Söz, çok şey ifade eder bu hayatta. Lügatın sayfaları arasında yer aldıkça değil; duyguları, düşünceleri ifade etmek için kağıt ve mürekkeple, dil ve yürekle buluşunca değer kazanır.
Onlara sahip çıkılmalı yazarak veya konuşarak.
Unutmayalım ki kaybolan veya değerini yitiren her kelime taşıdığı anlamı da kendisiyle alıp gider.
Yitirdiğimiz de sadece bir sözcük olmaz. Bizlere ne kattıysa bu hayatta alır götürür peşi sıra.
Bir dilde kullanılan kelime ne kadar fazla ise o kadar zengin bir kültür birikimine sahiptir.
Yani söze sahip çıkmak, dili korumaktır; dile sahip çıkmak, kültürü yaşatmaktır.
Kelimeler, herkeste aynı anlamı ifade etmez hiçbir vakit. Kişinin tecrübe ettiği anlamı barındırır o sözcükler.
Duyduğunda, okuduğunda veya bir şiir yazarken kullandığında hep o manasıyla gelip durur karşısında.
Bunu da bir kendisi bilir. Bundan dolayıdır söylenenlerin ve yazılanların çokça anlam barındırması.
“Yâr” birinde uğruna uykusuz kalınan ve nice geceye yoldaş olunan sevgiliyi çağrıştırırken bir başkasında ise anayı, babayı, evladı veya vatanı anımsatır yüreğinin bir köşesinde.
Aşıkta ise bambaşka bir manaya gelir kimsenin pek anlayamayacağı...
“Gurbet” kiminde doğduğu topraklardan koparılmanın verdiği acıyı barındırırken kiminde bir gönülden ayrı kalmanın acısına eşdeğerdir.
Yani herkesin gurbeti kendi içindedir.
Onu içinde duya duya yaşayan da vardır.
“Ayrılık” kiminde vatandan uzak kalmanın manasına gelirken başka bir zihinde, tuttuğu elin avucundan kayıp gitmesini hatırlatır.
Bazı türkülerde ise “Her bir dertten ala”dır.
Ölümle eşdeğer de tutulmuştur bazılarınca...
“Yalnızlık” başkası, gözlerden uzak ve sadece kendiyle başbaşa kalmak diye adlandırırken bir başkası için ise yüreğinin dengini bulamamaktır.
Kalabalıklar içinde sesini kimseye duyuramamaktır. Öylece kalakalmaktır bir sokak ortasında...
“Leyla” birinde şiirlerde yaşamış ve uğruna çöllere düşülmüş bir güzeli çağrıştırırken kiminde, gecenin zifiri karanlığında hayallerinde buluştuğu sevgilidir.
Kimi şairde ise “Leylim ley” diye çıkıverir şiirinin en umulmadık yerinde sevgili...
“Yağmur” kiminde elinde fincan kahvesiyle penceresinin önünde oturup onu izleyerek huzur bulmaktır, kimilerinde ise yağmur sonrası toprak kokusunun tadıdır, göçüp gidenleri hatırlatan. Başkalarında ise romantizm veya hasretten ziyade çile ve üşümek anlamına gelir, sokakları mesken eylemişse eğer...
Daha çokça uzar gider bu liste ancak unutmamalıyız ki kelimelere her ne kadar bizler kullanırken kendimizce anlamlar yüklesek, tecrübe ettiğimiz durumlar onlara kendimizce anlamlar yüklese de onlar, okuyanın ya da dinleyenin dimağındaki yollardan geçerken duyguların bulaştırdığı anlamı barındırır.
Sözün gücü çok kuvvetlidir. Bir savaşı başlatıp bir savaşı bitirmiştir tarihte. Hatta çağ açıp çağ bile kapatmıştır.
“Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı
Söz ola ağulu aşı, bal ile yağ ede bir söz”
Diye aslında sözün en derin manasını ortaya koymuştur Yunus Emre.
O da sözün gücünü kullanarak bu coğrafyada ölümsüz olan değelerimizden biridir. Sözün anlamı her ne kadar kişiye göre farklılık arz etse de etkisini de gözardı etmemek lazım.
Ayrıca bir söz ile çalabın tahtını da yıkabiliriz, çalabın tahtında yer de alabiliriz.
O yüzden sözlerimizi de dikkatli seçmeliyiz insanlarla konuşurken. Başımıza her ne geldiyse eğer bilin ki dil belasından gelir.