Çok yazı yayınlıyorum, hemen hemen her gün yazı yazmak benim için çok kolay ama, okuyucu için bıkkınlık yaratabiliyor.
Çok okuyan bir toplum değiliz, okumalarımız genellikle siyasi, sosyal, dedikodu ve kişiyi hedef alan saldırgan yazılara yönelik olduğu için, kavramlar ve temel ilkeler üzerine yazılar pek ilgi uyandırmıyor.
Bunu ölçümlerden anlıyoruz, kaleme aldığınız yazıların öznesi ile ilgili bir okuma oranı olduğunu görüyoruz, bu da toplumun ilgi ve eğitim seviyesini bize çok açık şekilde gösteriyor.
Örneğin, aynı gazetede yazılarımızın yayınlandığı harika bir üslubu ve yazı yeteneği olan değerli bir hocamızın yazılarının, dedikodu ve polemik dolu yazılardan daha az okunması ve ilgi görmemesi de bizi çok rahatsız ediyor, bu paradoks umarız zamanla yok olur.
Ramazan dolayısı ile bir başlangıç yazım olmuştu, bu gün ise oruç ile ilgili ikinci yazımı olacak.
Madem Oruç nefis terbiyesi, terbiye nedir bir bakalım.
İnsana has üç temel kuvvet vardır.
Şehvet Kuvveti
Akıl Kuvveti
Öfke Kuvveti
Bu gün, Şehvet kuvveti üzerine kafa yoralım.
Yazının başlığı, ister istemez ilgi uyandırıyor, ilk bakışta yüzlerin kızardığını tahmin edebiliyorum, nereden çıktı bu şehvet, bu aziz mübarek günlerde olacak iş mi bu şimdi, oruç ağızla, cinsellik ve seks mi yazılır diyenler olacaktır.
Evet toplumun geldiği nokta bu, yadırgamıyorum, böyle eğitildi toplum, her şey cinsel dürtüler üzerine inşa edildi, cinsel dürtüler hep ön plana çıkarıldı, Şehvet yatak odalarına hapsedildi.
Halbuki Şehvet, çok basit bir anlatım ile aşırı istek ve arzu idi.
Kadın, erkek ilişkisinde bir dar bir aralığa sıkıştırılamaz idi bu kelime, çok şey anlatıyordu şehvet.
Nelere aşırı istek duyuyordu insan, bir bakalım.
Para, makam, şan, şöhret, yönetme dürtüsü, egemen olma sevdası, mal edinme, üstün olma, seçilmişlik..... uzadıkça uzuyordu istek ve arzularımız da ki Şehvet tutkumuz.
Her şeyi tahrip edip, her şeyi kırıp dökerek, bir başkasına hayat hakkı tanımadan, devam ediyordu şehvet.
Bu tutkumuz, maalesef Dünyayı Cehenneme çevirdi, farkında değiliz, Çünkü Şehvet gözümüzü kör, Kulağımızı sağır, Kalbimizi taş yapmıştı.
Artık ne görüyor, ne işitiyor, ne de hissedebiliyorduk.
Oysa bu kuvvet, paylaşıma, sevgiye, adalete,birlikte yönetmeye, seçilmiş değil, eşit olma hedefine, doğa tutkusuna yönelse idi daha anlamlı olmayacak mıydı.Yapamadık!
Şehvetle, edep ve terbiyeyi unuttuk, domuz gibi davranmaya başladık, insanlıktan çıktık.
Şehvetin esiri olmuş, O şeytani Dünyanın iğrenç bataklığında sürünmeye başlamıştık, tabi bunu kimse bize zorla kabul ettirmedi, kendi tercihimiz ile sürünmeye başladık.
Şehvet işte böyle bir şey, Oruç eğer şehveti yok etmiyor ise, Oruç eğer Şehveti Ramazan sonrasında da esir etmiyor ise, İnsanı Şehvetin esaretinden kurtarmıyor ise hiç bir anlamı olmayacaktır, aç ve susuz kalmanın.
Sonraki yazım, Akıl olacak, Aklın nasıl bir bela olduğunu anlatmaya çalışacağım.Oruç hatırına.