Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, MEB Din Öğretimi Genel Müdürlüğü, Elazığ İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Elazığ İl Müftülüğü birlikte organize ettiği “Din Öğretimi Çalıştayı - I” programı düzenlendi.
Düzenlenen programa Elazığ Valisi Dr. Ömer Toraman, Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Nazif Yılmaz ve Din Eğitimi Genel Müdürü Mehmet Nezir Gül, Fırat Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fahrettin Göktaş, Elazığ Belediye Başkan Vekili Nazif Bilginoğlu, İl Müftüsü Selami Aydın, kurum müdürleri, STK temsilcileri üniversite akademik ve idari personelleri, öğrenciler ve vatandaşlar katıldı.
GÜL: "ÇÖZÜM YOLU BULMA ANLAMINDA TEDBİRLER GELİŞTİRMEYE ÇALIŞIYORUZ"
Programda konuşan Din Öğretimi Genel Müdürü Mehmet Nezir Gül, “Aynı kitaba, aynı Peygambere iman eden, inanan insanlar olarak din adına, İslam adına çalışmalar yaparken zaman zaman ciddi manada sıkıntılara da sebebiyet verdiğimizi ifade etmemiz gerekir. Dinimiz İslam, Rabbimiz Allah bir. Tevhit inancı üzeri hepimiz müttefikiz, kullarız. Ama dinle alakalı yapmış olduğumuz çalışmalarda sıkıntılara sebebiyet verebiliyoruz. Veya yaşanan bazı sıkıntılara çözüm yolu bulma anlamında tedbirler geliştirmeye çalışıyoruz. Bu manada ciddi emekler harcıyoruz, harcamaya devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.
GÖKTAŞ: "BİZ DE ÜNİVERSİTE YÖNETİMİ OLARAK HOCAMIZIN HER ZAMAN YANINDA OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ"
Fırat Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fahrettin Göktaş, “İlk işimiz İlahiyat Fakültemizi üniversitemizin en güzel binasını vererek onlara hak ettiği değeri vermek oldu. Daha sonra dekan hocamız özellikle pandemi sonrasında çok sayıda seminer, konferans, panel düzenleyerek bir şekilde öğrencilerimize, akademik personelimize ve Elazığlı hemşehrilerimize bir şekilde temasta bulundu. Bu çalışmalara hocamız hız kesmeden devam edecek. Biz de üniversite yönetimi olarak hocamızın her zaman yanında olmaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
TORAMAN: “HİÇBİR ANNE BABA ÇOCUĞUNA DİNİNİ SEÇMEDEN VE ÇOCUĞUNA DİNİ EĞİTİMİNİ VERMEDEN MEN EDİLEMEZ”
Elazığ Valisi Dr. Ömer Toraman, “Din eğitim ve öğretiminin aslında evrensel bir hak olduğunun altını çizerek başlamak isterim. Hakikatten anne ve babaların evlatlarına dinini seçme ve ilk temel dini bilgileri verme konusunda bütün insanlığın kabul ettiği bir evrensel hak olarak değerlendirilir. Hiçbir anne baba çocuğuna dinini seçmeden ve çocuğuna dini eğitimini vermeden men edilemez, engellenemez. Bu bir evrensel bir haktır, anne babanın hakkıdır. Tıpkı isim koymak gibi, onun ilk eğitimini vermek gibi. Anne babanın bu hakkı bireylerin oluşturduğu, fertlerin içinde bulunduğu toplumda bir manada kolektif bir hak ve sorumluluğuna dönüşür. En nihayetinde de biz toplum sözleşmesi olarak adlandırılabilecek anayasayla fertlerin ve toplumların bir tür irade nakilleriyle devlet dediğimiz cihaz tarafından da bu dini eğitim ve öğretim faaliyetleri tanzim edilir, yürütülür. Dolayısıyla bunları yadırgamamak, bunların varlığını sorgulamak aslında gereksiz bir çaba” dedi.
YILMAZ: “EĞİTİMCİLİĞİN BİR SANAT OLDUĞUNU GÖRMEK LAZIM”
Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Dr. Nazif Yılmaz, “Eğitim öğretimin de iyileşebilmesi için yükseköğretimin mükemmel olması ve aşağıya meyve vermesi gerekir. Her ne kadar buna itiraz edenler olmuştur. Satıh Bey’in ve başkalarının itirazları olsa da hakikat şudur ki; bu işin bir yerden düzelmesi gerekiyorsa düzelecek yer öğrenci değil yine öğretmendir. Ben ana hatlarıyla öğretmeni merkeze alarak iyi bir öğretmenin, vasıflı bir öğretmenin ne gibi hususlara dikkat etmesi gerekiyor bunları sizlerle ana hatlarıyla paylaşmak istiyorum. Öğretmenlik hususu, öğretmen dediğim zaman Kur’an kursu eğiticilerimiz de buna dahildir. Çünkü öğretmen deyince bazen arkadaşlar ‘nasıl olsa milli eğitim hocalarına’ söylüyor, eğitici deyince ‘Kur’an kursu hocalarına’ söylüyor deyip kenara bırakabilirler. Eğitimci deyince önce bir defa eğitimciliğin bir sanat olduğunu görmek lazım” diye ifade etti.