Fransız Devrimi’nin simgesel sözlerinden biri olan "Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler", tarih boyunca toplumsal adaletsizliğin ve sınıf çatışmasının bir metaforu olarak kullanılmıştır. Genellikle Fransız Kraliçesi Marie Antoinette’e atfedilse de aslında onun tarafından söylenmediği bilinmektedir. Ancak bu söz, sembolik anlamı itibariyle, iktidar elitlerinin halktan ne kadar kopuk olduğunu göstermesi açısından çarpıcı bir anlatı sunar. Maryam Moghaddam ve Behtash Sanaeeha’nın yönettiği My Favourite Cake (2024) filmi de benzer bir toplumsal eleştiriyi, günümüz İran’ın sosyopolitik bağlamında yeniden yorumluyor.

Pasta: Lüks mü, Özgürlük mü?

Adından da anlaşılacağı gibi, My Favourite Cake filminin merkezinde pasta gibi basit bir nesne yer alıyor. Ancak burada pasta, sadece tatlı bir yiyecek değil; bireysel özgürlük ve toplumsal baskı arasındaki çatışmanın bir metaforu haline geliyor. Filmin ana karakteri, yetmiş yaşındaki Mahin’in pasta yapma ve yeme ritüeli, onun bastırılmış arzularını ve özgürlük arayışını temsil ediyor.

Fransız Devrimi’nin efsanevi sözüyle bir paralellik kurulduğunda, filmde pastanın anlamı tam tersine dönüşüyor: My Favourite Cake’de pasta, lüksün değil, bireysel mutluluğun ve özgürlüğün simgesi. Mahin’in pastayı yapma süreci, onun içsel yalnızlığını ve toplumun ona biçtiği rolleri yansıtıyor. Ancak pastayı yemesi, salt bir keyiften öte, toplumun sınırlarından kurtulma çabasının bir ifadesi olarak karşımıza çıkıyor.

Toplumsal Adaletsizlik ve Sınıf Çatışması

Fransız Devrimi’nde “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” sözü, yönetici sınıfın halktan kopukluğunu gösterirken, My Favourite Cake filminde bu kopuşluk, İran’daki toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve bireysel özgürlüklerin baskı altına alınmasıyla karşımıza çıkıyor. Mahin’in yalnızlığı ve bastırılmışlığı, sadece onun bireysel hikayesi değil, aynı zamanda İran toplumunda kadınların maruz kaldığı sistematik baskının da bir yansıması.

Mahin’in pastayı yemesi, basit bir mutluluk anı olmaktan çıkıp, sessiz bir direnişe dönüşüyor. Ancak bu başkaldırı zaferle sonuçlanmıyor; aksine, toplumsal baskının bireyin yaşamını nasıl kuşattığını acı bir gerçeklikle gözler önüne seriyor. Fransız Devrimi’nde halk ekmek bulamazken elitler pasta yerken, My Favourite Cake’de ise pasta yemek bile bir lüks değil, bireyin özgürlük mücadelesinin bir parçası.

Bireysel Özgürlük ve Toplumsal Baskı

Film, bireysel özgürlüğün toplumsal normlar tarafından nasıl engellendiğini güçlü bir anlatımla gösteriyor. Mahin’in pastayı hazırlama süreci, onun kendi arzularını kabullenme ve bu arzulara ulaşma çabasını simgeliyor. Ancak film, bu özgürlük arayışını salt bireysel bir kurtuluş hikayesi olarak sunmuyor; aksine, bu çabanın, toplumsal baskılar ve ataerkil yapılar tarafından nasıl sınırlandığını gösteriyor.

Bu noktada film, Fransız Devrimi’nin meşhur sözünü tersine çeviriyor. My Favourite Cake’de pasta yemek, sadece bir lüks değil, aynı zamanda bir direniş eylemi. Ancak bu özgürlük arayışı, mevcut düzen tarafından baskılanıyor ve Mahin’in hikayesi trajik bir çerçeveye oturuyor.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol