Halepçe’dir bugün her yanımız, yanar dökülür tenimiz. Burnumuzda elma kokusu, gözümüzde yaşama arzusu oysaki cesedimiz sokakta cansız bir şekilde ulu orta yatmaktadır.

Analar, çocuklar, dedeler, nineler sonra kediler, köpekler, kuşlar sonra otlar çiçekler boynu büküktür. Bugün dahi böyledir oralar, içten içe zehirdedirler.

Nine ile dede yan yana, ana ve kuzusu kol kola ölüm şurubunu içmekte; genci yavuklusu sere serpe ölmektedir. Hepsinin güneşin altında, tozun içinde nefesi kesilmekte, kimyasalın etkisiyle hepsi can vermektedir.

İnsanlık ayak altındadır! Yıkılsın kimyasal beyinler, kahrolsun kimyasal kalpler! Yaşadığımız çağa da lanet olsun; geldiğimiz dağa da, oturduğumuz bağa da. Yaş farkı yok kimyasala maruz kalanlarda: bebesinden dedesine kadar herkes elma kokulu ölümü solumakta. Kim ya, kim sallar bunca zehri milyonların üstüne? Vicdanı yok mu, izanı ve en mühimi Allah korkusu? Burunlarda kimyasal kokusu; ciğerlerin iflası, canın kabzedilmesi…

Ah Halepçe, dilimde milyon kelepçe! Ölümün bu kadar acımasızı var mı? Reva mı bu halka, hak mı Allah aşkına? Ahmet Arif ne de güzel demiş oysa
“Erkekçe olsun, erkekçe olsun isterim
Dostluk da düşmanlık da
Hiçbiri olmaz hâlbuki.” Zulmün bu kadar insafsızı, insanlığın en derin sızısıdır.

Anne ve bebeler yerde taşlaşmış oysaki gül koncası memededir dudağı bebenin, emmektedir helal sütünü annesinin. Zehir katılmamış, bozulmamış. Hiç değilse sütü bozuk değil bebenin, sütüne haram katılmamış annenin! Beyinlerinin can alma fikri ve kalplerinin yok etme hissiyle mutlu olacağını zanneden ucubeleredir sözüm: “Dünya size de kalmaz! Vurdu, vurdu, vurdu sonunda vurulan siz olursunuz. Öldürdü, öldürdü, öldürdü sonunda öldürülen siz olursunuz.”

Cinsiyet farkı yok yere düşenlerin. Bu kadar canileşenlerin aklı yok; insafı ve insanlığı. Ten farkı yok yerde can çekişenlerin. Otun, börtünün, böceğin ve insanın; insandan çektiği nedir Allah aşkına? Bunu yapanın canavardan farkı yok, emredenin insan olduğu da meçhul!

Halepçe’dir her yanımız, Kürt’ün ağıtıdır elma kokulu cesetler üzerine yaktığımız. Hüzündür takılan yüreğimize, gözyaşıdır dökülen yanağımıza.

Halepçe’dir yüreğimize vurulan kelepçe. Halledenlerin karşısında bütün dünya el pençe ne yazık ki! Ödül ve ödün vermekte, sırtını sıvazlamaktadır. “Dur!” demez bizden olmayan bu katliama, “Yapma!” demez bu coğrafyadan olmayan bu cinayete!

Kalpler yıkık ve dudaklarda yakılan ağıtlar var. Başlar öne eğik, gözler ağlamaklı. Halepçe insanlığın alnında kara bir lekedir, bu cinnet çağına da bu vahşet yakışır(!)

Bize de bu ve benzeri katliamlar karşısında sesini yükseltmek yaraşır. İnsanız insanlığımızı test ediyoruz; ayrımı gayrımı, zalimi zulmü değil!

Bir anayla yavrusu, bir gençle yavuklusu, bir nineyle dede, bir babayla yatalak karısı… Ölenler mutlu bir güne uyanmışlardı. Elma kokusu sarmıştı her yanı! Çocuğun biri annesine “Li hewa bêhna sêvan tê” diyordu.
Nereden bilsinler burunlarına gelen ve onlara yaşamı hatırlatan bu kokunun kimyasal olduğunu? Bunu yapanlaradır sözüm; kim yasal olduğunu sanıyor kimyasalların? İnsanlığın ortak mahkemesinde ve insan olanın muhakemesinde elbette kıyamete kadar suçlusunuz.

Bugün günlerden Halepçe’dir. Kalbim kelepçede, beynim de işkencededir. Duamız; günahsız, suçsuz, masum ve sessiz bir şekilde elma kokulu ölümü soluyan Halepçelileredir bugün.

Yeryüzünde nerede bir vahşet varsa son bulsun. Dini, dili, ırkı ne olursa olsun yok yere toplu şekilde katledilenlere rabbim cennetini versin. Geride kalan insanların şiarı olsun şu sözler: “Halepçeler olmasın bir daha! Halepçe acısı insanlığın yüreğine isabet etmesin asla!”

Beceremedikçe insan olmayı, sindiremedikçe insanca yaşamayı daha nice Halepçeler ortaya çıkacaktır. Çünkü bu potansiyel, üzerinde yaşadığımız şu çirkin dünyada ve içinde bulunduğumuz toplumda fazlasıyla mevcuttur.

Kimyasında kimyasal olanları kim yasalara teslim edecek? Kim yasalara teslim etmezse bu kimyasal beyinleri insanlık daha fazla yas tutacak ve ahirde kimyasını bozacak. Kıyamet insanın üflediği sur’la kopacaktır.

Kürt’ün ağıtıdır Halepçe, insanlığın da kocaman ayıbıdır. Bir kere de insanlık moda olsun bu yuvarlak, dönek ve hain dünyada. Allah aşkına çok mu zor?

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol