İnsanı insan yapan düşünce olgusundan bihaber yaşıyoruz ki devamlı konuşuyoruz.

Hep laf, hep laf-ı güzaf..

Düşüncelere bağlanan bekçiler birer birer azad edilirken, var olmanın istisnasız sebebini kendi elimizle hapsetmişiz.

Nedir var olmanın istisnasız sebebi?

Bilen düşünen var mı?

Euripides düşüncenin namuslu insanlarda bulunduğunu söyler.

Düşüncenin kötüsü olmaz, aklına kötü şeyler getirenler düşünmezler çünkü namussuzdur onlar.

Şimdi söyleyin bakalım memlekette kimler nereleriyle düşünüyor?

Zira düşünen insan kötü olmaz. Çevremiz biyerlerine kötü şeyler getirenlerle doldu.

İyiler nerede?

Biliyorsunuz çok konuşup az düşünmek moda..

İnsan aklından ne geçirirse, nasıl tasavvur ederse o’dur.

İnsanın kendisi olması düşüncesinin gidişatına göre belirir.

Etrafınıza bakın, düşüncesinin gidişatı hep kendine rant sağlamak isteyenlerle dolu..

Böyle bir ortam insanının düşüncesi namuslu olduğunun kanıtı olabilir mi?

Cemil Meriç şöyle der; “Her aydınlığı yangın sanıp söndürmeye koşan zavallı insanlarım: Karanlığa o kadar alışmışsınız ki yıldızlar bile rahatsız ediyor sizi! Düşüncenin kuduz köpek gibi kovalandığı bu memlekette, düşünce adamı nasıl çıkar?”

Düşünce adamı yoksunuyuz anın zamanında.

Ruhumuz kendi kendine konuşurken, dil susmalıdır.

Peki biz susarken düşünenlerden miyiz?

Belki de bakmak değil görmektir düşünmek.

Ama cukkayı götürmek için bakanlar sarmış etrafımızı.

Özgürlüğün bir sınırı vardır, düşünceye ekleneninin de.

Ama dedik ya düşünce kötü olamaz.

Düşünce bölücü değildir, düşünce insanlığa acı vermez, benim ülkemde düşüncenin özgürlüğü var ama kamusal alana giremedik yıllarca.

Özgürlük narası atan beyincikler de var dikkat!

Tehlikeli bölge girilmez..!

Düşünce bölücü, düşünce öcü oldu, düşünce adaletten sıyrıldı, düşünce kan oldu, şehit oldumemleketimde.

Şimdi söyleyin bakalım düşünce namuslu insanlarda bulunmuyor muydu?

Biz düşünceyi ehlinden almış, bir yerlerimize monte etmişiz sanki.

Yazıma yine Cemil Meriç’in düşünce adamı nasıl olmalıdır sorusuna verdiği yanıtla devam edeyim;

“Düşünce adamı bir zümrenin emir kulu değildir.

Hiçbir merkezden talimat almaz.

Bir partiye bağlı olmayabilir.

Ama tarihe angajedir.

Yani vatandaş olarak vazifeleri vardır: Belli savaşları kabul etmesi, belli tehlikeleri göze alması lazımdır.

Bir devrin şuuru olmak zorundadır o.

Başlıca vazifesi: Bütün hakikatleri yoklamak, bütün yalanların maskesini yırtmak, kalabalığa doğruyu göstermek.

Bazen yangın kulesindeki nöbetçi olacaktır, bazen engine açılan geminin kılavuzu.

Sokakta insanlar boğazlanırken, düşüncenin asaletine sığınarak elini kolunu bağlamak, düşünceye ihanettir.”

Düşünceye ihanet etmeyen kim kaldı güzel ülkemde?

Ya da kendine düşünür yaftası vuranlar kime kaç kere ihanet etmiştir.

Sayanınız oldu mu?

Düşünce haksızlıkları görebilmektir belki de.

Haksızlık karşısında susmamaktır, ama alelade konuşmak da değildir.

Düşünmek için namuslu olmak gerek.

Ya da namussuzlar düşününce icraatlarına katlanmak mı gerek?

İkinci şıkkın korkunçluğunu her gün yaşıyoruz ey okur..

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol