Kalem hakikati yazar, duygularını anlatır ve fikirlere, duygulara da tercüman olur. Kalem bunları yazarken konuşur, konuşturur, tartışır, öyküler, betimler, mahzun olur, sevinir, heyecan… duyar. Kalem ya düz yazar ya da şiirle... Şiirlerinde ise bazen ölçüye, kafiyeye uyar; bazen de uymaz. İşte Kalemin duygularını, düşüncelerini anlatarak aynı zamanda okuyucularına da tercüman olan; bize şiir de yazın diyen dostlara insanı ve zamanı ele alan şiirle duyguların dili…
Susmak, sözün bittiği sessiz çığlıktır, mazlumun lisanı haliyle arzu halidir.
Adeta bir hicran yaşıyor duygular…
Bir hüzün ki tarifi çok zor! Bir hüzün ki duyarsız, bakar kör ve hem de sağır!
Bir hayat ki kalabalıklar içerisinde yalnızlıklara mahkûm.
Kalp, akıl, duygular kısaca hissiyat ve bütün varlık sürgünde…
Zaman zaman yaşanan sevinç, küçük mutluluklar sonrası uzun süren hüzünler...
Ve bu ıstıraplı hayatta sevilmeyen ah keşkeli kelimelere mahkûm kılınmalar.
Umutlar prangaya vurulmuş, merhametten yoksun eller ve gönüller...
Sürgün yiyen umutlar, umut tüccarlarının merhametsiz yüksek bedelleri!
Hani nerede Fırat kenarında kurda yem olan kuzunun hakkını arayan Ömerler…
Sevginin, şefkatin, adaletin ve değerlerin şekilden öte insanı nerede?
Taleplerin insan bedeninde hayırla kesildiği demlerde,
Yalnız Bir’e yönelt Allah’ım çünkü başkaları istenmeye değmiyor, hem de imdada gelmiyor Sus (M)u-yoruM…
Şiire cevap bir Gönül Dostumuzdan geldi…
Güldüğüme ne bakarsın,
Benim derdim yüreğimde,
Yüreğim ile dertlenmek,
Dost olanın hünerinde,
Sustuğuma ne bakarsın,
Kelâm eyler bak gözlerim,
Gözlerim ile konuşan,
Dost yolunu gözlerim…
İşte değişmeyen asra, insana, şartlara, vakur bir hayata verilen cevap; Sus (M)u-yoruM…