Bazı değerler ve bilgiler toplum için, bizler için paylaşılır da, nedense mutabık kalamayız.
Nedir bu bilgiler diye düşündü iseniz hemen örnekleme yapayım, hava sıcaklığı ya da soğukluğu, deprem şiddeti, enflasyon gibi.
Bu değerleri açıklayan kurum ya da kurumların değeri ölçmek için temin etmek okumak için farklıca yöntemleri vardır.
Halk olarak yaşamımız dâhilinde değeri belirlenen açıklanan bu türdeki olaylara ya da hareketlere, döngülere dâhil müdahil olmuşluğumuz, şahit olmuşluğumuz var ise genelde farklı düşünür, farklı ve tezat düşüncelere kapılırız.
En basit örnekleme; hava sıcaklığını sorduğumuz da bizim konuşlandığımız yer ve ortam hali ile termometrenin olduğu yer ve hangi şekilde ölçüm aldığı şeklidir.
Klimalı bir evde yaşıyor olduğumuz varsayımıyla pencereden sarkıp sokaktaki bir arkadaşımız, tanıdığımızla sohbet ettiğimizi varsayalım.
Pencere açıkta olsa klima etkisiyle soğuk ve serin bir ortamdayızdır, konuşmakta olduğumuz muhatabımız ise sokak, cadde ortasında, güneşin görüş alanında ve güneş ışıkları ile karşı karşıya, aranızda ki mesafe maksimum elli metre olsa da biriniz sıcaklığı kırk, elli derece hissedip, algılarken diğeri onbeş, yirmi derece hisseder.
Aynı şartlar devam ededursun, klima olmasa dahi yine elli metre aralıkla yirmibeş derece ile elli derece gibi hissedilen sıcaklık iki katı gibi algılanır, hissedilir.
On yıllarca geriye dönük olarak düşündüğünüzde görür ve algılarsınız ki, kurumların açıkladığı enflasyon oranı ile her yurttaşın hissettiği, fark ettiği enflasyon farklı ve değişiktir.
Alışılmış ve savunulan kurumlar altta rakamlar açıklıyorlar şekli ile değil, farklı ve kendi yöntemleri ile bulup açıklıyorlar da ısrarlıyım.
Biz kendi halimizde hangi yer ve ortamda, nasıl ve ne şekilde yaşıyorsak açıklanan oranın altında da üstünde de algılama, hissetme şekline tabiyizdir.
Anketler yapılır ve bir araştırma konusuna dair öngörü edilmesi için araştırma yapılır ki, bilimsel kurallara bağlı bir araştırma ise gerçek sonuçlarla birebir uyuşması mümkün olamayabilir ama gerçek sonuçlardan maksimum sapma hali yüzde yirmidir. Sapma, anket sonuçları ve gerçekleşenin sapma oranı ise anket yapılan toplum bireylerinin korkusu ve meseleyi tam kavrayamaması, anlaması ile anlayamaması ile alakalıdır.
Gelişmiş, uygar, eğitim ve öğretim endeksinde önlerde olan ülkelerin anket sonuçları ve gerçekleşen nihai sonuç arasında ki açı olabildiğince az, dardır.
Kabul etmemiz gereken, sahiplenmemiz gereken önemli bir gerçek var ki, bireysel bilgimiz, bilinç seviyemiz hani yükseklikte olursa olsun içinde bulunduğumuz toplumun bilinç seviyesi, bilgisi, algısından da yüksek oranda etkileniriz.
Toplumumuzda kurnazlık, çıkar, menfaat gibi kazanım isteklileri olabildiğince çok olduğundan bu durum tüm toplumu da negatif olarak etkiler ve topyekûn sürükler. İstemimiz dışında ki bu negatif sürüklenmelere maruz kalmamak için kendi bilgi, görgü, bilinç seviyemizi yükseltmek, yüksek tutmak gibi iyi örnekler oluşturmak, örnek alınacak rol modeller arasına da girmemiz gerekliliği vardır.
Analitik düşünme ve davranışlarımıza, tutum ve yöntemlerimize de bu hali yansıtmamız gerekliliği vardır.
Onyıllar boyunca satış fiyatında hiç artış olmadığı gibi, dönem dönem o metaya talep düştüğünden fiyatın gerilediğini, daha az rakamlarla satışa devam edildiğini görebiliriz.
Satışa sunulan her neler ise üretim şekline ve talep oranına göre, maliyet hesaplarına göre, mevsime, savaş barış durumlarına göre dahi fiyat tanımlaması yapılır.
Evet, her yurttaşın tüm ayrıntılara hâkim olmak gibi bir mecburiyeti yoktur ve olmamalıdır, yorucu ve endişe artırıcı bir ruhsal gerginlik sağlar.
Yirmi birinci yüzyıl yaşamında istesekte istemesekte çokça şeyi anlamak ve anlamlandırmak için olup bitenden haberdar olmak, meselenin en asgari özünü ve döngüsünü kavramak zorundayız ki, doğru düşünebilelim, doğru kararlar alabilelim.
Kötümserlik girdabında boğulmadan karamsar düşüncelerimizi yoğunlaştırmadan gerçeklerle yüzleşmek az canımızı acıtsa da, iyi, güzel, doğru, adil yönlendirmeye katkımız için gereklilik, vazgeçilmezimizdir, insanlık, yurttaşlık görevimizdir.
Üretmek, ürettiğimiz her ne ise katma değerini yükseltmek önemlidir.
Randıman, performans ve verimliliği önemsemek ise rekabet gücümüzü yükseltir, bu düşünce içerisinde ki toplum bireylerini güvenli ve mutlu bir yaşama yönlendirir, temel formül budur.
En başa dönelim, sıcaklık derecesini ölçme hadisesi gibi sıcaklığı merak edenle sıcaklığı ölçen arasındaki farklı düşünce ve polemikler, tartışma ve ikilikler makul bir anlaşma haliyle sonuçlanmaz, sadece polemik yaratır.
Bir toplum tüm alt yapısını oluşturup sıcaklık derecesini insanının mutlu yaşamını sürdüreceği şekilde sabitleyebiliyorsa, altyapı, kadro, teçhizata sahipse mesele sorunsuz, mutlu bir yaşama endekslenmiştir.