İtalyan Birliğini oluşturacak tek unsurun Monarşi olduğunu savunan Niccolò Machiavelli’nin Söylevler eserinin temel düşüncesi insanları korku ve sevginin harekete geçireceği üzerinedir. Bir lider kendisinden korkulmasını sağladığı gibi sevdirdiği takdirde de yönetme gücünü elinde tutacağını düşünmektedir. Ve lider kendinden korkutmayı sağladığı takdirde sevilen liderden daha iyi izleneceği ve itaat edileceğini de belirtmektedir.
Monarşi, tek bir lider ya da prens üzerine kurulu yönetimdir. Demokrasilerde ise siyasi partiler içinde bir parti liderine seçmenler oy vererek yönetimi devredeceği lideri seçme yetkisi vermektedir. Dijital çağın getirisiyle birlikte sosyal medyada demokrasiye uygun siyasetten ziyade demo-narşi siyaseti söz konusu.
Demo-narşi, dijital çağda görüntülü ve sözlü ürünler haline gelen çatışmalardan galip çıkma “saplantısı”dır. Kısmen, kitlenin daha büyük çerçeveden siyasi liderin tabanından güç istencinin tezahürüdür. Bazen haklı olmak, siyasi liderin ve kitlesinin kendi egosunu başkalarınınkine üstün kılmasının da bir yoludur. Machiavelli şöyle der: Ötekine karşı saygısızca sözler kullanmak genellikle zafer ya da yanlış zafer ümidinin neden olduğu kendini beğenmişlikten kaynaklanır. Bu yanlış ümit sadece konuşurken değil aynı zamanda davranırken de lidere hata yaptırmaktadır.
Demo-narşik söylem ürünleri, sosyal medyanın çeşitli platformlarında, siyasi vaatler yerine liderlerin tartışmalarıyla alakası olmayan her türden tartışmayı teşvik ediyor. Bu tür bir iletişim etkileşiminde esas olan fikirleri dile getirmek ve diğer bakış açılarını anlamak değil, her zaman haklı olmaktır; öte yandan da “siyasi çıkarlar” için bu çok insani bir şey de denilebilir. Aynı zamanda da siyasal güç isteği, gücü kaybetmeme arzusudur. Ve doğaldır da…çünkü tüm zayıflıklar güç isteğinden doğar ve geliştirilir. Zayıflığın, güç değeri en fazla monarşik yönetimlerde yaşanır.
Demo-narşi de liderler ideolojik güç arzusunu ötekine empoze ederek kendi kimliğini yeniden kitleye korku ya da tam tersine sevgi gösterisi paylaşımlarıyla teyit etmeye çalışır. Öte yandan sosyal ağların temel cazibelerinden biri de şudur: Bu sosyal ağlarda, lider toplumsal değerlere seyirci olması gerekenlerin önünde kendi düşüncelerini ideolojik olarak tabanına yeniden doğrulatmaya çalışır.
Bunun en basit nedenini konumlandırdıkları yer ise kitlenin ötekini ezme zevklerine ve öz imajlarını kendi siyasal kimliği üzerinden yapay bir yolla şekillendirmedir ve siyasal ideolojiyi inançlar açısından ön planda tutmak ve öteki liderle alay ederek, isim takarak kitle tarafından alaya alınmasını sağlamaktır.
Böylece kitle tarafından sosyal ağlarda, öteki lider ve tabanı aşağılanır ve aşağılanma silsile halinde başlar. Ve siyasal özdeşleme yaptıkları liderle demo-narşik özleşmenin bir parçası haline gelme arzusu, güç isteğini kaybetmeme güdüsüdür. Siyasal rekabete girmeyen, aşağılamayan ötekiyle rekabetçi olmayan, demokratik bir tavır sergilediğinde kendi cenahı tarafından tepki gösterisinden çekinir. Bilir ki tüm güç isteğinden dışlanacaktır. Böylece kitlenin kendisi demokratik ayrışıma girmeden demo-narşik davranma eğilimi göstermeye başlayacaktır. Siyasal aşağılamanın teşvik ettiği demo-narşik dilin zehirlilik dinamiğine girmeme reddi gösteren liderlerde var
Sosyal medyada, Millet İttifakı’nın 13. Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı kısa açıklamada “Alevi”yim paylaşımı rekabetçi olmayan zafer paylaşımıdır. Dijital çağın demo-narşik siyasi yapısına karşıt duruştur.
Yine Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Bebecan” olarak siyasal küçültücü olarak isim takmasına karşılık Babacan’ın “Ben bu gençliğin Bebecan’ı olmayı kabul ediyorum” açıklaması örnek verilebilir.
Bu noktadaki tartışma, birçok demokratik siyasal tartışma gibi, oldukça zafere yönelik olmakla birlikte ideolojik olmaktan öte, toplumu ayrıştırmaya yönelik demo-narşik ideolojiye karşıt açıklamalardır. Daha çok basitleştirecek olursak, solu temsil eden Millet İttifakı için bu iki teslimiyet de anlaşılması gereken iki yol vardır: Aşırı rekabetçi demo-narşik ideolojik aşağılama karşısında, bir tür yıkıcılık olarak zafer ve milletin (seçmenin) sağduyusuna teslim olma haklarını sunmaları, sağı temsil eden Cumhur İttifakı için ise siyasal liderleri küçültücü isimler takmak ve bunu savunmak vasatlığa yenik düşmek, demo-narşik eğilimle yani siyasetten beslenme beklentisinde olduklarını savunmalarıdır.