Din olgusunun siyasetle ilgisi var mıdır, yok mudur?
Bu soruya benim vereceğim cevap, elbette vardır.. olur..
Siyaset ile din veya din ile siyaset hep iç içe olmuşlardır.
Dinlerin hepsi içinde bulunduğu toplumun bir parçası olduğundan o toplumun bireylerinin de en vazgeçilmez yaşamsal bir parçasıdır aynı zamanda..
Günümüz insanının yaşamsal süreci boyunca en çok üzerinde konuştuğu konu hiç şüphesiz siyasettir.
Bu yönden de siyasal kazanımların odak noktasını din oluşturur.
Kentlisi de köylüsü de, zengini ve fakiri de siyaset üzerine mutlaka bir düşünce ve söyleme ya da fikre sahiptir.
Hem dini hem siyasi konularda kesinlikle hassasiyetleri olan Türkiye toplumunun dini ve siyasi durumları birbirinden bağımsız değerlendirme şansı ya da öyle bir yetenek geliştirme yetileri olmamıştır.
Hep birbiriyle ilgili olmuştur konuştukları ya da düşündükleri..
Bu topraklarda din, devlet ve siyaset üçlüsü yüzyıllardır birlikte anılmış ve birbirleriyle etkileşimlerinden çıkan sonuçlar üzerinden ülke yönetilmiş veya yönetilme zafiyetleri sergilenmiştir.
Bakın dünya tarihine, darbelerin, olay, ayaklanma, hatta katliamların hep siyasi ve dini sebeplerin iç içe geçtiği olguların sonuçlarından çıktığını göreceksiniz..
Bilinmektedir ki hemen hemen bütün siyasetçiler dini kavram ve ritüelleri kullanarak siyasetlerini daha etkin kılmanın yollarını aramışlardır.
İnsanları yönetme sanatı olarak adlandırılan siyaset ile insanların bir tanrı veya yaratıcıya inanış ve bağlanışıyla kurulan düşünme ve bunun gerektirdiği davranış şeklinde ifade edilen din görülmektedir ki hep insan içindir ve hep de o toplumların siyasi tercihlerinde başat rol oynamıştır.
Yani insanın olduğu yerde din ve siyaset kaçınılmaz olur.
Din ve vicdan hürriyetinin esas olduğu laiklik de dini bir kavram olmanın yanın da aynı zamanda siyasi bir kavramdır da..
Nitekim din ve vicdan hürriyeti doğrudan siyasetin konusu alanına girmektedir.
Kısaca din kurumları ile siyaset kurumları bu kadar birbirine ihtiyaç yönünden mecbur iken insanların reyine tabi olanların da bu iki kurumu göz ardı etmediklerini ya da edemediklerini yüzyıllardır görmekteyiz.
Toplumdaki tasvip edilmeyen bazı olayları dine bağlamak yanlışlığına düşmemizin örnek altı yaşındaki kız çocuğunun istismar edilmesi olayı gibi, bazı dini kavramların da siyasetin malzemesi yapılması gibi örneğin helalleşmek gibi iç içe geçtiği Türkiye toplumunun karakteristik yapısından bu iki unsuru söküp birbirinden bağımsız yapabilmeniz mümkün değildir.
Siz bakmayın Türkiye’nin modern, laik, din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılmış, dinin kamusal ve siyasal alandan soyut tutulması gerektiği söylemlerine..
Uygulanan veya konuşulan veya herhangi bir siyasetçinin günlük nutuklarını bir süzgeçten geçirin ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız..