( Üstad Sezai KARAKOÇ’un Ardından… )
Ruhumuzu kaybettiğimizde,
Diriliş toprağa düşmüştü.
Dünyada tanışamadık,
Olsun, ruhumuz tanışıktı,
Diriliş bir ışıktı.
“Kutlu Millet Gerçeği”ne,
Üstümüzdeki ölü toprağı hatırına,
“Kıyamet Aşısı” yapıldığında,
“Ruhun Dirilişi” gerçekleşecekti.
“Fısıltısı geceyi delen”,
Ey “Doğu’nun Yedinci Oğlu”,
“Çağımızın Onuru”,
“Allah’ın Gülleri” bırakmasın yakanı.
“Bir gün gözlerinin ta içine baktığımda,
Anladım, ölülerin niçin yaşadığını.”
Son yıldızımızdın, “Sabah Yıldızı”…
İstanbul’a her gelişimde,
Görüşmek istemiştim, seninle,
İki kez yayınevine gelmiş,
Bir defa da parti merkezine,
Bir arkadaşla…
Nasip değilmiş, işte…
Sen, şimdi gidince,
“Dünya sürgünün” bitince,
Sadece İslam Milleti’miz değil,
Dünya da kaybetti, ruhunu.
Düşüncemizin mimarıydın,
Fikrimizin babası,
Tavır ve tutumda önderimiz,
Şiirimizin sultanı,
Yazının da üstadı…
“Diriliş Nesli”mizin ufkunu imar edip,
“İnsanlığın Dirilişi” için,
“İslam’ın Dirilişi” deyip,
“Ruhun Dirilişi”ni dünyada yaşadın.
Şahidiz susmadığına, konuştuğuna,
Sesinin değil, sözünün yüksekliğine,
Öylesine bir yaşadın ki,
Sende dirilen, “Diriliş”ini yaşayan,
Koca bir medeniyet nesli var.
Şimdi, hepimiz yetim kaldık,
“Saat durdu, mürekkep bitti.”
Kalabalıklar içinde yalnızlığı yaşadın,
Kalabalıklaştık, çok arttık,
Nitelikçe değil, nicelikçe,
Sen gidince dünyamızdan,
Daha bir tenhalaştık.
Canımız, ışığımız, güneşimizdin,
Gelenler, seninle güzeldi,
“Varolma Savaşı” verirken milletimiz,
“Unutuş ve Hatırlayış”ımızı,
“Tarihin Yol Ağzında” yaşadık,
“İslam’ın Şiir Anıtları”nı,
Sen hatırlattın bize.
“Diriliş Işığı”na koşturan,
“Sabah Yıldızı”mızdın,
Bu dünyadan sen de geçtin, Üstadım.
Aynı asırda yaşamak,
Aynı coğrafyada bulunmak,
Ve en önemlisi de,
Aynı davanın insanı olmamızın,
Verdiği gurur ve onurla…
“Yitik Cennet”ine kavuştuğun ümidiyle,
Rabb’imiz menzilini mübarek, mekanını cennet,
Makamını ali eylesin, İnşallah.
Hürmet ve dua ile…