Aklımız içgüdüsel hallerden kurtulmaya başladığın da, algılarımız geliştiğinde taklitçiliğe başlarız.
Aile fertleri, çevremizde ki insanlar ve yaşadığımız toplum ilk başvuru kaynağımızdır. Yeni nesiller de yaşam şeklini evvelinde olan şekli taklitle devam ettirir.
Toplumlar da uygulama farklılıkları önemli tespitlerle ve inançsal yorum farklılıkları ile şekil değiştirir.
Asırlar öncesi değil de yarım asır öncesi ile günümüzün toplumsal uygulamalarını dahi kıyaslamaya kalksak önemli farklılıklar olduğunu görür, fark ederiz. Toplum denilen insanların ortak sebep ve tercihleri ile bir ara da olma hali değil mi?
Toplumun ekseriyetle aynı geleneksel uygulama halinde ki aidiyet hali ise ezberciliktir.
İnsan bedeni tembelliği gibi tüm olay ve uygulamaları akıl süzgecinden geçiripte yenileme yapmaz, bu da düşünme tembelliğidir.
Düşünenler elbette vardır, olmuştur da bu defa yalnız kalma sorunu ortaya çıkar, çünkü yeni uygulama halleri için insanların ikna sorunu baş gösterir.
On dört asır önce yaşamış İslam Peygamberi Hz Muhammed ve çevresinde ki akraba ve yoldaşları için günümüze akseden bir araştırmayı aynı haliyle aktarayım;