Yeni Ufuk Gazetesi - Elazığ Haberleri - Haberler
2025-04-19 14:44:18

SÜRGÜNLER   DÜNYASI!…

Mehmet Zülfü Yarcel

19 Nisan 2025, 14:44

“Bir ülke, utanma duygusunu yitirmişlerle dolunca sürgünler ülkesi olur.”

Nuri Pakdil’in kaleminden dökülen bu cümle maalesef hem bizim hem de diğer toplumların içinde bulunduğu durumu son derece doğru bir şekilde ifade ediyor. 

Dünya üzerinde yaşamış toplumların ve yaşamakta olan toplumların kendine has değerleri hızlı bir şekilde kirletilmekte ve bu kirletilmeyle beraber ayaklar altına alınıp çiğnenmekte. Kültürlere has yemekler, kıyafetler, halk oyunları, türküler, örf ve âdetler gibi aklınıza gelebilecek değerler birer birer yok ediliyor. Bunları yok etmeye çalışanlar evrensel değerler diye bir söylem ortaya koymakta ve her istediklerini sosyal medya aracılığıyla, filmlerle, kitaplarla, dizilerle, oyunlarla, reklamlarla ve bunların dışında çeşitli mecraları kullanarak insanların bilinçaltına yerleştiriyorlar. Bir süre sonra da bunların hepsi normalleşmeye başlayarak her toplum onu fark etmeden benimseyip kabul etmiş oluyor. Bu algıları yapanlar da herkesin aynı şeyleri düşünmesini, aynı şeyleri tüketmesini, aynı değerlere(!) sahip olmasını istiyorlar.

İnsana dair ne kadar ahlakî değer varsa hemen hepsi çeşitli yollarla değersizleştiriliyor ve bu da maalesef bir şekilde normalleştirilerek yapıldığı için toplum tarafından pek tepki çekmiyor ya da tepki gösterenlerin sesi duyulmayacak kadar kısık çıkıyor. Basit bir şekilde ifade etmeye çalışırsak eğer; ahlâksızlığın zekayla eşdeğer tutulması, dürüstlüğün aptallık seviyesine düşürülmesi, helalin adının unutulup haramın baştacı edilmesi!… Toplumu ayakta tutan gerçek değerleri küçümseyerek onları ortadan kaldırıyorlar ve toplumun hafızasından silmeye çalıştıklarının yerine de kendi istedikleri ve tamamen sapkın nitelikte olan değerleri(!) empoze etmeye çalışıyorlar ki bunu kısmen başardıkları da aşikâr!

“Toplum baskısı” diye bir söylem de sıklıkla kullanıldığını hemen herkes duymuştur, genellikle bunun olumsuz yönleri üzerinde durulsa da olumlu yönlerinin de olduğuna da inanırım. Bu “baskı” dediğimiz şey aslında birçok yönden insanı frenlemiştir. Nerede nasıl davranılması gerektiğini bilerek hareket etme, mahremiyete dikkat ederek sahip olunan her şeyi ulu orta paylaşmama, aklına her eseri yapmama, diline her geleni söylememe… ve daha niceleri… Bunlar aslında bizim “baskı” dediğimiz bir toplumsal bakışın belki de olumlu yönlerinin de olduğunu ortaya koyuyordur. 

Gelelim yazının başındaki Nuri Pakdil’in cümlesindeki “utanma” duygusuna. Onu yitirmiş bir bireyin ya da toplumun düzlüğe çıkması, düştüğü yerden ayağa kalkması beklenemez; tam aksine tepe taklak yuvarlanıp gider, dağın yamacından salınan bir kaya parçası misali parçalanmayana kadar durmaz. Çünkü utanma duygusunu yitiren bir insan veya toplum her türlü hayasızlığı rahatlıkla ve hiç sıkılmadan yapabilir. Yaptıkları ahlâksızlıkları da özgürlük kılıfına sokarak onu meşrulaştırmaya çalışırlar.

Nuri Pakdil’in sözünün sonundaki “sürgünler ülkesi”ni şöyle düzeltebiliriz “sürgünler dünyası” çünkü utanma duygusu sadece bir toplumda değil artık bütün dünyada ortadan kalktı. Tüm bu olumsuzluklara rağmen yine de “umut” gelip kulağımıza şöyle fısıldıyor: “Nefes alıp verebiliyorsak, güneş her sabah aynı güzellikte dağın ardından çıkıp geliyorsa, ay penceremize doğuyorsa her gece usanmadan, kelebek her şeye rağmen rengarenk kanatlarını çırpıyorsa, kuşlar gökyüzünü mesken tutuyorsa, bülbül bıkıp usanmadan konuyorsa nazlı gülün dalına o zaman güzel şeylerin olması mümkündür hâlâ!…

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.