Bebelik yaşlarımdan itibaren Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e hayran olmam ivme kazanarak bu hayranlığın sevgiye, sevginin de gıptaya dönüşmesi şeklinde devam etmiştir.
Erattan generallere kadar çokça subayımızın olduğu birlikte askerliğimi yapmıştım.
Kısmet diyelim, “emir geçir” uygulamasını yeni öğrendim.
Askeri faaliyetlerde de günlük yaşantımızda da zarif, şık, anlaşılabilir bir yöntem, uygulama.
Oluyor, bazen bas bas bağırırsın da gösterirsin de anlatırsın da mesaj yerine ulaşmaz, ulaşmanın da ötesinde anlaşılmaz. ..
13 Kasım 1918'de Mustafa Kemal Paşa, Haydarpaşa Garı'nda trenden iner.
Tren ve peron cepheden gelen subay ve askerlerle doludur.
Osmanlı teslim olmuş ordular dağıtılmış, Komutanlar İstanbul'a çağrılmıştır.
Mustafa Kemal'i tanıyan ve trenden inişini izleyen bir çavuş, gür bir sesle perondaki askerlere komut verir: -Dikkaaat, gelen Mustafa Kemal Paşa'dır, selaamduurr!
Tüyler ürperten bir an yaşanır.
Haydarpaşa Garı'ndaki tüm subay ve askerler bir anda yerinde çakılır, hazır ola geçip askerce selam verirler.
Mustafa Kemal Paşa, yavaş adımlarla çavuşun karşısına yürür, durur ve sorar: -Nerede beraberdik?
Cevap çok şey ifade eden tek kelime ile gelir: -Çanakkale! Mustafa Kemal çavuşa şöyle der: -Emir geçir, herkes köyüne memleketine silahı ile gitsin, bir şekilde silahını götürsün.
Henüz bitmedi...
Emir geçirmek, askeri bir terimdir. Emrin yüksek sesle değil, yavaşça kulaktan kulağa sessizce tekrarlanması demektir.
Çanakkale'den, yakın siperlerden, cephe günlerinden kalma bir önlemdir. Çavuş emir geçirir, peron bir anda boşalır.
Yüzlerce asker silahı ile birlikte ortadan kaybolur, memleketine doğru yola koyulur.
Mondros Teslimiyet Anlaşması'nın öngördüğü, Türk Ordusu'nun tüm silahları teslim etmesi şartının aksine Mustafa Kemal daha İstanbul'a ayak bastığı anda ilk emrini vermiştir; -Silahlarınızı vermeyin! Çünkü yarın her bir silah milli mücadelede bize lazım olacaktır.
Mustafa Kemal, İstanbul'a adımını atar atmaz, Milli Mücadele ruhunu da geldiği trenden adeta Haydarpaşa Gar'ındaki her bir neferin kalbine, şah damarına mühürlemiştir.
Kaynak: Taylan Sorgun, İmparatorluktan Cumhuriyet'e. ..
İçinde bulunduğumuz dönem, yaşadığımız günler, savaş falan yok gibi, kabul de, insanımız mutsuz, mutsuz olmak kabullenilebilir de üstüne üstlük ekseriyet de umutsuz.
Umutsuzluk kabul edilemez, tam da böyle karamsarlığımızın arttığı günlerimizde her insanımızın, bilinçli, bilgili, bilge insanımızın öncelikle “emir geçir” metodunda ki gibi bireysel olarak kulaktan kulağa Türk milletinin irade üstünlüğünü, esareti ve baskıyı kabul etmeyeceğini söyleyip anlatması gerek.
Neler görmüş neler yaşamış bir millet, halk olarak bu kötü günlerin, bu döneminde üstesinden gelir, kardeşçe, insan gibi yaşamanın şartlarını oluştururuz.
Umutsuzluk yok, emir geçir metoduyla en yakınındakine söyle ve en yakınındakine söylemesini de söyle.
Tek doğrumuz ve tek yolumuz, insan gibi, insanca, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün devrim ve ilkeleri ışığında, etik oluşumdan ödünsüz, kültür, sanat, bilimsel faaliyetlere sarılarak, “Ya İstiklal Ya Ölüm” mottosunun çevresinde toparlanma zamanı.