Son dakika olarak geçen bir haber, bana bir günde ikinci yazıyı yazdırdı.
Gazeteye, hemen, hemen her gün yazı yazan biriyim.
Çok yazı yazmanın okuyucu bıktırdığını, köşe eskittiğini maalesef gözlemliyoruz.
Bunu anlamak güç, günceli yakalamak okuyucuyu bilgilendirmek, bir köşe yazısı ile çok şey anlatmak aslında zor bir iş.
Uzun köşe yazıları sıkıcı oluyor, okuyucuyu bıktırıyor.
Bunu bildiğim için, mümkün mertebe kısa cümleler ile çok şey anlatmaya çalışıyorum.
Mizah, hiciv, ironi, tariz gibi yazı teknikleri ile okuyucu ilgisini yazıya odaklamak bir çaba gerektiriyor.
Bunları yapmaya çalışıyorum, umarım başarıyorumdur.
Gelelim esas meseleye.
Kendisi ile kişisel bir meselem yok, aileyi, kendisini ve rahmetli Hamza beyi yakından tanırım.
Mücahit Yanılmaz beyi, 1994 yılı Mahalli İdareler Seçimlerinde tanıma fırsatı bulmuş, uzun bir yürüyüş ile çok detaylı bir sohbetimiz olmuştu.
Kardeşi Hamza Yanılmaz beyin seçimi için Ankara dan, Elazığ'a gelmişti, Refah Partisi İl Sekreteri idim O dönem.
Mücahit beyin Belediye başkanlığı döneminde bir çok yazım oldu, eleştiri, tenkit ve suçlayıcı yazılar idi bu yazılar.
Yaptığı işler ile en çok konuşulan başkanlardan biridir Mücahit bey.
Bunlardan biri de, Ordu Evi Köprülü Kavşak işidir.
Kavşak inşaatı devam ederken Oraya resim çekmek için gittim, rezaleti görüntüler iken, bir grup insan bana doğru geldi ve burayı hemen terk et diye tehdit dili ile tacizde bulundu.
Alacağımı almıştım, ayrıldım inşaat alanından.
Şimdi öğreniyoruz ki, Bakan Sayın Murat Kurum Köprülü kavşağın yıkılacağı müjdesini vermiş.
Aslında Kavşağı, Belediye Başkanımız Sayın Şahin Şerifoğulları yıkmaya karar vermişti, gelen siyasi baskılar, bu hayırlı teşebbüsü engelledi.
Neyse, Bakan Kurum bu işi becerdi, kendisini tebrik ediyoruz.
O bölgeyi, tümüyle felç eden, evleri ve dükkanları yerin dibine gömen, işlevi olmayan, sadece yapımcı firmaya para kazandıran O hilkat garibesi yapı artık olmayacak.
Yapı olmayacak da, ya kamu zararı, ya bu rezaletin mimarı Belediye başkanı, ya bu Konuda sessiz kalan İl Yöneticiler, ya bunlar, bunların yaptığı yanına kar mı kalacak?
Bu soruları sormak bizim hakkımız, soruyoruz, soracağız, sormak zorundayız.
Umarız sorduğumuz ile kalmayız, bu rezalete imza atanlardan hesap sorulur.
Bekliyoruz, sabırla, sükunet ile, merak ile.
Umarım bir daha yazı yazmak zorunda kalmam.
Böyle yumuşak bir yazı olmaz O yazacağım yazı.
Biline!