24 Ocak depremi, ardından pandemi süreci derken 4 aylık bir süreci geride bıraktık.

Yaşanan bu talihsiz süreç içerisinde dikkatinizi çekmiştir; öyle suya sabuna dokunacak türden konuları gündeme alıp yazılar yazmadık.

Hassas bir süreçten geçen bir şehirde suya sabuna dokunarak bir şeyleri gündeme taşımaktansa gördüğümüz yanlışlıkları ve eksiklikleri muhataplarıyla bire bir paylaşıp sorunun izale edilmesini sağlamayı daha uygun bulduk.

Zira böyle bir süreçte karanlığa taş atmaktansa bir mum yakmanın daha faydalı olacağını düşündük.

Onun için de şehir yöneticilerinin artısıyla eksisiyle göstermiş oldukları çaba ve gayretlerine karşı gayet duyarlı davrandık, heyecanlarının eksilmemesi için de elimizden geldiğince özen gösterdik.

Yani bu köşeden birçok şeyi görmezden gelip, gündeme taşımadıysak sebebi; her şeyin bu şehirde sütliman oluşu değildi. 

Dolayısıyla da yeri geldi Sayın Valimize, yeri geldiğinde Sayın Belediye Başkanımıza yeri geldiğinde de Sayın Milletvekillerimize bazen sanal yollardan kimi zaman da direkt arayarak sorunları ilettik.

Sağ olsunlar onlar da ilettiğimiz sorunlara bigane kalmayıp hem ilgilendiler hem de bilgilendirdiler.

Zor bir süreçten geçtik, hala seyir halindeyiz.  

Depremin acılarını neredeyse unuttuk. 

Depremin yaraları kabuk bağlamış gibi görünse de aslında öyle değil.

Yara içten içe sızlıyor ve yeniden kanamak üzere.

Korkumuz odur ki; bu yara tekrar kanamaya başlarsa hiçbir tabip bu kanamayı durduramaz ve Allah korusun bu şehir kan kaybından gidebilir.

Yaranın kabuk bağlamasına sebep olan hepimizce malumdur ki; yaşadığımız bu korona sürecidir.

COVİD-19 ile adeta deprem yaralarımıza tuz basılmıştır.

COVİD-19 illeti diğer ülkelerde olduğu gibi ülkemizi de kasıp kavururken aslında Elazığ için bir şans olmuştu.

Her şer’de bir hayır vardır gerçeği COVİD-19 ile Elazığ’da vücut bulmuş, deprem sonrası başlayan giden nitelikli göçler bir anda duruvermişti.

Takdir edersiniz ki bu pandemi süreci yaşanmamış olsaydı yaşanan göçlerin önüne kimse geçemeyecek ve şehir ölü kentler kervanına katılacaktı.

Yukarıda; “Allah korusun kan kaybından gidebiliriz” derken kastettiğim buydu.

Peki, tehlike bitti mi derseniz, asla bitmedi derim.

Böyle giderse bitmesi de mümkün değil.

Çünkü şehir pandemi sürecinden normal sürece doğru evriliyor.

Sağ olsun Valimiz Sayın Çetin Oktay Kaldırım’ın bu süreçte yapmış olduğu stratejik hamleler ve almış olduğu yerinde tedbir kararları şehrimizi Türkiye’de örnek gösterilecek il konumuna taşıdı.

Süreç normalleşiyor lakin normalleşen süreç deprem yaralarını yeniden kaşıyacak gibi.

Şu ana kadar depremden yara alan insanların hiç biri homurdanmadı.

‘Devletimize ve yöneticilerimize güveniyoruz’ diyerek yaşanan korona günlerinde yeni bir sıkıntı daha yaşatmadı.

Kendi sıkıntılarını bertaraf etmek için yaralarına adeta tuz bastılar.

Yıkılan veya yıkılacak olan evlerinin akıbetini bile düşünmeden birçoğu mevsimi de değerlendirerek nasıl olsa okullar da kapalı deyip bağlarına, bahçelerine, köylerine yerleştiler. 

Bir iki aya kalmaz normalleşen süreçle birlikte şehirdeki hayatlarını özleyecek okullar tekrar açılmadan homurdanmaya başlayacaklardır.

Hele bir de güvendikleri dağlara kar yağmışsa o zaman seyreyle gümbürtüyü. 

Artık kimsenin bahane üretme gibi bir şansı kalmayacak.

Şehir yöneticilerinin süreci kusursuz yönetmeleri adına heyecanları azalmasın diye yazıp çizmeyen bizler de artık bahane kabul etmeyecek 24 Ocak depreminden bu yana her şeye mercek tutacak ve kimin ne yapıp yapmadığını kamuoyu ile paylaşacağız.

Yani gündeme gelmeyen birçok şey için hiç kimse yanılgıya düşmesin atalete kapılmasın ve biz çok başarılıydık demesin.

 
 


 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol