Çocukluğumuzda resmi ve dini bayramlar bizim için heyecan dolu bekleyişti. Tabii ki birçoğumuz için bazı bayramlar daha anlamlıydı, daha heyecanlıydık. Heyecanla beklediğimiz bir bayram vardı ki o da 23 Nisan Ulusal ve Egemenlik Bayramıydı. Neden mi; en önemlisi okullarda ve çoğu ailelerde öyle etkilenirdik ki milli duygularımız doruğa çıkardı. Bayramı çocuklara armağan eden Mustafa Kemal Atatürk’ün kahramanlıkları dile getirilirdi, minnet duygularımızı tekrar tekrar yaşardık.
Bayram yaklaştıkça çocukluk anılarım canlanır. Okul idaresinin karar aldığı kıyafetleri aileler çocukları için seçerdi. Rengârenk giysilerimiz ile resmigeçitten geçmek, büyüklerimize gösteri yapmak, onların beğenisini kazanmak için heyecanlanırdık.
Sınıflarımızı aldığımız grafon kâğıtları ve bayraklar ile süslerdik. Sınıflar arası da gezer bakardık. En güzel süslemeyi sınıfımıza yapmak isterdik.
Günler öncesinden okul bahçelerinde prova yapardık. İzci takımını çaldığı trampet eşliğinde yürürdük. Rollerimiz varsa provası yapışırdı. O zamanki prova çalışmaları dahi günümüzde bayramlarda yapılan etkinliklerden daha heyecanlı ve daha ilgi çekiciydi. Provalara aileler de büyük bir heyecanla katılıyor ve kendi çocuklarını izliyorlardı.
İlkokulda öğrenci olduğum günleri hatırlıyorum. O dönemlerde hazır giysiler şimdiki gibi çok yaygın değildi. Elbiselerimizi ya yakınımız diker ya da terziye diktirilirdi. Birçok elbisemizin olmasına rağmen 23 Nisan Çocuk Bayramı için dikilen elbise çok özel olurdu bizim için. Öyle kıyafetler olurdu ki çoğu ailenin bütçesine uygun seçenek vardı. Bu da bence güzel düşünceydi.
Yine bir an çocukluğuma gittim şu an. Halen o 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı sevincini, heyecanını yaşıyorum. İşte kişilik analizinde uzmanlar derler ya, bireyin çocukluğuna bakın. Bu da bir göstergesi aradan yıllar geçti, ama ben o günleri anarken yaşıyorum.
23 Nisan tarihi yaklaştıkça okuldaki çalışmalar hızlandıkça heyecanlanırdım. Aylar öncesinden bayramda okumak istediğim şiiri seçer ve öğretmenime gösterirdim. Bayramda çeşitli kıyafetler olurdu ve onlar için seçilirdik. 5 yıl her bayram farklı rollerde katılma şansına sahiptim.
Giyindiğimiz kıyafetin adeta kimliğini taşıdığımı çok iyi hatırlıyorum. Örneğin izci olduğum zaman asker ve bana emanet edilen vatanımın bekçisi gibi hissetmiştim kendimi.
Bir araç kaporta üzerine oturtulup elime verilen Ulu Önder Atatürk’ün sadece başı olan büstü tutmanın onurunu hiç unutmam.
Modern bir kıyafet ile küçüktüm, ama kendimi salon hanımı gibi görmüştüm. Gece elbisesi gibi tuvalet giyinip de prenses rolü verildiğinde kendimi prenses gibi hissetmiştim. Belime bağlı kurdeleyi tutarak yürüyen diğer prenses ve prenslerin önünde gururla yürüdüğümü de hatırlıyorum. Galiba rolümü benimsemişim.
Resmigeçitte bayrak taşımayı çok arzu etmiştim.
Ancak minyon yapımdan dolayı taşıyamayacağım için sadece ondan mahrum kalmıştım.
Günün anlamını anlatan konuşmayı yapmak ve şiir okumak üzere belediyenin hoparlöründen şehre nasıl seslendiğimi, babamın elinde fotoğraf makinasıyla beni görüntüleyebilmek için etrafımda gezindiğini…
Nasıl unutabilirim ki!
Bu heyecanı kendim, öğretmenim ve ailem ile birlikte yaşardık.
Gösteriler statlarda yapılırdı.
İzleyiciler erken giderlerdi ki uygun yerde oturabilsinler.
Oldukça kalabalık olurdu.
Çocuktuk mutlu olmak çok kolaydı.
Geçen yıl 23 Nisan Çocuk Bayramı Covid 19 gölgesinde kalmıştı.
Bu yıl yine aynı sorun tabii ki kutlama yapılamayacak bütün dünya aynı sorunla yaşıyor.
Ancak bu sıkıntılı süreç olmadan da çocuk ve ailelerde bu heyecanın kayıp olduğunu görüyorduk.
Artık çocuklar 23 Nisan tarihini sadece tatil olarak algılayıp evde kalmayı tercih eder durumdalar.
Bayramları iliklerine kadar hissettirecek olan toplum, eğitim sistemi ve aile olunca çocuk elbette daha bilinçli hareket edip, milli duyguları dorukta yaşar.
Kendi ailemde gördüğüm, yaşadığım bu sağlam temeli, ben de anne olduktan sonra anne – baba olarak çocuklarımıza vermeye çalıştık ve başardığımız için de Allah’ıma şükrediyorum.
Çocuklarımızı mutlaka dini ve milli bayramları idrak edebilmeleri için onlara rol biçtik. 23 Nisan Çocuk Bayramlarına katılmalarını ve alacakları rolleri onlar ile kararlaştırırdık.
Mutlaka onlar ile sahada olurdum. Tören çiçek bahçesi gibi rengârenk olurdu. Her çocuk bir çiçekti.
Farklı ülkelerden davet edilen çocuklar ile etkinlikler düzenlenirdi.
Bütün dünya hissederdi bu güzelliği. 1979 senesinde yapılmaya başlayan TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği, 23 Nisanı tüm dünya çocuklarının kutladığı bir bayram haline getirmeyi amaçlamıştı.
Birincisine sadece SSCB, Irak, İtalya, Romanya ve Bulgaristan'ın katıldığı şenlik, sonradan yaklaşık olarak elli ülkenin çocuklarının katılımı ile yapıldı.
1979 senesinde 2000 senesine kadar başkenti Ankara'da düzenlenirken, daha sonrasında Türkiye'deki başka şehirlerde de gerçekleştirilmişti. Her heyecan gibi ne yazık ki o da bitti.
İşte her 23 Nisan geldiğinde kendi çocukluğumdaki bayram törenleri ve çocuklarımın katıldıkları bayramlar dün gibi gözlerimin önünde.
Ne güzel anılar değil mi? İyi ki o anları yaşamışız.
Bu güzel bayramı çocuklara hediye eden Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün şöyle seslenişi tek cümle ile çok şey anlatmıştır.
"Küçük hanımlar, küçük beyler...
Sizler hepiniz, geleceğin bir gülü, yıldızı, bir bahtının aydınlığısınız.
Memleketi asıl aydınlığa boğacak olan sizsiniz.
Kendinizin ne kadar önemli, kıymetli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız." Demiş ve ”Türk milletinin geleceği, bugünkü çocuklarının doğru görüşü ve yorulmak bilmeyen çalışma azmi ile büyük ve parlak olacaktır.
23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramınız Kutlu Olsun.” İfadesiyle de kutlamıştır.
Geleceğimizin teminatı, yaşama sevincimiz olan başta çocuklarımızın ve ulusun 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutluyorum.