Tarihi köklü bir millet olmamıza rağmen maalesef tarihimizi bize öğretenler başka milletten.
Geçmiş yılları, ilkokul-ortaokuldaki öğrencilik yıllarını şöyle bir hatırlıyorum da ülkeyi yönetenlerin, padişahların hallerini, hükümdarların liyakatsizliklerini, içkiye düşkün olduklarını, kadın hakimiyetinin sarayda hissedilmesi nedeniyle yöneticilerin nasıl suçlanır tarzda takdim edildiklerini, deli-bunak diye nitelendirilen padişahları…
Dirayetini başkasına kaptıranları…
Kadının etkisinin hissedildiği dönem diye ünü dünya tarafından bilinen Kanuni Sultan Süleyman’ın nasıl lanse edildiğini, bir avuç toprak için bile canının alınmasını şart koşan istibdatçı ve Kızıl Sultan diye nesillere yanlış dikte edilen Sultan Abdülhamit’i…
Devşirme usulü ile yetişenlerin, yabancı milletten olanların yeniçeri ocağına yetiştirilmesinin çirkin gösterilişini ve daha nice padişahların ne derece yanlış, yanlı ve abartılı bir şekilde bizlere nasıl öğretildiğini şöyle bir hatırlayın…
Bizleri nasıl yanlış bilgilendirenlerin geçmişimizle kavgalı bir nesil olmamız için sarf edilen gayretler…
Bütün bunlar harfiyen gerçekten doğru mu bilmem ama tarihin günün şartlarına göre değerlendirilmesi gerektiğine inanırım. Kim bilir herhalde eleştirilen o zamanın yöneticilerini şimdiki yöneticilerin bulunduğu zamana getirme imkânı olsaydı belki o dönemde yaşayan yöneticileri yargılayacaklardı.
Tarih zamanın şartlarına göre değerlendirildiğinde anlam kazanır. Günler, aylar, yıllar hatta yüzyıllar geçmiş, asır değişmiş ancak teknoloji ve medeniyetin çok yönlü değişmesine rağmen bugünkü yöneticilere şöyle bir baktığımızda geçmiş yöneticiler aynı tarzı uygulayan, aynı hataları yapan yöneticilerin olmadığını iddia etmek ne derece doğru olur ?
En son devletimiz olduğu için Türkiye Cumhuriyeti yöneticilerinin seyri de çok iyi değil. Cumhuriyetin kuruluşu ile bir parti ile ısınan siyaset, ikinci ve üçüncü partilerin sahneye çıkmasıyla partiler arası tartışmaları, çatışmalara ve sonunda ihtilallere sahne olmuştur.
İyi yöneticilerin olmaması veya uygulamalardaki hatalar sonunda ihtilallerle sonuçlanmıştır.
İktidarın nimetlerinden faydalanma adına ülke zorunlu koalisyonlara gebe bırakılmıştır.
1980 ihtilali sonrası iktidara gelen ve daha sonra bariz yanlışlar nedeniyle kan kaybeden ANAP’ın iktidardan uzaklaşması koalis -DYP-SHP, REFAHYOL, ANASOL-D ve ANASOL- Hükümetleri son on beş – yirmi yılda görülen hükümetlerdir. ANASOL – Hükümeti hariç koalisyonların ömürleri az olmuştur.
En uzun ömürlü koalisyon üç yaşını dolduran ANASOL – M Hükümetidir.
Bugünkü şartlarda bir seçim olması halinde tek başına iktidar olacak bir partinin olacağını söylemek de mümkün değil.
Bütün bunların yanında yadırgadığımız eski yöneticiler kadar bugünkü yöneticiler de pek farklı ve ideal bir yönetim tarzı sergilemiyorlar.
Üstelik eski yöneticileri yadırgadığımız kadar şimdiki yöneticileri yadırgamıyoruz.
Yadırgıyorsak da vatandaşın sesine itibar edilmiyor.
Ülke bu necip milletin hak ettiği doğru bir yönetim ile idare edilmiyor olsa da toplumsal bazı olaylar bu milletin gücünün ne kadar çok olduğunu biliyor.
Bunun en güzel örneğini milli takımımızın dünya kupasında elde etmiş olduğu başarı karşısında farklı görüşlere sahip olan insanların bayrak etrafında toplanmasında gördük.
Bu millet doğruyu bulmaya sevdalı. Ve bu millet dirayetli, ferasetli.
Bu milletin hissiyatına hitap eden yöneticiler bir gün yönetimin başına geçerek şanlı tarihimizdeki bayraktarlık ve liderlik görevini üstlenecektir elbette.
Geçmiş tarihimizde olduğu gibi.