Sarahatun meydanına yürürken sağ taraftaki dere içerisinde üzeri otlarla kaplı bir kümbetin hamam olduğunu…
Çoğu insan buranın sadece bir hamam olduğunu ama adının ne olduğunu bile bilmezdi zaten.
Elazığ Belediyesi yeni bir Müze olarak hafta sonu buranın da açılışını yapıp halkın istifadesine sundu.
Gezdik, gördük, bilmediğimiz birçok şeyi de öğrendik, hamamlara ve hamamlarda yaşanmışlıklara dair.
İyi bir çalışma ile akşam saatlerinde görücüye açıldı Hasan Hoca Hamamı.
15 veya 16’ncı yüzyıldan günümüze tevarüs eden muhteşem bir kültürel eserin yeniden canlandırılması ve kazanım olarak gelecek nesillere sunulması olağanüstü nitelikteydi.
Hamam müştemilatı, hamamda görevli insanların mumyadan yapılmış figürleri, kullanılan araç gereçler ve ta 16’ncı yüzyılda atalarımızın kullanmış olduğu malzemelere kadar her şey bulunup getirilmiş, yapılıp yakıştırılmış, birçoğu orijinal olarak hamam içerisinde yer almıştı.
Hani eskileri anlatırken büyüklerimizin; “Annelerimiz bizi yıkarken başımıza tasla vururdu” dedikleri o çark var ya, o meşhur çark…
O çark bile ihmal edilmemiş bir köşede, ortasında banyo kürsüsü, üzerinde tas, yanında bildiğimiz yeşil sabun ve ne zaman gitseniz göreceğiniz ıslak zemin ve akan suyu ile muhteşem bir nostaljik hava teneffüs ettiriyordu.
Ya o gizemli takunyaların görüntüsü…
Gittiğinizde göreceksiniz: o görüntü bile sabunun kokusunu suyun kaynarlığını ve o efsane tasın başımıza vurulduğundaki tatlı acıyı hissettirdiğini yaşayacaksınız.
Bir de ilk kez gördüğümüz bir hamam malzemesi vardı: ahşaptan, uzun saplı, avuç içi büyüklüğünde ve pütürlü bir malzeme…
Malzemeyi de işlevini de ilk kez Hasan Hoca Hamamı Müzesinde öğrendik.
Hamama giden hanımlar topuklarını onunla törpüleyip pürüzsüzleştiriyorlarmış meğer.
Elazığlı Hanımların ve beylerin ekseriyetinin neden asil görünüm ve güzellik abidesi olduğunun sırrı hamamlarda gizliymiş desek abartmış olmayız.
Her bölümü ayrı bir nostalji, her hali bir başka güzellik olan hamam 16 Eylül 2023 itibariyle müze olarak yeniden tarihi ve kültürel bir güzellik olarak halkın istifadesine sunuldu.
Sadece fiziki yapısıyla da değil.
Etrafının güzelleştirilip bir mesire ve dinlenme alanı olarak da düzenlenip halka açılması Harput’a yeni bir cazibe kazandırdı.
İnsanlar artık Harput’a gittiğinde belirli birkaç mekanı gezip Arap Baba ve birkaç türbeyi ziyaret ederek geri dönmeyecek.
Tarihi Hasan Hoca Hamamı Müzesinde de uzun bir vakit geçirip hem kültürel bir değerimizi tanıyıp adeta o dönemlerde yaşanmışları yaşayacak hem de yerleşkesindeki mekanlarda çayını kahvesini yudumlarken farklı bir huzur bulacak.
Hülasa özelde Harput, genelde Elazığ yeni bir tarihi değerin canlandırılmasıyla yeni bir cansuyuna kavuştu.
Söylemeden edemeyeceğim: Harput’ta Hasan Hoca Hamamı gibi o kadar çok tarihi ve kültürel eserimiz var ki Harput envanterine kayıtlı.
Bunların her biri Hoca Hasan Hamamı gibi mahir bir elin uzanmasını bekliyor.
Keşke yıllar öncesinden her bir Belediye Başkanımız kendi döneminde hiç değilse bir tarihi değerimizi değerlendirseydi de bugün çok daha farklı bir Harput’u özümseseydik, çok daha farklı bir Harput’u bizden sonraki nesillere miras olarak bıraksaydık.
Belediye Başkanımız Sayın Şahin Şerifoğulları tabiri caiz ise boyundan büyük işlere kalktı ve başardı.
Tarihi bir konakta Basın Müzesi, Tarihi bir yapıda da Hamam Müzesi (diğer iki müzeden bahsetmedim bile) kazandırarak tarihi bir görevi ifa ederek tarihi bir iş daha başardı.
Bir Elazığlı olarak müteşekkir ve minnettarız.
Tarih adına, tarihimiz adına, Harput adına ve Harput’umuz adına ve tarihi şahsiyet Hasan Hoca adına binlerce kez teşekkürler; Sayın Şahin Şerifoğulları.