Mukaddim cümle; bugün Türkiye’de başörtü yasağı diye bir sorun yoktur nokta..
Öğrenciler için yasak yok,,
Askeri personel için yasak yok..
Memurlar için yasak yok..
Polisler için yasak yok..
Serbest meslek erbabına kadar yasak yok..
Ama bizim üniversiteye gittiğimiz yıllarda vardı..
“Postmodern darbe” diye lanse ettikleri süreçte birçok başörtülü üniversiteli baskılar sonucu öğrenimlerini yarıda bırakıp gittiler..
Zira öğrenciler bırakın sınıflarına girmeyi, bahçe kapılarından bile içeriye alınmadılar..
İkna odalarında başörtüleri çıkarılmaya zorlandı..
Sevgili eşim de bu baskıcı sürecin mağdurlarından sadece biriydi..
Fırat Üniversitesi’ndeki fakültesini derece ile bitirecekken başörtüsünü çıkarmayı reddettiği için okula alınmamış ve tutuklanmamak için bir yıl evinde oturmak zorunda kalmıştı..
Sonrasında kerhen de olsa peruk takarak ancak mezun olabildi..
Yani bana kimse helalleşme mavalı okumasın..
Başörtüsü yüzünden hastane kapılarından döndürülen hastaların ahları arşa yükselirken bazıları bıyık altından gülebiliyorlardı..
Hiçbir yerde istenmeyen, toplumdan dışlanan o zamanki başörtülülerin bu durumumun yegane sebebi başta CHP hegemonyası ve onun gibi düşünen yargı, asker ve üniversitelerdeki mahlukatlardı..
Ahmet Necdet Sezer’in Çankaya Köşkü’nde düzenlenen resepsiyonlar için milletvekillerine gönderdiği eşsiz davetiyeler, kamusal alandaki başörtüsü yasağının en üst seviyedeki simgelerinden birinin adı olmuştu..
30 kasım 2007'de lise öğrencisi Tevhide Kütük, ödül töreninde başörtülü olduğu için Kozan kaymakamı ve garnizon komutanı tarafından kürsüden indirildiğinde CHP alkış tutuyordu...
MHP’nin desteğiyle kamuda başörtüsüne serbesti sağlayan değişiklik meclisten geçtiği gün Hürriyet Gazetesi 10 şubat 2008 tarihinde “411 el kaosa kalktı” manşetiyle yayına çıktığında yine CHP bu işin borazanlığını yapıyordu..
Ardından yine CHP konuyu Anayasama Mahkemesi’ne taşımış bunun sonucunda da söz konusu Anayasa değişikliği iptal edilmiş ve yürütmesi durdurulmuştur..
Aradan onca yıl geçmiş, verilen mücadelelerden sonra ancak 2013 yılı ekim ayında demokratikleşme paketi kapsamında kamuda başörtüsü serbest bırakılmıştır..
Yasak, 2015 yılı haziran ayında hakim ve savcılar için, 2016 yılı ağustos ayında polisler için ve şubat 2017'de TSK mensupları için de kaldırılmıştır..
Şimdi soruyorum, geçmişte başörtüsü serbestisine karşı çıkan ve başörtüsüne 'bir metrekarelik bez parçası' diyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Başörtüsünü yasal güvenceye alacağız" açıklamasının bir değeri var mıdır sizin için?
Bana göre yok..
Çünkü o mücadeleyi biz yirmi yıl önce verdik ve maalesef o yıllarda kaybettik..
Sonrasında bu sorun çözüldü ama geride on binlerce gözü yaşlı başörtülü kardeşimiz, eşimiz, annemiz kaldı..
Onlar kaybettikleriyle öylece kalakaldılar..
Binlerce, on binlerce kız çocuğunun öğretmenlik yada memuriyet hayalleri çalındı..
Hemşirelerin, doktorların hevesleri kursaklarında kaldı.
Onlara, bırakın doktor, hemşire olmak hasta olmaları bile çok görüldü..
Hastane, üniversite ve bilumum kamu binalarına girişleri engellendi, alınmadılar..
Bunları bileniniz hatırlayanınız var ise bundan sonra yazacaklarımı okumanıza bile gerek yok..
Binlerce kişinin ahı hâlâ bu CHP zihniyetinin çarpık düşünce yapısında mıh gibi çakılı durmakta..
Çekip çıkaramazsın..
Yasal güvenceye alacaklarmış..!
Yasal güvence yetmez Anayasal güvenceye alınması lazım..
Anayasal güvenceye alınsın desinler ben de burada ancak susma hakkımı kullanarak CHP’ye destek vereyim.. Daha fazlası fazla olur..
Çünkü benim desteğim sadece susmak olur aksini kendi kendime ihanet sayarım...
Biliyorum ki daha fazla konuşmaya kalksam kalem üzülür, bu satırlar kifayet etmez öfkemi dindirmeye..
Sahi biri helalleşme mi demişti.?
O birileri şimdi; “ben daha Müslümanım” demeye başladı, siz ne diyorsunuz?
Öyle Buyurmuş Buyuran;
“Zalimlerin çarkı cahillerin çalışmayan kafalarıyla döner.”
“Eğer düşman sana ödül veriyorsa, sende bir puştluk var demektir”...