Bilgi sahibi olmanın, yetenek ve becerilere sahip olmanın “İYİ İNSAN” olmakla direkt bağlantısı yoktur.

Bilgi sahibi olmak, yetenekli ve yeteneklerini geliştirmek mücadelesi içinde olmak, elbette muazzam, ötesi insanın aklında, yüreğinde, duruş şeklindedir.

Sahiplendiğimiz metaları, cisimleri nasıl çok değişik şekillerde kullanıyor isek aklımızı ve yeteneklerimizi de farklı şekillerde kullanırız.

Karar mekanizmamız da ise etkili olan kişiliğimize iliştirdiğimiz değerler, alışkanlıklar, bakış açımız, erdem ve hümanist kurallardır.

İyi insan olmak ya da kötü insan olmayı tercih etmek, kişinin aklı, yüreği, vicdanı ile kendi başına alacağı hür bir karardır. Süreçle alakalı içinde bulunduğumuz meselelere karşı, müdahili olduğumuz olaylara karşı değişiklik gösterir mi?

Gösterir, zira insanın hep göz ardı ettiğimiz belirgin özelliğidir, değişim. ..

“Kristof Kolomb” gemilerin zorunlu tamiratı için Jamaika'ya uğrar.

Oradaki yerliler tamirata yardımcı olur, gemi tayfasına yiyecek içecek verir.

Ancak tamirat aylarca bitmez.

Üstelik gemi tayfası, yerlilerin yiyeceklerini yağmalar.

Bu duruma kızan yerliler, yardımı ve yiyeceği keser.

Çaresiz durumdaki Kolomb, gemilerde bulunan takvimi karıştırırken, ertesi gün Ay tutulması olduğunu öğrenir ve hemen yerlilerin şefine gider.

Şefe, Tanrı ile haberleştiğini ve Tanrı'nın yardımın kesilmesine çok kızdığını, bu kızgınlığını da Ay'ı kan kırmızıya çevirerek göstereceğini söyler.

Ertesi gün akşam Ay tutulması başlar ve Ay'ın rengi tutulmadan dolayı kızıla döner.

Kolomb'un oğlu, o anı günlüğüne şöyle yazmış: "İnleme ve feryatlarla birlikte, her yerden gemilere doğru geldiler, yiyecek ve içecekler getirdiler, Tanrı'ya onları affetmesini söylemesi için amirale yalvardılar.”

Kolomb kum saatine bakar, 48 dakika süren tutulma bitmek üzeredir.

Onlara Tanrı'nın kendilerini affettiğini ve Ay'ı birazdan normal rengine çevireceğini söyler.

Tutulma biter, Tanrı tarafından affedilen yerliler de mutludur, evrenin işleyişini bilen Kolomb tek bir not düşer seyir defterine.... "

Cehalet her zaman köleliği getirir" Haziran 1503 .. İnsan ömrü her şeyi bilmeye yetmez, insan bunu bilir, bilmelidir ki, öğreneceklerini sıralama yapabilsin, öncelikleri belirleyebilsin.

Bilmek, çok şey bilmekte her zaman yeterli değildir, önemli ve gerekli olan bildiklerimiz arasında bağlar, köprüler kurup, neden ve etkenleri ayırt edebilelim.

Bilgi sahibi olmak, çok bilgi sahibi olmak insanı öylesi muazzam hale getirir ki, bilmek için çabasına devam ederken, bu yanlış, bu saçma, bu uydurma diyebilme, düşünebilme seviyesine ulaşır, fevkalade olan da budur.

Kölelik asırlar öncesinde kaldı diye düşünüyorsanız, yazdıklarım ve örnek hikâye ile vermeye çalıştığım mesajı verememişim demektir.

Bili ve insan kişilikleri devrin şartlarına ve kişi ya da kişilerin neler bilip neler bilmediğine, ezberlerine, nelere inanıp nelere inanmayacağına, biat edip taptıklarına kadar geniş bir halkadır.

Davranış şekilleri, baskı kurma, aldatma, kandırma yöntemleri de mutasyonlar geçirmiş ve yaşadığımız anlara, yıllara göre uyarlanmıştır.

Düşünmek, bağları kurmak, ekseriyetle öngörü sahibi olup duruma ve şartlara uygun isabetli karara ulaşmak da bizlik bir durum.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol