Bu yazıyı lütfen, ama lütfen; bir kadın köşe yazarının yazdığı bir yazı olarak değil, kız kardeşiniz, kızınız veya sizin için çok kıymetli olan bir hanımın yazdığını düşünerek okuyun.

Özellikle küçük bir şehir olan Elazığ’ı yönetmekle mükellef olan değerli yöneticilerimiz çağrım size.

Ve dahi özellikle çağrım Elazığ Vali Yardımcısı Sayın Oltan Bayraktar’a…

Sebebini tahmin ettiğinizi düşünüyorum Sayın Bayraktar, kaldı ki hakkınızda yasal yollara da başvuracağımı bilmenizi isterim.

Allah’tan bu şehirde vicdanlı, dürüst, görevinin haricinde bir kadının çaresizlik içerisinde kendisine sığınışına duyarsız kalmayıp mesai mefhumu gözetmeden aksiyon alan devlet büyüklerimiz var.

Bu bağlamda Elazığ Valisi Sayın Dr. Ömer Toraman’a sonsuz teşekkürlerimi arz ediyor Allah binlerce kez kendilerinden razı olsun diyorum.

Aynı temennilerimi Elazığ Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürümüz Sayın Bilge Ersoy Çimencan için de arz ediyorum.

Geçtiğimiz günlerde yaşamış olduğum insanlık dışı bir olaydan haberi olur olmaz, Sayın Valimizin yönlendirmeleriyle kolluk kuvvetlerimizin aksiyon alıp güvende olduğumuzu hissettirmeleri olağanüstü güzel bir duygu.

Bu duyguyu şahsıma ve aileme yaşatan Ersoy Müdürüme yürekten teşekkürler.

*

85 doğumlu bir kadınım.

Üniversite hayatım dahil kendi çabamla ayaklarımın üzerinde durup bugüne kadar hayat mücadelesi verdim.

Yaklaşık 15 yıldır Elazığ basının muhtelif organlarında çeşitli görevlerde bulundum.

11 Yılım hayata ve dünyaya bakış açısına dair bana çok şey katan Yeni Ufuk Gazetesinde geçti.

Annemin genç yaşta kanserden vefatı hayatımda çok derin izler bırakmış olmasına rağmen hayata tutunmayı bildim.

O dönemlerde annesini kaybetmiş, kader mahkûmu da olan bir babanın kızı olarak, eğitimlerine devam eden iki erkek kardeşe ablalık, ablalıktan ziyade annelik yapma zorunluluğum vardı.

Tek şansım çalıştığım işyerim ve mesai arkadaşlarımdı, hepsine ömür boyu teşekkür borçluyum.

Yaşam zor, sıkıntılar büyük kader ağlarını hep olumsuzluklarla örerken karşıma çıkan biriyle hayatımı birleştirme kararı aldım.

Söz kesme, yüzük, nişan derken düğüne yakın annemi kaybetmenin acısıyla yüzleştim.

Henüz acımız dinmeden hayırlı işlerde gecikilmez mantığıyla sade ve mütevazı mini bir törenle dünya evine girdik.

Hayatım boyunca birçok hatalarım oldu ama böyle bir hatayı nasıl yaptığımı hala anlayabilmiş değilim.

Uzatmayacağım, evliliğimizin henüz ilk haftalarında sıkıntılar başladı, önceleri düzelir sabret dediler.

Her sabır ediş, denilenin tersine selamet yerine eziyet getirdi.

Aile içi şiddet, aşırı geçimsizlik ve nihayet kaçınılmaz son; ihanet.

Bir kadının asla kabul edemeyeceği bu durumu kabul etmeyip yolların ayrılmasına karar verdim.

Dünya tatlısı oğlumu da yanıma alarak İstanbul’dan Elazığ’a ailemin yanına döndüm.

Evlilik öncesi de yaşadığımız birçok sıkıntılara rağmen nasıl ayaklarımın üzerinde durmayı başarabildiysem biricik ve tek yaşam sebebim olan oğlumla yine ayaklarımın üzerinde durmak için kendimce bir yaşam planı hazırladım.

Tek gayem oğlumu en güzel şartlarda yetiştirip başarısıyla övünmekti.

Allah bu konuda mahcup etmedi, çok başarılı bir oğlum var; binlerce kez şükürler olsun.

Bölünmüş aile çocuğunun psikolojisinden fersah fersah uzaklıkta başarılı ve üretken bir çocuk Ahmet Ege.

Anaokuluna yazdırdığımız gün itibariyle babası olan adamın taciz ve rahatsızlık veren davranışları pik yapmaya başladı.

Oğlumun gittiği okul sahiplerini telefonla taciz etmelerinden akla hayale gelmeyecek iftiralara kadar…

Okul yönetimi arada hatırlı insanlar olmasa çocuğumun okuldan kaydını silecek duruma geldiler.

Kendi çabamla hayata tutunmak için hangi işyerine başvurduysam işyeri sahiplerini size iftira atarım diyerek işe girmeme engel oldu.

Yeri geldi devletin resmi kurumlarını asılsız ihbarlarla evime kadar gönderip hem ailemi huzursuz etti hem komşularımıza karşı itibarımızla oynadı.

Yeri geldi kolluk kuvvetlerini asılsız ihbarlarla evimize kadar gönderip kapımızın önünde olanları izledi, yetmezmiş gibi yaptıklarını oğlumu arayarak; “Bak Ege baban bunları yapabiliyor.” diyerek çocuğumun psikolojisiyle oynadı.

Buradan yazmaya bile utanıp hicap duyduğum o kadar ahlaksızca iftiralarda ve yaptırımlarda bulundu ki anlatılacak gibi değil.

Kendi mesleğim ile alakalı kendi evimden çalışarak basın danışmanlığı yaptığım kişilerle itham edip sosyal medya üzerinden de fütursuzca paylaşımlar yaparak kendi çocuğunun annesi olan şahsımı türlü ahlaksızlıklarla itham edip yakınlarımın bile beni para karşılığı pazarladığını sosyal medya hesaplarından paylaştı.

Yaptığı her hakareti yargıya taşıdım, kiminden ceza yediğini, kiminden de cezalarının ertelendiğini biliyorum.

Yaptığı ahlaksızlıklara her gün bir yenisini eklemekten ne yazık ki kimse alıkoyamadı kendisini.

Mahkemeye sunduğum birden fazla tanık, kendilerine çektiği kısa SMS’lerle tehdit ederek tanıklıktan çekildi.

Yetmedi, avukatım olan benim gibi bir kadın avukata sosyal medya üzerinden gayri ahlaki paylaşımlar yaparak davalık oldu.

Sayısız defalar asılsız ithamlarla devlet kurumlarını çocuğuma işkence yapılıyor iddiasıyla adresime göndermenin dışında akli dengem yerinde değil, ruhsal bunalım yaşadığımı iddia ederek Valilik oluruyla Akıl ve Ruh Sağlığı Hastalıkları Hastanesine polis refakatinde götürüldüm ihbarının asılsız olmasına rağmen yaptığı yanına kaldı.

Valilik makamına bu tür asılsız ihbarlara itibar göstermemeleri gerektiğine dair verdiğim dilekçeme olumlu cevap verilmesine rağmen 3 gün önce çalıştığım işyerime gelen polisler refakatinde 112 ekiplerince ambulansa konularak işyerimden alınıp tekrar Akıl ve Ruh Hastalıkları Hastanesine götürüldüm.

Bir gün sonra 112’nin başhekimi tarafından arandım ve özür dilediler.

Dilenen özür zedelenen itibarımı iş yerimde arkadaşlarıma karşı düştüğüm durumu düzeltmeye yeter mi varın siz düşünün.

Onun için yazımın başında; “Ve dahi özellikle çağrım Elazığ Vali Yardımcısı Sayın Oltan Bayraktar’a…” diye bir cümle kurdum.

Çünkü Elazığ Valiliğine vermiş olduğum 23.09.2023 tarih ve 11950 sayılı yazıya Elazığ Valiliğinin tarafıma vermiş olduğu 18.04.2023 tarih ve 000853 sayılı yazı kendilerine bağlı olan bir birimden gönderildi.

Sayın Bayraktar bunun ne kadar bilincinde bilmiyorum ama bir vurdumduymazlık, bir görevi hakkıyla yerine getirmeme, kadına şiddetin pik yaptığı bir dönemde bir umursamama Allah korusun onarılması çok büyük hatalara yol açabilirdi.

Sayın Bayraktar acaba hiç düşünür mü; asılsız bir ihbarla üstelikte kendilerinde olan bir kaydıma rağmen ambulansla götürülürken benim veya çocuğumun başına bir şey gelseydi,

Asılsız ihbarla götürülürken Allah korusun göz bebeğimiz, hayat güvencemiz polislerimizin başına bir iş gelseydi veya aynı anda ölümcül bir hastaya ambulans lazım olsaydı,

Evet Vali Yardımcımız Sayın Oltan Bayraktar bunları hiç düşündü mü bilmiyorum.

Bu adam çocuğunu arayıp yaptıklarıyla övünerek güçlü kuvvetli olduğunu söylüyor.

Annen istediği kadar uğraşsın benim Valilikte akrabalarım var onlar beni kırmazlar diyor, Sayın Bayraktar bir araştırsanıza dilekçemize rağmen bu asılsız ihbarları Valilikte hangi memurunuz işleme sokuyor.

Bir erkek, hele bir baba hiç ilkokul birinci sınıf öğrencisi olan çocuğunu arayıp da; oğlum bak o kadına neler yapacağım diyerek işyerinde uyuşturucu satılıyor polisleri gönderip anneni işten attıracağım diyebilir mi Sayın Bayraktar? 

Her türlü iftira, tahrik, taciz ve sıkıntılarla hayatımızı zindana çeviren böyle bir adamın asılsız ihbarlarına itibar eden devlet kurumlarımızın korumakla mesul olduğu ve her ihbar neticesinde asılsız olduğunu gördükleri bu adam hakkındaki bu yazıma da itibar etmelerini bekliyoruz.

Günlerdir işyerimizin telefonunu üstelikte benim işte olmadığım saatlerde arayarak işyerini ve işyerindekileri huzursuz etmesinin amacının ne olduğu ortada.

Emniyet Müdürlüğümüzün, Siber Suçlarla Mücadele birimi bu şahsın sosyal medyasını takibe alırlarsa konunun vahametini, Cumhuriyet Savcılarımız bu yazıyı ihbar kabul edip şahsın ve işyerimizin telefonlarını teknik takibe alırlarsa neler yaşadıklarımızı görürler.

Onun için yazımın muhatabı devlet büyüklerimiz, Cumhuriyet Savcılarımız ve de vicdanı olan herkes.

Özellikle kadın hakları savunucuları: KADEM ve diğerleri.

Genç bir kadın olarak ben hayat mücadelemi veriyorum, verebiliyorum da.

Bir gazeteci olarak kendi hakkımı savunamazsam kamunun hakkını nasıl savunurum düşüncesiyle her türlü hakkımı savunabileceğim güç ve kuvveti kendimde buluyorum.

Çünkü ben bir anneyim ve annelik içgüdülerimden besleniyorum.

Ama benim kadar şanslı olmayan kadınlar var bu toplumda, en azından onlar için duyarlı olup görevlerinizi hakkiyle yerine getirmeye çalışın lütfen.

Görevinizi yerine getirin ki; nasıl olsa herkesin yaptıkları yanına kar kalıyor denilerek başkalarına da örnek olup başka kadınların da canı yanmasın.