Öncelikle iki binli yıllardan sonraki ABD’nin tescilli soykırımlarına, katil hallerine ve sömürgeciliğin kronolojik olarak göz atalım.
2001 Afganistan İşgali:
CIA tarafından eğitilen, örgütlenen ve beslenen Usame bin Ladin’in, 11 Eylül 2001 tarihinde Dünya Ticaret Merkezi, Pentagon ve Beyaz Saray’ı hedef alan saldırılardan sonra Amerika Afganistan’ı işgal etti.
2001 yılında El Kaide’nin saldırısına karşılık olarak Amerika, bu işgal sırasında Afganistan’da 150 bin sivilin ölmesine neden oldu.
2001-2015 ABD İnsansız Hava Aracı Savaşları:
2001’den günümüze “modern zamanların en uç terörist kampanyası” olarak tanımlanmıştır.
Araştırmacı Gazetecilik Bürosu’nun bildirdiğine göre, “Büro veri toplamaya başladığından beri Afganistan, Pakistan, Somali ve Yemen’de ABD tarafından en az 3,734 drone (insansız hava aracı saldırısı düzenlendi ve 1,427 sivil dahil en az 10 bin kişi öldürüldü.
2003 Irak İşgali:
Bir milyondan fazla Iraklının katledildiği ve 4,7 milyon Iraklı evini terk etmek zorunda kaldığı bu ikinci Körfez Savaşı’na ABD “Irak’ı Özgürleştirme Operasyonu” adını verdi.
Savaş sonrasında da gerekçe gösterilen kitle imha silahlarından hiçbir eser bulunamadı.
2003 Darfur Darbesi:
Uluslararası kuruluşlara göre Sudan’ın Darfur bölgesinde bugüne kadar 200-300 bin insan hayatını kaybetti. 2003’te başlayan silahlı ayaklanma nedeniyle, 2008 yılına kadar yaklaşık 30 bin kişi katliamdan geçirilmiş; 200 bin kadar insan açlık ve sefalet nedeniyle ölmüştür.
Yakılıp yıkılan yurtları nedeniyle 2 milyon 700 bin insan tehcir edilip mülteci kamplarında toplanmıştır. Birleşmiş Milletler (BM) raporlarına göre savaş suçu nedeniyle toplam 300 bin insan ölmüştür.
2010- 2018 Arap Baharı:
Arap Baharı 17 Aralık 2010 Tunus’ta bir gencin kendini yakmasından sonra başlayarak ardından tüm Tunus halkının giriştiği eylemle beraber Arap dünyasına gelen bunalım dönemidir.
Tunus, Mısır, Libya, Suriye, Bahreyn, Ürdün ve Yemen gibi ülkeler Arap baharından en çok etkilenen ülkelerdir.
Tunus’ta çıkan olaylarda yüzlerce sivil öldü.
25 Ocak 2011’de Mısır’ın en büyük meydanı olan Tahrir meydanında Arap baharının esintileri yayılmaya başladı.
Mısır’da 30 Haziran 2013 ve 31 Aralık 2014 tarihleri arasında 2.600 kişinin darbe sonucu yaşamını yitirdiği belirtildi.
Mısır’dan sonra Libya’da özgürlük sesleri yükselmeye başladı. Libya’da daha ağır bilançolara sebep olan protestolar gerçekleşti.
Günler geçtikçe ölenlerin sayısı artmaya ve dünya kamuoyu buna tepki göstermeye başladı.
Yemen’in başkenti Sana’da halk isyan başlattı. Bu olaylarda yüzbinlerce insan hayatını kaybetti, yaralandı ve evinden oldu.
2011-2013 Mısırda Arap Baharı ve Askeri Darbe:
Arap uyanışı Tunus’ta başlamıştı ama Mısır’da rejimin uyguladığı şiddete karşı gösterilen sivil direniş, Tahrir Meydanı’nı ‘Arap Bahar’ının simgesi yapmıştı. Mısır’da Arap Baharı başlıyordu ama 1 yıl sonra askeri darbe yapıldı.
ABD, İsrail, Batılı ve Arap müttefiklerinin desteklediği darbe sırasında binlerce kişi öldü.
2011-2018 Suriye Arap Baharı:
Ülkede yaşamın zorlaşmasıyla beraber birçok Suriyeli kendi ülkesinden kaçarak, başka ülkelere sığındı. 5 milyon kadar Suriyeli dünyanın çeşitli yerlerine sığınmacı olarak yerleştirildi. Bunun 3 milyondan fazlası ise Türkiye’ye sığındı. ABD, Suriye’nin kuzeyinde PKK-PYD’yi silahlandırarak kendi güdümünde devlet kurmaya çalışmasıyla çok farklı bir hal aldı.
Bir yandan muhalifler, Amerikan desteğindeki PKK-PYD ve Sovyet desteğindeki Esat rejimi olarak Suriye’nin 3 bölgeye ayrılması gündeme geldi.
2012 Mali Darbesi Darbesini De Unutmamak Lazım.
ABD Desteğinde İsrail’in Filistin Zulmü Ve Katliamlar:
Filistin’de İsrail birçok savaş suçu işlemesine ABD tarafından destekleniyor. ABD, tüm bu savaş ve kaos ortamında Türkiye dahil nesil savaş stratejileri uygulamıştır.
Bunlar para ve silah yardımı, askeri eğitim, örtülü ödeneklerle çalışan sivil-asker özel kuvvetler unsurları ile darbeler ve çeteler.
Yeni Savaşların Yaşanacağı Afrika:
Batı Afrika’daki petrol rezervinin 60 milyar varil olarak belirlenmesi ile Afrika petrolünün imtiyazlarını elde etme amaçlı Amerikan-Çin-Fransız rekabeti kızışmaya başladı.
ABD’nin ithalata bağımlı petrol talebinin bugün için yüzde 16’sı Afrika’dan karşılanıyor. 2015’te bu oranın yüzde 25’e çıkarılması hedefleniyor.
15. yüzyıldan itibaren sömürgeciliğin, köleliğin ve zengin madenlerin coğrafyası, bolluk içinde kıtlığın kara kıtası Afrika; emperyalist güçlerin gündemlerinde yine ön sıralarda yer alıyor.
Dünya petrol rezervlerinin yüzde 10’unu, hidro enerji kaynaklarını, altın, elmas, kobalt, uranyum gibi değerli ve stratejik madenleri topraklarında barındıran Afrika; dünya siyasetinde emperyalist kamplaşmanın netleşmesiyle önemini giderek arttırıyor.
Amerika Birleşik Devletleri, 1999 yılından başlayarak günümüze kadar Afrika’daki faaliyetlerini ciddi bir biçimde yoğunlaştırdı.
ABD ve AB Ülkelerinin başka ülkelere müdahale için ağzına sakız ettiği, insanları aldattığı, ağzından hiç düşürmediği şu sözlere çok aşinayızdır.
Demokrasi, daha fazla özgürlük, insan hakları; üstelik daha fazla ve demokrasi diye ön hazırlık yaparlar.
Bunları yaparken de ABD ve Batı; Birleşmiş Milletler, NATO, bazı insan hakları örgütleri, IMF ve Dünya Merkez bankası... gibi uluslara arısı kurum ve kuruluşları kullanmayı da ihmal etmiyor.
Oysa hepsi göz boyama, aldatmaca, kandırmaca.
Bunlar kendi ülkelerindeki farklı renkteki insanlara ve dinlere de hazımsızdırlar.
Bakın ABD; AB Ülkelerine…
Haritada kendileri devlet olarak nerede ve kolları nereye uzanarak müdahale edip sömürü düzenini kuruyorlar.
Yukarıda acizane anlatmaya çalıştık. İnsan hakları, demokrasi bahane, yeraltı kaynakları, petrol şahane!
Mesela Türkiye…
Bu aldatmaca ile birlikte bizi kandıran ve her türlü kötülüğü yapan ABD, bizi de müttefik aldatmacasıyla yıllarca kandırdı.
Bunların en güzel örnekleri FETO, PKK-PYD, YPG, İŞİD, DAEŞ El Kaide, Peşmergeler, vb. örgütlerdir. ABD ve Müttefikleri 1960, 1980 darbeleri, 28 Şubat 1997 post modern darbesi, teknolojik engeller, askeri mühimmatlar, ambargolar ve PKK terörünün desteklenmesi, pandemi adı altında Türkiye’den alınan hijyen, maske gibi ürünlerin terör örgütlerine yardım adı altında verilmesi Türkiye’nin önünü kesmek için ABD, Batı ve işbirlikçilerinin oyunları, düşmanlıkları değil de ne!
ABD ve işbirlikçileri üzerine düşeni elbette yapacak; her türlü alçaklığı da yapacak ama eski Türkiye yok. Bunu iyice öğrendikleri için; Türkiye’yi sahada ve masada mağlup edebilmek için çok geniş katılımlı bir grupla, ABD; Batı, destekçi devletler, terör örgütleri, çıkar grupları, kullanılmaya müsaitler, rantçılar, darbeciler, beklentileri olanlar, hainler…hepsi bir safta.
Peki Bize düşen ne?
Siyasi fikir ve beklentilerimiz farklı olsa da mukaddesat, vatan, bayrak, orak inanç-kültür birlikteliği, milli birlik ve beraberlikte aynı safta olmak; et ve tırnak gibi.
Bugün belki birçok alanda yalnız ve mağdur rolünde olan bir kişi olarak mevzu bahis vatan, bayrak, mukaddesatsa gerisi teferruattır ifadesini sözden öte uygulama zamanıdır.
Zira İdareci ve Bürokratlar birliği Derneği olarak kardeşlik Sınır Tanımaz, Biz Birlikte Güçlüyüz Projelerinde ısrarla yürüyerek vatan, mukaddesat konuları beklenti, çıkar, endişelerin dışında olmalı diye samimiyet ve sadakatle aynı noktada gayet ediyoruz.
Türkiye dünkü Türkiye değil; ama ABD de soykırım uyguluyor ve kan kaybediyor, Türkiye mazlumların, mağdurların umudu ve İslam Aleminin bayraktarı olacaktır. İşte asıl mesele de bu!