2020 yılı… İnsanlık tarihinde yine bir salgın ile karşı karşıya bıraktı. Yaşamış olduğumuz tüm acıları ve yorgun düşüşlerimizi 2020 yılında bırakmak istiyorum.
Evde geçen günlerimiz bizleri anılarımıza götürdü. Bu pandemi döneminde zamanımızın her anını evimizde geçirir olduk. Tabi ki rutin işlerin ardından anılarımızla avunur olduk.
Çocukluğumuzdan gençliğimize ve yaşlılığa yol almış olduğumuz bu günlere hüzünle karışık bakarken; yarınlarımızın neler getireceğini buruk ve endişeli biraz da heyecanlı olarak bekliyoruz. 2021 yılını karşılamaya hazırlanırken , yeni yılda sağlıklı kalabilmek için çaba harcıyoruz.. Özlem duyduğumuz, her güzellikleri yaşamak dileğiyle dualarımı ârşı âlâyâ salıyorum.
Derdi veren dermânını da verir diye Allah’a yalvarıyorum. Ve anneciğimin dantel kutusu bir anda aklıma geliyor.
Buruk bir tebessüm beni tatlı hatıralara çocukluğuma götürüyor,acısıyla tatlısıyla.. Hiç erinmeden o kadar işin arasında çeşit çeşit ördüğü dantelleri itina ile teneke kutusunun içine koyar ve duvarda yüksek bir rafa bırakırdı.
Ardından mutfak işleriyle meşgul olurdu.Tabi ki her evde olduğu gibi.. Özenle hazırlamış olduğu yemekleri öğleye veya akşama yetiştirme gayreti içerisinde koşuştururken, zamanın nasıl geçtiğini de anlamazdı. Ve bir günün yorgunluğunu akşam pencerenin önünde oturduğu zaman hissederdi. Hissettiği yorgunluğu da bize hissettirmezdi. Yeşil kırmızı renkli -bizim (misket) dediğimiz- elmaları yemesi ile dinlenmeye çekilirdi. Bizlere de "meyvelerinizi bitirmelisiniz" cümlesi onun tüm yorgunluğunu alırdı. Elmalar tabi ki bizim bahçelerimizdendi...
Taze meyveleri yiyerek ve taze meyvelerin yetiştiği bahçelerde oynaya oynaya çocukluğumuz geçmişti. Aklımda ve damağımda hâlâ elmaların lezzetleri duruyor. Doğal gıdalar sayesinde bağışıklık sistemimiz güçlü olmuştur. Ben buna çok inanıyorum. İşte her şey gözümün önünde bir şerit gibi geçip gitmekte!
Annem, evin her işini bitirir özenle pembe beyaz dantel kutusunu açar çeşit çeşit dantel örneklerine sevinçlerini, hüzünlerini belki de hayallerini milim milim katarak dakikalarca motif motif sabırla bin bir emekle göz nurunu döktüğü dantellere bırakırdı, çokta mutlu olurdu. Zamanını boş geçirmediği gibi boş söz de söylemezdi asla.. O güzel dantel oyalarını örerken zamanın nasıl geçtiğini anlamadan gün akşama ulaşırdı.
Her seferinde oyasını itina ile pembe beyaz kutusuna yerleştirirdi.
Birbirinden güzel ve özel örneklerle dantel örmesi beş yıl öncesine kadar devam etti.
Annemin en güzel alışkanlığı idi dantel oyası.. Severek yapılan işin insanları da bıktırmadığını öğrenmiş oluyordum.
Bizde sabırla dantellerin bitmesini beklerdik..Binbir emek vererek günlerce ördüğü oyaların..Yaş itibari ile hayatın getirdiği suprizler onu hayata yorgun düşürdü, hemen hemen her insanin olduğu gibi. Dönüşü olmayan bir hastalıkla yaşamaya bıraktı.
Bir an duraksıyorum.
Hâlâ kutuda bitmeyen oyasının olduğu aklıma geliyor.
Işte o sırada hüzün sarıyor içimi.
Bir halkayı bir halkaya eklemek için zamanı yetiremiyoruz.
Biz yine güzel anılarımızla bu zor günleri geçirelim diyorum.
Ve; kış aylarında yapmış olduğu mürdüm eriği tatlısı, incir tatlısı vazgeçilmez lezzetleriyle sözü tatlıya bağlıyorum.
Senenin birinde "Kaz besleyeceğim" dedi ve bir tane kaz almıştı. Uzun bir süre özenle beslenen kaz tabi ki bizlere de alışmıştı. Sabah okula giderken eteğimden gagasıyla tutması, arkamızdan koşup gelmesi, bizi kapıya kadar götürmesi ona keyif veriyordu. Ona yakalanmamak için biz de inanın ayakkabıları giyinir bir hamlede kapıya doğru koşardık. Bizden atik davranıp gelip eteğimi yakalaması oyununun bir parçası haline gelmişti.
Kendi besin maddeni elde etmek için hayvan beslemek, çeşit çeşit meyve sebze yetiştirmek her yönden çok güzel tabi ki. Kısa sürede olsa bu gibi güzellikleri yaşadım. Bahçelerimizden, bağlarımızdan gelen meyvelerin, bademlerin haddi hesabı yoktu. Her şey kendi toprağımızda yetişirdi. Hasat zamanı canım babam -rahmetle yad ettiğim, mekanı cennet babam- mütevazı hatır gönül insanı, özenle hazırlattığı ilk meyve sandıklarını dostlarına gönderirdi. Adet ve gelenek hâline getirmiş prensiplere sahip bir şahsiyetti. Ve bize de bu davranışıyla örnek oldu. Üretimini bilmem ama biz böyle bir kültürle büyüdük.
Ben bunları anlatıyorum, çünkü vaktimizin boş geçmesini değil, büyüklerimizin hayat tecrübelerini yaşamımıza iyi örnek alarak bu sıkıntılı günlerimizde bizlere her yönüyle faydalı olur diye düşünüyorum. İşte bu zalim korona bizleri evlerimize hapsettiği şu günlerde ne kadar güzellik varsa hatırlar olduk. Hayata dair gerçekleri anımsadık.
Anılarımız yaşamımızın ayrılmaz parçası değil mi ? Acısıyla tatlısıyla zor zamanlarda moralimizi yüksek tutup olumsuz düşüncelerden uzak olmak bir nebze de olsa yüzümüzden tebessümü bırakmamak için sizlerle böyle güzel anıları paylaşmak istedim. Belki sizlerde de ne anılar var ? Sözüme geçmişi çok özledik cümlesiyle başlamıştım.
Anılarla yaşamak, mutlu olduğumuz hatıraları hatırlamak ayrı bir güzellik gençlerimize paylaşmak önem arz eder diyorum. Bu sıkıntılı günlerde. Öğrendiklerimizi gençlerimize anlatarak öğretmek, yaşamlarına hayat tecrübesi katmak diye düşünüyorum. Moral olarak da zinde oluruz.
Hayata karşı karamsar olmamalıyız ve üstümüze doğan her gün ve güneşin bize şans getireceğine inanmalıyız. İşte bu inanç bana yetiyor. Annemin de alışkanlıklarını bize aktarması bu sebeptendir. Boş duranı Allah sevmez derdi.
Ben o sıralarda ortaokula gidiyordum. Kaz almasının sebebi kaz'ı istediği gibi beslemek, yağını çıkartıp özenle elde etmiş olduğu bu yağ ile bize helva yapmak istemesidir. Beslenmenin önemli bir türü diyebilirim.Aynı zamanda bizlere mutfak bilgilerini öğretirdi. Ve nihayet büyük bir emek sonunda helvayı da yaptı annem, harika bir lezzet inanın. Bizlere kaz ikrâmını kış mevsiminin gelmesiyle yanan kuzinemizde itina ile pişirmesi ayrıca bir öğretici davranıştı. Kuzinenin vermiş olduğu sıcaklığı da bilirsiniz bambaşka.
Kuzinenin üzerinde demlenmiş çay ve çaydanlığın kaynayan su sesiyle içimize sımsıcak bir huzur bırakıyor olması mutluluğun paylaşılmayan tadı. O zaman evlerimizde radyodan başka bir eğlencemiz de yoktu. Hem dantel örüp hem de şarkıları dinlemek büyük bir zevkti. 70 yıllarda televizyon ile tanışmıştı bütün ülke. Radyo artık yavaş yavaş yerini televizyonlara bıraktı.
Televizyonda Yeşilçam klasiklerini seyretmek en zevk aldığımız anlardı. Bunu özlem ve hasretle ne güzel günlerdi diye hatırladığımız işte o günler. Televizyon çıktıktan sonra ardı arkası kesilmeyen dizi kuşakları birçok güzellikleri terk ettirmeye başlamış oldu. Zamanımızı bizden çalar olmuş, el emeği lezzetlerini ve her besinlerin yapımını unutup her şeyi hazır almaya da başlar olduk.
Ve ‘almak’ doyumsuzluğu da başlamış oldu. Her şey evlerimizde özenle yapılırdı. Ne lezzet var ne tat var artık şu hayatta ve besin değerlerimizde. Aynı şu korona denilen virüsün bizi evlere esir edip, hayatımızı zindana çevirdiği gibi. Bu koronalı günlerde harika günlerin hasretini çeker olduk. Hani anı dediğimiz o günleri....
Özlediğimiz günlere dönebilir miyiz bilmem ama ömür çoktan bitmiş. Yakamızı amansız bazı hastalıklar bırakmazken bir de korona yakamıza yapıştı...
Bizi aynı annemin dantel kutusu gibi evlerimize hapis etti. Şimdi ise annemin dantel kutusu, annemin dönüşü olmayan bir hastalıktan dolayı bir daha açılmamak üzere kapandı.
Bu salgın günleri bizleri inşallah evlerimize bir daha kapatmaz. İnsanlığın üzerinde açılmamış bir sır kutusu gibi kalmaz.
İlmek ilmek ördüğü her desende bin düşünce bıraktığı yarım kalmış, oyalarıyla zamana mekâna tutsak kaldık..Ama umutlarımızı yitirmemeliyiz.
Sanki oya kutusu hiç açılmamış gibi gizemini bir sır olarak bir asıra saklarken, yazmış olduğum bu satırlarda ve ben unutulmayacak hafızalarımızda tüm güzellikleriyle kalacak. Canım annem, seninle yaşadığımız bu ve bunun gibi nice hatıralar hiç okunmamış kitap olarak usumda saklı.
Anlar mısın şimdi bir anlatsam. Bende en güzel günler olarak kalacak ve daha nice öğrettiklerin.
O yeşil gözlere yeniden bahar değer mi bilmem canım annem. Seni Allah’a emanet ediyorum melek yüzlü annem.
Sevdiklerinize daha sıkı sarılmanın zamanı diyorum. Korona izin verdiği müddetçe... Düşünsenize ne çok insan kaybettik ve birçok sevdiklerimizi de. Bir salgın çöktü dünya üstüne bilim de yetersiz kaldı. Her şey aciz kaldı. Şu an ömür daha kısa gibi gelse de,avunacak moralimizi yüksek tutacak nedenlerimiz çok.
Daha nice sevdiklerimiz var. Hafızalarımıza yer edecek 2020 yılı içinde yaşadığımız bu zor günleri geride bırakırken, depremler, savaşlar virüsler gitsin bir daha gelmesin temennisiyle Yüce Mevlâm’dan yeni yılda tüm insanlığa hayır kapılarını açmasını diliyorum...
Barış, mutluluk, esenlik dolu yeni bir yıl diliyorum...
Sözü annemin dantel kutusu için yazdığım şiirime bırakıyorum.
………………………………….
OY ANA
Çilelerdi dökülen her yanına oy ana
Gizemli bir sır gibi hep işledin oyana
Sanki tılsımdı çözülen ilmek ilmek oyana
Zamanı hiç yormadın esir edip oyana
Mevsim şimdi kışladı tütmez ocak oy ana
Yağdı karlar başına sarma yazma oyana
Bin bir rüya gizlendi yaşar iken o yana
Zamanı hiç yormadın esir edip oyana
Yorgun gülüşler kaldı her vuslatta oyana
Büyüttün en has çocuk cevherindir oy ana
Sabırla zikir edip çektin zincir oyana
Zamanı hiç yormadın esir edip oyana.
Ömür sanki masura boşaldı ip o yana
Sırma saçın akardı omzuna oy ana
Yeşil gözlerin derin, derin bakar oyana
Zamanı hiç yormadın esir edip oyana
Çocukların gözünde meleksin sen oy ana
Vermiştin binbir emek her evlâda oy ana
Örnek örnek nakışı işler idin oyana
Zamanı hiç yormadın esir edip oyana
Bak zaman nasıl geçti biz büyüdük oy ana
Belki de çok üzmüştük çektin sineye o yana
Karartmadın gündüzü nakş ederken oyana
Zamanı hiç yormadın esir edip oyana
Süreyya kızın yazar metih dizer oyana
Katmer katmer güller sarar iken oyana
Bir asra mühür vurdun her nakışla oyana
Zamanı hiç yormadın esir edip oyana.
Süreyya GÜRER KAYA
(KARACAKIZ )
16-12-2020 / BURSA
DELİ GÖNÜL
Şu fâni dünyaya sen tamah etme
Gel hâkikat sırrına erelim gönül
Kelâmın sözünden sen nazar etme
Erenler diliyle hayy deli gönül
Gördüm ki mevsimler dönüyor kışa
Sanma ki bu devran taşıyor boşa
Emanet bedenin yatınca taşa
Arifler diliyle say deli gönül
Dilde eyleme her türlü niyazı
Kulu hakir görme sarar avazı
Insana hizmet et kadere razı
Kamiller diliyle yay deli gönül
RAHMET sofrasında âlem tarlası
Esmanın geniş sonsuz mahyası
Her faninin ayrı düşte dünyası
Evliyâlar diliyle hay deli gönül
İlimin irfanın ışığı hâķtır
Okuduğun kitap hâk hâkikattır
Mavi bir ummanda sonsuz kâinattır
Ulemalar diliyle nay deli gönül
Beş vakit namazı imanınla kıl
Bil en büyük hikmet akıldır akıl
İhlasla kıldığın her secde kabil
Ermişler diliyle oy deli gönül
KARACAKIZ zikrin taşı divâna
Anda ecel gelir özde cânâna
Kim kalmış ki bu koskoca hana
Velilerin diliyle duy deli gönül