Bu yazıyı ne yakın akrabam olduğu için ne de yakın dostluğumdan kaynaklı yazıyorum.

Kaldı ki akrabalık bağım olmasından da, dostluğumdan da gocunmuyor bilakis gurur duyuyorum.

Kimden bahsettiğimi sanırım başlıktan anlamışsınızdır.

Rüstempaşalı, nam-ı diğer ‘Zaza Mahleli’ Zaza Hamit’ten…

Hamit ERULAŞ…

Kendisini tanıyan bilir, tanımayanlar da kafalarına göre yorumlarlar Erulaş’ı.

Vurdu, kırdı, kabadayı, astığım astık kestiğim kestik, bildiğin külhanbeyi işte derler onun için…

Bundan dolayıdır ki özellikle devletin istihbarat birimlerinin gözü kulağı onun üzerinde, kolluk kuvvetlerinin nefesi hep onun ensesindedir.

Çünkü geçmişten tevarüs eden olumsuz bir raporlama vardır hakkında.

Dolayısıyla devletin süreklilik arz etmesinden kaynaklı giden her emniyet görevlisinin, yerine gelenlere verdiği raporlarda; “Sakıncalıdır, takibi gerekmektedir” ibareleri gözleri eksik etmez Erulaş’ın üzerinden.

Oysa O’nu yakinen tanıyanlar bilirlerki Hamit Erulaş gerçekte yüreği çok temiz, devletine yürekten bağlı, bayrak sevdalısı bir değeridir Elazığ’ın.

Çocukluğu ve gençliği damarlarındaki kanın yukarı doğru tazyikle fışkırmasından dolayı hırçınlıkla geçmiş, yapmış olduğu bu hırçınlığın bedelini de fazlasıyla ödemiştir.

Delikanlı mıdır, ziyadesiyle…

Mert midir, oldukça…

Yüreklidir, vefalıdır, kadirşinastır ayrıca…

Kimseler pek bilmez, bilenler de önemsemez ama Hamit Erulaş mukim olduğu mahallesinin de gözbebeğidir.

Başına bir iş geldiği zaman ailesinden önce mahallelisi yetişir imdadına: kadınıyla, erkeğiyle…

Ama ne hikmetse hiç kimse akletmez mahallelinin neden bu kadar sevip saydığını, sahiplendiğini…

Öyle ya bizler toplum olarak gayri ahlaki veya toplumun genel ahlak kurallarına aykırı davrananları dışlamaz mıyız?

Ya da böyle hasletleri olan birinin başına bir musibet geldiğinde yürek soğutup oh oldu, kurtulduk demez miyiz?

Deriz, hatta fırsatını kollar son tekmeyi kendimiz vurup, uçurumdan iterek kahraman bile olmak isteriz.

Dolayısıyla bu işte bir terslik var…

Emniyetin, kolluk kuvvetlerinin gözü kulağı bu arkadaşımızın üzerinde, minicik bir hatasında balyoz gibi tepesine iniyor ama mahalle sakinleri ailesinden önce koşuyor…

Nedir peki bunun sebebi?

Hamit Erulaş’ın görünen yanından başka görünmeyen bir özelliği var.

Çünkü o geçmişte kendisinin yaşadığı sıkıntıları başka gençlerin yaşamasını istemiyor.

İçtiği süt ağzını yaktığı için yoğurdu üfleyerek yemelerini telkin ediyor.

Yaşadığı birçok şeye şahitlik etmişliğimiz vardır.

Bunlardan biri kendi sokağından geçen öğrenci servisleri meselesi…

Uzun zamandır birçok öğrenci servisi o sokaktan geçmez.

Sebebini kime sorsanız size söyler.

Düşünün Hamit Erulaş birçok devlet kurumları tarafından tu kaka ilan edilir ama aynı Hamit Erulaş kurduğu mahalle takımıyla mahalle sakinlerini tek bir çatı altında toplamayı başarır.

Rüstempaşaspor müsabakalarını hepimiz hatırlarız, haftalarca namağlup bir şekilde ligini tamamlamasının altında yatan tek bir espri vardır o da; müsabaka günü kadınıyla erkeğiyle, yaşlısıyla genciyle mahalle sakinlerinin ekseriyetinin takımlarına destek vermek için sahada olmalarıdır.

Hiç kimse yabana atmasın bunu; yeri geldiği zaman Elazığ’ın markası dediğimiz Elazığspor müsabakalarına dahi giden kadın seyirci sayısı parmak sayısını geçmezken Rüstempaşa Mahalle takımının seyircisinin mahalledeki değerli hanımlar olduğunu unutmayalım.

Peki bu ruhu kim nasıl verdi bu mahalle insanına.

Madem Hamit Erulaş tukaka peki mahalleli neden evladı gibi benimsemiş.

Bunu daha çok devlet birimlerindeki erk sahipleri düşünmeli ve Erulaş’a karşı tavırlarını yeniden gözden geçirmeli.

İnsanoğlu beşerdir, şaşması kadar normal bir durum da yoktur.

Dolayısıyla Hamit Erulaş’ın geçmişte yapmış olduğu hatalar veya kusurları onu her daim potansiyel hatalı bir birey yapmaz.

Bir yıl önce Rüstempaşa Mahallesinde yaşanan tatsız olayı biliyoruz.

Birden fazla yaralı ve bir can kaybı vardı.

Kolluk kuvvetleri görevini yerine getirmiş, olayın aktörleri adli merciilerde yargılanmış ve neticede taraflardan kimi tecziye edilirken kimilerinin de beraatına karar verilmiştir.

Berat edenlerden biridir Hamit Erulaş…

Beraat etmesine rağmen aylarca cezaevinde kalmış neticede ceza yattığı günlerin mukabilinde yaşadığı iş kaybından dolayı devlet tazminat ödemek zorunda kalmıştır.

Durum böyle iken kararın çarpıtılıp Hamit Erulaş’ın 10 yıl ceza aldığı yönünde haber yapmak çocuğu 10 yıl hüküm giyen birisi için yaralı kuşa kurşun sıkmaktan başka bir şey değildir.

Bir haber ajansından basına servis edilen bu haberin önce ilgili ajans tarafından düzeltilip yeniden servis edilmesi sonra da ajansın servis ettiği haberi körü körüne yayınlayan yerel basının Erulaş’tan özür dilemeleri gerekmektedir.

Zaten konu yargıya intikal ederse bunun altından hiçbir gazeteci kalkamaz.

Zira mahkemede Cumhuriyet Savcısı gazetecilere; “Yayınladığınız resimde 10 yıl ceza alan şahsı gösterin” derse haberi yayınlayanların hiç biri cevap veremez çünkü yapılan haber; Keçisi çalınan İmam’ın haberini, İmam keçi çaldı” şeklinde yapılan haberle aynıdır.

Haberin doğru şekli özetle şudur: görülen davada taraflara ceza yağmıştır.

Bu cezalara göre karşı tarafa toplamda 42 küsur yıl ceza verilirken Hamit Erulaş’ın oğluna 10 yıl, Hamit Erulaş’a da beraatla birlikte yaşadığı iş kaybından dolayı tazminat verilmesine karar verilmiştir.

Hülasa; bu şehirde bir Hamit Erulaş gerçeği vardır ve bu gerçek göz ardı edilmemelidir.

Çünkü Hamit Erulaş uzaktan bilinen gibi biri değildir.

Aksine yüreği vatan millet sevgisiyle dolu, bayrak aşığı biridir.

Hırçınlıkları vardır, gizemlidir ama yüreklidir.

Devlet kurumlarına karşı saygısı da sonsuzdur ama devlet birimlerini temsil edenlerin hamasetlerine eyvallah etmediği için yıllardan beridir tu kaka ilan edilmiştir.

Oysa devlet birimlerinin ilgili temsilcileri devletin asık yüzüyle değil de güler yüzüyle mukabelede bulunsa Hamit Erulaş nezdinde de bu şehirde de çok şey olumlu yönde değişecektir.

Zira emniyet teşkilatı da dahil olmak üzere hangi resmi kurum olursa olsun üstelik de emir kipiyle Hamit Erulaş’a gel bi derdini anlat bakalım dese Erulaş’ın bunu emir telakki edeceğinden kimsenin kuşkusu olmasın.

Kaldı ki Erulaş’ı makamlarına davet etmeleri temsil ettikleri makamı zillete uğratmaz.

Ettikleri davetten dolayı da hiç kimse kendilerini yadırgamaz.

Bu bürokrasi için de geçerlidir, şehirde siyaset yapanlar için de…

Son not; bu yazıyı ne akrabam ne de yakın dostluğum olduğu için kaleme aldım.

Dilsiz şeytan olmama adına görev addettiğim için yazdım.

Zira sevgili kardeşim Erulaş’ın bu şehrin farklı bir rengi ve değeri olduğuna inananlardanım.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol