Elazığ siyaseti mizah malzemesi bulmak için tam bir cennet.
Mizahı çok seviyorum, yapmaktan da çekinmiyorum gerek sosyal medya hesaplarımda gerekse gazete yazılarımda zaman zaman mizahi yazılarım çıkıyor, hep mizah yapmak isterim, mizah inceliktir, zeka işidir, ama Elazığ buna müsait değil, mizahı soytarılık olarak gören bir toplumsal algı var Elazığ’da, bu yaştan sonra adımız soytarıya çıkmasın diye çoğu zaman uzak duruyorum mizahtan.
‘’ Erol Keleş MHP Kökenli İmiş’’ bu cümleyi kuranlar tam bir soytarı, pardon tam bir mizah ustası, soytarı benim, lafımı geri aldım, dilim sürçtü.
Soytarılığa ara verip, işin ciddi tarafına birazcık temas edelim, kaş yapayım derken göz çıkaran yazarlara çizerlere biraz dokunalım.
Erol Keleş hoca aday oldu olalı, milletvekili seçildi seçileli, adını soyadını, kariyerini her şeyini kaybetti, elinde kala kala MHP kimliği kaldı.
Onu da kaybederdi ama muzır yazarlar, çizerler, medya soytarıları Erol hocanın bu kimliğini Erol Hocaya rağmen kaşıkçı Elmasını korur gibi korudular, muzırlık bu ya ileride kullanacaklar ya, kullansalar Erol hocayı köşeye sıkıştırıp dövecekler ya.
Ak Partinin Partileşme sürecini, partileşmesini, iktidar dönemini, sıkıntılı hallerini, rahat ve pervazsız ruh halini iyi bilirim, yakından izledim, yaşadım.
Henüz ortada Ak Parti diye bir parti yok, Abant Toplantısındayız, Partinin kuruluş aşamasındaki son adım, toplantıda kimler yok ki, adeta Türkiye koalisyonu, milli görüşçüler, liberaller, solcular, tarikatçılar, fetöcüler, ülkücüler, eski istihbaratçılar, derin devletçiler herkes içtima etmiş Ak Partiyi kuracak.
Kurdular da, Büyük Türkiye Koalisyonu oluştu, 21 yıldır iktidar da kalma hikmeti de bu büyük koalisyondur, yapılan bir yığın yanlışa rağmen, koalisyon kurduğu partiye sahip çıkıyor.
Demem odur ki, Ak Partide görev alanın, milletvekili olanın, bakan olanın siyasi geçmişine, tarikatına cemaatine bakılarak görev verilmedi, ince elendi sık dokundu, potansiyeli, seçmen desteğine bakıldı, öyle vekiller gördük ki, çok sıkı muhalif iken, kendini bir anda vekil listesinde gördü, seçmen karşılığı vardı, katkı yapacağı görülmüştü.
Gelelim yazının Kahramanı Erol Keleş hocaya, hocayı tanırım, yetenekli bir cerrah, başarılı bir hekimdir, en zor ameliyatları bile başarıp, şifa dağıtan bir doktor, bir hocadır.
Erol hocanın öne çıkarılacak en son kimliği Ülkücü kimliğidir, bu kimliği de yadsınacak, garipsenecek, hor görülecek bir kimlik değildir, yazının başında da belirttiğim gibi öyle kimlikler Ak Parti da yer buldu ki, Erol Hocanın bu eski kimliği Elazığ ifadesi ile ‘’Nur, Nimet’’
Muzırlık dedik ya, yapılacak, yapılsın ‘’Erol Hoca MHP Kökenli İmiş’’
Erol Hoca terörist der gibi.
Erol Hoca mafya babası der gibi.
Erol Hoca uzaylı der gibi.
Erol Hoca mülteci der gibi.
Ayıp oluyor beyler, Erol Hocayı alt kimlikler ile tanıtmak çok ayıp, Erol Hocayı, kariyeri, gerçek kimliği, insan ilişkileri, sosyal ilişkileri ile tanıtın, Erol hoca gerçek kimliği ile tanıtılmayı hakkediyor.
Uzun bir dönemdir basın yayın dünyasının içindeyim, ilave olarak uzunca bir süre Ak Parti de Tanıtım ve medya başkanlığı yaptım, bizim mahalle dediğimiz basın yayın, gazete, televizyon mahallesini iliklerine kadar tanırım.
Bu mahalle sakilerinden bazı arkadaşların çok kötü bir alışkanlığı var, daha doğrusu bu mahallenin bazı sakinlerinin iletişim kurma sıkıntısı var, iletişim kurmayı ‘’Gel, Gelcilik’’ ile yapmayı umuyorlar, ‘’Gel, Gelcilik’’ bizim mahalle de uzaktan dokundur, bir şeyler ima et, sinsi itham cümleleri kur, ayağına gelsin demektir.
Yok beyler, Erol hoca da yemez bu ayaklar, bilinen, tanınan bir kişilik bu türden tuzakları yemez, hiç zahmet etmeyin, Erol hoca tevazu sahibidir, gelir ziyaret eder, kendini tanıtır, eski kimliğini de göğsünü gere gere sahiplenir, yeni kimliğini de size gururla gösterir, Erol Hocayı olduğu gibi tanırsınız beyler.
Bırakın bu ayakları.