Yakın bir tarihe sahip, Yugoslavya’nın yıkılmasından sonra kurulan ve kısa bir süre içerisinde AB’ne üye olan devlettir Slovenya. Başkent Lüblüana dört yüz bin civarlarında nüfusa sahip. Yani Ankara’nın altıda biri kadar diyebiliriz. Slovenya’nın Başkenti olan Lüblüana’da ilk ziyaret Türk Konsolosluğuna. Sıcak bir karşılama ve bilgi alışverişi sonrası Slovenya Parlamentosuna doğru yol alıyoruz. Tarihi binalar, kiliseler, kapalı ve yağmurlu havaya rağmen karnaval misali eğlence içerisindeki insanlar.
Nihayet Slovenya Parlamentosuna ulaşıyoruz. Parlamento binası TBMM’ne göre oldukça küçük bir yapı görümünde. Parlamento girişinde çok sayıda belirgin bir hatla çocuktan büyüğe kadar işlenmiş çıplak resimler, heykeller. Avusturya’da da heykellerin çokluğu dikkat çekici idi. Ama burada ülkeyi temsil eden binanın girişinde sizleri ilk karşılayan ve gözünüze ilk ilişen manzaralar bunlardı. Neden mi sorusu elbetteki akla ilk takılan soruların başında geliyordu. Nihayet bu sorunun cevabını “yalınlık ve refah” olarak almıştık.
Slovenya Parlamentosu, anayasanın kabulü ve devamında gerçekleşen ikinci demokratik seçimler sonrasında 1992 yılında görevini yapmaya başlamış. Parlamento, ülkenin en üst temsili kurum ve yasama organı. Slovenya’da iki tane Meclis bulunmaktadır. Bu meclisler; Ulusal Meclis ve Federal Meclistir.
Meclis Yönetimi Meclis Başkanı, Meclis Başkan Yardımcısı ve Genel Sekreter olarak üç temel idari bölümden oluşmakta. Diğer Avrupa ülkelerine nazaran daha az bir nüfusa sahip olduğu için, parlamentodaki vekil sayıları nüfus dağılımına göre dağılım göstermektedir. Nüfus ve coğrafi bakımdan küçük olan ülke toplamda sekiz seçim bölgesinden oluşmakta. Meclis bünyesinde toplamda doksan tane milletvekili görev yapmaktadır. Yani TBMM’nin beşte birine yakın Vekil mevcut parlamentolarında. Ülke içerisinde özellikle sınır bölgelerde azınlık grupları olan İtalyan ve Macar halkları göz önünde tutularak her azınlık grubu için birer tane milletvekili mecliste temsil edilmekte. Bizde TBMM’nin çalışma takvimi Ekim ve Temmuz ayları arası iken Slovenya’da Meclis, 10 Ocak- 15 Temmuz ilkbahar ve 1 Eylül- 20 Aralık sonbahar dönemleri içerisinde çalışmalarına devam etmektedir.
Ulusal Mecliste doksan civarı koltuk sayısı bulunmakta ve bunlardan kırk tanesi doğrudan seçilmektedir. Geri kalan elli tanesi de nisbi seçim sistemi ile seçilmektedir. Slovenya’da Milletvekilleri kamuoyu yoklaması ile dört yıllık sure için seçilmektedirler.
Federal Mecliste (Ulusal Konsey) kırk koltuk sayısı bulunmaktadır. Esas olarak kısıtlanmış yasama yetkisi ile danışma kurulu görevini üstlenmektedir. Kanun teklifi sunabilmektedir. Vekiller sosyal, ekonomik, mesleki ve yerel ilgi alanlarına göre temsil edilmektedir. Dolaylı olarak seçiciler kurulu tarafından 5 yıllık süre için seçilmektedir.
Slovenya’da Hükümet, Bakanlar Kurulu Başbakan tarafından atanmakta ve Millet Meclisi tarafından seçilmektedir. Seçimler, Başkan kamuoyu yoklaması ile beş yıllık süre için seçilmektedir.
Parlamentoda ilk gün ilgili kişiler tarafından Slovenya ve Parlamento ağırlıklı bir çalışma sonrası Slovenya’yı gezerek temaşa ediyoruz. Gözlerim hep tanıdık birilerini, kültürümüzü, Osmanlı’yı, eserlerimizi aradı. Yağmurun hakim olduğu iklimde bizden birini arıyoruz. Tek tanıdık ise döner levhalarının olduğu işyerleri. Yine de bizden bir şeyleri arayıp duruyoruz Lüblüana’da.
Hafızada neler kalmıştı derseniz…
Kahvaltı kültürü, zeytin türü şeyler pek yok, etraf yemyeşil, bol yağmur yağıyor, ülkede sosyalizmin etkisi hala var, insanları genelde kilolu değil, çorba kültürüne pek rastlayamadık, et döner revaçta, burada yaşayan Türk sayısı az.
İki binli yılının başından bugüne uzanıyoruz.
Türkiye yıllardır AB kapısında iken Yugoslavya’nın dağılmasından sonra 1 Mayıs 2004 yılında Türkiye’ye göre şartları uymamasına rağmen AB ülkesine alınmış. AB yolları Türkiye için her zamanki gibi taşlı. Tabii ki bunun da avantajlarını yaşıyor. Türkiye ile ithalat ve ihracatı arzu edinilen seviyede değil. Hava ve kara yolu ile Slovenya’ya gitmek mümkün.
Slovenya’da Arapların çok olması da dikkat çekmektedir. Dolayısıyla İslamiyet her ne kadar ikinci sırada gelen din ise de Başkent Lübliana’da öğlen saatinden ikindinin bitmeye yakın olan saate kadar bir cami bulamadık. Katolik ve Hıristiyan din görevlilerinin hoş görüsü de orada namaz kılınmasına razı gelmedi. Başkentin en işlek yerinde yağmur almayan bir yerde kılınan namaza ilgi az da değildi.
Slovenya’nın ecdat ile tarihine gelince uzaklarda yüksek bir yerde ve kulede Türkler geliyor mu diye bir izleme tepesinin hala varlığını sürdürdüğünü öğrendik.
Türkler insanlığı, hoşgörüsü, misafirperverliği ve mazlumlara umut ve ümit olarak artık tepelerden, kulelerden değil; her yerden gelecek….