Her yıl kutlanan ve bu sene 100. Yılına ulaşan 23 Nisan Ulusal Eğemenlik ve Çocuk Bayramı bu yıl dünyayı saran corona virüs yüzünden farklı bir şekilde kutlandı. Herkes ilk defa evinde kutladı ve sosyal medyada hep gülen ve elinde bayraklar sallayarak şiirler okuyan çocuklarla adeta cıvıl cıvıldı. Yüzlerindeki mutluluk insana güç veriyordu adeta. Her minik bakış yeni bir umut...
Elazığ’da ise farklı bir şekilde kutlandı. Virüsunten önce depremle sarsıldığı için şehrin bazı yerlerinde konteyner kentler kurulmuştu. Orada da yaşamını devam ettiren çocuklar küçücük balkonları bayraklarla süsleyip şiirler okuyarak adeta bizlerin yüreklerinde yeni umutlar yeşerttiler.
Ayrıca 23 Nisan Ramazan Ayı’nın arefesini oluşturması da ayrı bir güzellik kattı bizlere. Özellikler maneviyata ihtiyacımız olduğu bu zor günlerde...
Ancak her türlü olumsuzluklara rağmen gülen o minik gözlerin dışında böyle bir çocuk bayramının kara bayrama dönüştüğü evler de vardı.
Bunlardan biri de Alacakaya ilçesinde doğup büyüyen ve orada öğretmenlik vazifesini devam ettiren çok değerli abimiz ve arkadaşımız Mehmet ÜNAL Hoca’mızdı. Uzun süredir mücadelesini verdiği kansere yenik düştü. Öğrencileri ve iş arkadaşları tarafından sevilen sayın hocamızın cenazesine de virüsten dolayı 8-10 kişi katılabilmesi de olaya ayrı bir trajedi katıyordu.
Onun sahip oldu en büyük değer ailesiydi, hepimizin olduğu gibi...
Ülkede hemem her çocuk 23 Nisan’ı coşkuyla kutlarken Mehmet Hoca’mızın en büyük varlığı olan kızı o minik yavrusu nasıl kutlayabilir ki?
O küçük yüreğine şimdiden böyle bir yük yükleyen rabbim elbette dayanacak gücü de verecektir.
Hani derler ya;
“Ana gibi yâr, baba gibi diyar olmaz.”
İşte şimdi elinde sadece yâri kalan minik bir yürek diyarsız kalmıştı. Duyarsızlığın ne olduğu bilenlerden biri de benim! İnsanın yaşı kaç olursa olsun babasını kaybettiğinde bir çocuktur. O günden itibaren büyümeye başlar yeniden. Ancak bu acıyı yaşayan bir çocuksa eğer o dakikadan sonra çocukluktan çıkıp koca bir birey oluverir.
“Babalar, alınlarımıza yazılan yalnızlıklardır.” diye söylemişti Hasan Ali TOPTAŞ. O kadar güzel açıklamış ki bu acıyı...
Hemen her çocuk annesine bağlıdır aslında, ancak babaların bu hayattan kayıp gitmesi işte asıl yalnızlığı gösterir. Özellikle kız çocukları babalarına daha bağlıdır ve Dün babasını kaybeden o minik yavrumuzun künyesinde “diyarsız”, alnındaysa “yalnızlık” yer alacaktır bundan böyle.
Kutlanacak olan her çocuk bayramında elindeki bayrağı sallarken gözlerinde belki de yaşlar süzülecek, okudu her şiirde boğazı düğümlenecek, babasının elini tutan bir kız çocuğu gördüğünde belki de yüzünü çevirecek...
Allah nasip ederse o da anne olacak, kendi içindeki boşluğu artık evlatlarıyla dolduracak. Bir ömür boyu geçmeyecek olan o yara izini kendi çocuklarıyla kamufle edecek. Onların derdine derman, yarasına merhem olacak ama kendi içindeki yara kanayıp duracak. Her gülüşünde bir hüzün saklayacak. Gördüğü her yetim çocukta biraz da kendini bulacak...
Dün, bir günde büyüyen çocukların bayramı kutlu olsun!!!