Aslında hep var olan ama benim ansızın hiç beklemediğim bir anda kendimi içinde bulduğum dünyam…
Daha öncesin de kör ve sağır olduğum bir hayat, meğerse beni bekliyor muş.
Burada yaşam nasıldır bilir misiniz?
Hava hep pusludur buralarda.
Hiçbir şeyi net göremezsiniz.
Yollar hep virajlıdır hem de keskin virajlı.
Düşmeden,ayağın taşa takılmadan ilerlemek istersin istersinde bu hiçte kolay değildir.
Sürekli kendini ifade etmeye çalışırken seni anlayan çok az kişi bulursun.
Anlayan mı yoksa acıyan mı, orası zaten büsbütün karışık.
Biz herkese yüreğimizle sesleniriz.
Bizi de ancak yüreği olanlar anlar zaten.
Sadece eksik olan tarafını görürler, artılarını hiç düşünmeden.
İşte böyle bir hayat bizimkisi. Kimimiz ilk adım için, kimimiz ilk kelime için bekleriz.
İçimizde küçücük umutlar büyüterek ilerleriz.
Adımlarımız o kadar küçük ki ama zaten biz hep küçük şeylerle mutlu olmaya alışmışız ya.
Bıkmak, usanmak ne demekmiş?
Sana muhtaç bir çift göz vardır karşında.
Pes etmek yok deyip yeniden başlarsın.
En yorulduğun ve çaresizliğin seni hapsettiği o noktaya geldiğin de bile.
Sana verilen bir sabır vardır .
Bir imtihana tabisin, imtihandan yüz almak için bir gayret verilmiştir rabbinden sana.
Böyleyken sana sadece acıyanları nasıl anlayabilirsin ki.
Şimdi soruyorsunuzdur.
Her tarafı engellerle dolu bir hayata, neden engelsiz dünyam dediğimi.
Çünkü ben bu engelleri görmezden geliyorum.
Basamakların yüksek olması korkutmuyor beni ve biliyorum ki ben sadece Allahın yardımına muhtacım.
Her gece ettiğim duamdır Allahıma.
Sabrımı ve gücümü arttır bundan gerisi sadece çaresizlik değil midir zaten.