Düzenin dümen suyunda pişmeyi hiçbir zaman kabul etmeyen bünyem hep muhalif olma yönünde diretmiştir.
O suda haşlanmış olanlardan tatsız tuzsuz bir yemek oluşturmak da nafile çaba olmanın yanı sıra ikram edeceğimiz misafirlerimize de haksızlık olacaktır.
Benimkisi körü körüne muhaliflik değildir.
Sadece düzenin aksayan yönlerine yalaklık olsun diye iltifat düzememe eksikliğidir.
Memleketteki suya sabuna dokunmama modası özellikle yerel medyada son zamanlarda çokça uygulanır oldu.
Dar düşünceli, ütopik duruşlardan realiteyi yakalayacağını sanan ve kendini geliştirme tenezzülünde bulunmak istemeyen, ancak şahsını hep usta sınıfında addetmiş sözüm ona bizim mahallenin duayenleri! hep aynı teranelerle karşımıza çıkarlar.
Atarlar tutarlar ama söyledikleri hep aynı şeydir.
Gezip hal hatır sordukları da hep aynı ekabirdir.
Suya sabuna dokunmadan mevcut düzenlerini bu şekilde devam ettirmek isterler.
Hatta bazen köşelerini veya haber sütunlarını dolduracak meta bulamadıkları zaman da bilimsellikten uzak, kültürden yoksun alelade şeylerle doldurmak en büyük maharetleridir.
İktibastan başka yazabilecekleri, söyleyebilecekleri neyi duydunuz?
Kendi öz bilinçlerinin eseri olan kaç cümleyi kurup, kaç gönüle girebilmişlerdir?
Maksat günü kurtarmak mı?
Bana dokunmayan bin yaşasın düşüncesindeki bu gazeteleri ve sözüm ona ustalarını okumaktan, televizyonlarını seyretmekten sıkılır hale geldim.
Bilmem hangi ağanın oğlunun sünnet düğününden bana ne sayın yerel televizyolarımız.
O bununla evlenmiş, bilmem hangisini seveyim derneğine Abuzittin başkan seçilmiş, kimin umurunda!
Bücürük tv lerimizin dev yönetmenleri! sık sık Ankara gezileri yapmaktan da pek zevk alırlar.
Üç beş ayda bir Ankara’da bütün memleket ekabirlerini ziyaret edip, boy boy pozlar verip sosyal medyada yayınlamak moda mıdır yoksa habercilik midir, ben bilemedim.
Yoksa eksik kalmış yönlerinize destek ziyaretleri midir?
Bu kadar bilmem ne genel müdürüyle, başkanıyla, iş insanıyla görüşmenizin perde arkasını merak etsem gazetecilik mesleğine zarar vermiş olur muyum?
O halde kızmayın bana da anlatın hangi haberini yapabildiniz görüştüğünüz onca insanın.
Bu fakir de Ankara’da bir gün bana da beklerim dedim gelmediniz.
Hem ben de haber de çok, iş görürdüm yani!
Kaldı ki siz yerelde rakip değil misiniz?
Gerçi haber ve programlarınız bile birbirinin aynısı.
Ne gerek var ikiliğe, iki kez işkence çektirmeye, biriniz yetersiniz.
Bu kafayla bilemeyeceksiniz muktedir olmanın hazzını.
Ismarlama laflarla ütopik duruşların fos görüntülerinde boya badana işlerini gayet güzel sürdürmeye devam edin bakalım..
Kim bir tarafa yaranmak ya da bir taraftan korkmak adına kalemine ve sözüne yön çizer ve kim doğrudan hedef olmaktansa suya sabuna dokunmayıyım der ise çıksın bu meydandan.
Bu denli fenomenliklerinizin ardında neden hala kafanızı kumdan çıkarma gereğini duymazsınız?
Söyler misiniz?