Çevrenize baktığınızda yamalı pantolon giyinen ya da ayakkabısı olmayan ya da ayakkabısı delinmiş kişilere rastlıyor musunuz?
En fakirinin giyimi normal giyinen insanlarla neredeyse aynı, giyim kuşamdan fakir -zengin ayrımı yapmak adeta imkansız.Tamam da toplumda hiç mi fakir yok?
Mutlaka vardır.
Asıl ihtiyaç sahiplerinin araştırılması gerekir.
Gerçek ihtiyaç sahipleri onurlu vakarlı olduklarından insanlara arzı ihtiyaç etmezler.
Onlar isteklerini her şeyin gerçek sahibi olan Allah'tan isterler.
Zamanında cömertliği ile meşhur Hatemi Tahi adında meşhur bir zat, ihtiyaç sahiplerine ziyafet veriyormuş: Tam o esnada ihtiyar biri, dikenli çalıları yüklemiş çölde gidiyormuş.O'na demişler çalıları bırak Hatemi Tahiye git, O ihtiyar demiş ki, ben bu dikenli yükü izzetimle çekerim; Hatem'in minneti altına girmem demiş. Seküler anlayış maddeyi adeta putlaştırdı. Onu elde etme adına karakter şahsiyet onur feda edilebilmekte. Maddi değişimlerin çok hızlı değiştiği bir dönemde yaşıyoruz. Mesela: Cep telefonu alıyorsunuz, taksitini bitirmeden yeni modeli çıkıyor. O’nu elde edemediğinden kişi huzursuz gergin oluyor. Markaya, modele para yetiştirmek mümkün mü? Telefonun üst modelini bir başkası aldığında ,o,alıyor ben niye alamıyorum. Onun benden ne fazlası var gibi, hırs ve bencillik temeline dayalı anlayış kurt gibi kişiyi içten içe kemiriyor. Başkası için yaşadığımız kendimiz için yaşamadığımız için ihtiyaçların sınırı yok. Bediüzzaman hazretleri ne güzel ifade etmiş:''Hacatı gayrı zaruriye birden bine çıkmış. Çalışma kâfi gelmediğinden ha bire üzerinde boğuşmaktır. 'Gerçekten de öyle bugünkü kavgaların -çekişmelerin temelinde maddi çıkarlar yatmakta. Maddi çıkarlar uğruna öz kardeş katline bile rastlayabiliyoruz. Lüks fakirliğin temelini zaruri olmayan ihtiyaçlar teşkil etmektedir. Rahatından zevkinden çoğu kimse taviz vermiyor. Evde bir sabah kahvaltısında saydım, on çeşit kahvaltı çeşidi var, çocuklar homurdanıyor, yine mi aynı çeşitleri yiyeceğiz diye nazlanıyorlar. Kendi ellerimizle doyumsuz, ne elde etse tatmin olmayan bir nesil yetiştiriyoruz. Dedim çocuklar siz aç değilsiniz, derhâl sofradan kalkın. Bugün dünyada karnını doyuramayan insanlar varken, siz nimeti beğenmiyorsunuz. Nimet şükür görmezse elden gider. Eminim hadisi şerifte efendimizin buyurduğu gibi kanaat etse' 'Kanaat tükenmez bir hazinedir' 'fakirlik temelinden halledilmiş olur. Mimsiz medeniyet (Alçaklık) görenek belasını o kadar şırınga etmiş ki aileleri adeta yarışa sürüklemiş. Buradan iddia ediyorum: Zaruri olmayan ihtiyaçlara harcanan para milli ekonomiye yönelse yeni bir Türkiye inşa edilir. Her aile zaruri olmayan ihtiyaçları hesap edip düşünse eminim iddiamı destekleyecektir. Bazı evlerde çoğu zaman giyilmeyen elli çift ayakkabısı olduğunu ifade edenler var. Bunlara bir bedel ödenmiş ve alınmış. Seksen milyon türk evladı bu zaruri olmayan ihtiyaçları ekonomiye kazandırsa neler olacağını varın hep birlikte hesap edelim. Kılıf değiştiren bu fakirlikten hiçbir zaman yön değiştirmeyen asıl fakirliğimize dönüp bahsetmekte yarar var: Bizim asıl fakirliğimiz bize sonsuz nimetler sunan rabbimize karşı yeterince kulluk yapamayışın fakirliği var.
Ahiret günü secdeye kapanıp bizim kurtuluşumuz için yalvaran Efendimize ümmet olamayışımızın fakirliği var.
İki dünya mutluluğumuz için gönderilen rehberimiz Kur'an'ı anlamama ve okumama fakirliğimiz var.
Allah katında din islamdır,buyrulmasına rağmen İslam'ı yeterince yaşamama ihtiyacımız var.
Ayette: '' Allah zengindir. Sizler ise fukarasınız' 'buyrulmasına rağmen rabbimizin razı olduğu kulluk tavrını takınamama fakirliğimiz var.
Eldeki nimete şükretme becerisi kazandıramama eksikliğimiz Var. Birçok fakirliğimiz sıralanabilir.vs.
Yukarıda ikinci kısımda bahsedilen fakirlikte moda patent ücreti yok asıl patent kul olma bilincidir.
Seküler anlayışın ön plana çıkardığı lüks fakirlikten yönünü takva mertebesine yöneltmiş asıl fakirlikte bilinçli kul olma şuuruyla yaşamını idame ettiren, insanların çoğalması temennisi ile tüm okurlarıma selam ve DUA ....
