“Merhamet, masum olduğu için her kalbe misafir olmaz.”
İbn-i Haldun çok güzel ifade etmiş asırlar öncesinden merhametin her kalpte misafir olamayacağını.
Her yürekte vardır yaradılışından ötürü ancak zamanın insanın karşısına çıkardıkları, nefsin de yardımıyla insanların kalplerinden yavaş yavaş toparlanıp yol alır gider ağır ağır...
Merhametin en büyüğü yaratılmışların içerisinde annelerde bulunur.
Hepimiz değil miyiz annemizin hiddetinden kaçıp tekrar onun merhametine sığınan?
Hayatın her alanına onların yürekleriyle dokunabilsek keşke...
Onların yürekleriyle dokunabilseydik eğer yaşadığımız bu üç günlük dünyayı ölmeden önce cennete çevirirdik.
Onlar gibi olabilseydik eğer avuçlarımızda gül bahçeleri olurdu, sözlerimiz yağmur sonrası toprak kokardı.
Geçen günlerde videolu bir habere denk geldim.Hangi ülkede olduğuna bakmadım haberi görünce.
Çünkü annelerin merhameti her coğrafyada aynıdır.
Engelli olan bir çocuk...
Belden aşağısına hükmedemiyordu...
Hayatın sarp yamaçlarından yuvarlanmamak için tutunuyordu ağaçların köklerine elleriyle.
Verdiği bu mücadelede ona en büyük desteği veren annesiydi yine...
Çocukların yürümesine yardımcı olan ve örümcek denilen o araç vardır, anne çocuğuna daha büyüğünü yapmış.
Bu örümceğe binen 8-10 yaşlarındaki çocuk ise dünyanın en mutlu insanı oluveriyor. Ancak her şey bununla bitmiyor tabi ki...
Ayaklarının altında cennetin serili olduğu anne bununla da yetinmiyor.
Çocuğun ayaklarının altına bu defa da kaydırak yerleştiriyor ve gençlerin sürekli kaydığı parkura götürüyor.
Örümcek denilen aracı var gücüyle ittirip parkurun her etabından geçiriyor çocuğunu...
O an çocuğun yüzündeki mutluluk anne için en pahalı mücevherlerden daha değerlidir buna eminim...
Ama o çocuk, o an ne kaykayı ne örümceği görüyor, yüreğinden çıkıp taşan bir volkan misali gülümseme olarak yüzüne yansıyor mutluluğu.
Bir meleğin elinden tutmuş da bulutların üzerinde koşuyor gibiydi.
O örümcek onun ayakları değil, kanatları oluveriyor...
Göğün en mavisinden yeryüzünü seyredercesine...
Merhamet, vicdan ve kalp arasındaki köprüdür.
O köprü yıkıldığı zaman düşüncelerimizin, eylemlerimizin, davranışlarımızın rengi simsiyah olur.
Peygamber Efendimizin (S.A.V) de dediği gibi
“Yüreğinde merhamet olmayana cennet yoktur.”
Merhamet;
Bir annenin yüreğinde filizlenerek evladının yüreğinden kök salar. En sonunda da bütün insanların kalbinde misafir olur.
Kimi onunla bir ömür yoldaş olur, kimi de zamanla farklı yollarda yürür. O yüzden hem yol hem de yoldaş önemlidir bu hayatta...
Bu hayatta insanların önlerine engeller koyacağımıza, engelleri ortadan kaldıralım.
Hayatın o zaman daha anlamlı ve yaşanır olduğunu göreceksiniz.
Düşene el uzat, ağlayanın gözyaşını sil, her yüzde bir tebessüm olmaya çalış ve bunları yaparken de merhametin en büyük yoldaşın olsun...