Günümüz Edebiyat’ında hiciv sanatçıları zor yetişmektedir. Bireyler eleştirilmeyi sevmedikleri gibi bir bireyin bir başka birisini eleştirme konusunda da üstüne yoktur. Ancak bu alanda yapıt vermek için cesur olmak, kaleminin karşısına dünyayı almak gerekir. İşte bu nedenle çok nadir yetişen hiciv ustalarından birisi de Bursa’nın ozanlarından Seyrullah Vatansever, nam-ı değer Ozan Seyfi beydir. Ozan Seyfi ismi gibi vatanına aşık ve haksızlığı kabullenemeyen doğru sözün eri bir insandır. Ozan Seyfi şiirlerinde kendisini günümüz eleştiri anlayışını edebiyatın hiciv sanatını usta kalemi ile birleştiren bir şairdir.
Hiciv sanatı, konuya, objeye ve herşeye farklı bir bakış açısıyla bakmayı gerektirir. Hiciv ustaları da kimsenin göremediğini gözler önüne sermek için çabalar. Hiciv sanatını anlayabilmek için hatta edebiyatı anlayabilmek için öncelikle şairin ve yazarın hayatı okunmalı ve yaşadığı dönem ve olayları inceleyiş tarzı anlaşılmaya çalışılmalıdır; ancak o zaman hicvin yol ve yöntemi belli olur. Biz de hiciv sanatını anlayabilmek için öncelikle Ozan Seyfi’nin hayatına ve kişiliğini tanımaya çalışalım.
SEYRULLAH VATANSEVER (OZAN SEYFİ) KİMDİR?
10.01.1955 ‘te Bursa’da doğdu. İlkokulu Davud Kadı İlkokulu’nda okudu. O dönemlerde sanatçıları taklit edip karikatür çizer, şiirler yazardı. 1967-1968 yılları arasında Karikatürist İsmail Altınyol’un yanında çıraklık yaptı.
Bursa İmam Hatip Lisesi’ne (1969-1970) iki yıl devam etti. Daha sonra babasına ‘benden imam olmaz; papaz olur’ diyerek okulu bıraktı. İmam Hatip Lisesi’nde okurken yazmış olduğu öğrencileri hicveden ilk şiirlerinde:
‘Okullarda öğrettiler fıkra, hikaye, bilmece
Sınıflarda oynardık odunu yerdik eşekçe
Sınıflarda çok toz duman aman öğrencilik aman
Kitap çanta koltukaltı fiyaka bin beş yüz aştı
İzmaritler cebimizde kutu kibrit elimizde
İzmaritleri yakarız dersten kaçıp keyif çatarız
Talebedir lakabımız romanlar ders kitabımız. (1969)’
Arkadaşlarına, ailesine hicivli mektuplar yazdığı, askerlik bittikten sonra araba farikalarında kaynakçılık yaptı. 1978’de evlendi. İki oğlu oldu. Şiir hayatında hep vardı. Ancak eşinin hastalığı nedeniyle etkinliklere ve festivallere katılamadı. 2000’de eşi vefat etti.
Şiire yoğunlaştığı bu yıllarda, eskiden beri içinde var olan hicve, arkadaşlarının da teşvikiyle ağırlık vermeye başladı. Başta Neyzen Tevfik’i, Şair Eşref’i, Nef’i olmak üzere birçok hiciv ustasını derinlemesine inceleyerek kendi hiciv anlayışını oluşturdu. Kendi deyişiyle süreç içerisinde içindeki Neyzen’i keşfetti. Neyzen Tevfik etkinliklerine davet edildi. Neyzen gibi yaşamayı seçti. Hicivleri nedeniyle hakkında 98 defa dava açıldı. Hepsinde beraat etti.
‘Hiciv denilen herze sanmayın taşlamadır
Felsefenin yanında şiire başlamadır.
Hatamı bulduğumda kendimi hicvetmezsem
Yüzüme söylersiniz Seyfi’de puştlamadır.’
Ozan Seyfi’nin ‘ŞİİR’DEN İBARET’ kitabından bazı şiirlerini siz değerli okuyucularımla paylaşmak istiyorum.
GÜLSÜN DİYE
Gül cemale gül derledim
Gül sevgili gülsün diye
Gülistana gül söyledim
Gülde bülbül ötsün diye.
Gülde tomurcuk hal olur
Gülüm seven dil zar olur
Gülistanda gün dar olur
Gülüm seven gülsün diye.
Güle bülbül yar aşıktır
Gülüm ninniye beşiktir
Güle tomurcuk başaktır
Gülistanda gül saçsın diye.
Gülüm Seyfi yüzü güldür
Gülüm senin özün güldür
Gülüm bazen bizi güldür
Gül cemalin gülsün diye.
DİLDEN İBARET
Mağrurlanma dostum biraz güç için
Şu ferman denilen zülden ibaret
Ömrünü harcama kuru ün için
Beşerin oluşu kuldan ibaret.
Sırmadan ipekten olsa esvabın
Ancak üç beş olur seven ahbabın
Yaptığın hayırla doldur sevabın
Şu esvap denilen, çuldan ibaret.
Nisa dediğin ne? Eksik etektir.
Sanma ki alemde eşi yok, tektir.
Nisa’yı kul yapan arlı erkektir
Koynunda yatmazsan, duldan ibaret.
Olsan da cihanda Sultan Süleyman
Bir gün tükenirse dizinde derman
Yolladığın name sanma ki ferman
Nameyi taşıyan, puldan ibaret.
Kılıcı var diye cengaver sanma
Söylenen boş söze sakın aldanma
Sakala güvenme, bıyığa kanma
Sakal bıyık ne ki? Kıldan ibaret.
Beşerden uzak ol, özüne yakın
Kurumuş çınardan kalmaz ki farkın
Boyuna posuna aldanma sakın
Heybetli görünüş filden ibaret.
Birden gürleyip de verme taşkına
Yolunu kaybetsen sorma şaşkına
İster dinle bir yol tanrı aşkına
Irmaklar kurursa, milden ibaret.
Seyfi der yatmaya kursan da hamak
Yılanı delikten çıkarmaz çomak
Kırma gönülleri zor olur almak
Yılanın dostluğu dilden ibaret.
Şimdi de şairin RUBAİ’lerinden örneklerine kulak verelim.
Senin göz pınarında sevdalar demlenirdi
Sana tomurcuk gülüm bana bülbül denirdi
Ben yazdıkça sen beni sildin aşk defterinden
Senin gibi zalimden daha ne beklenirdi.
___
Bir elveda demeden gittin bunda gizin var
Gece başım altında yastık olan dizin var
Sabah uyandığımda hangi aynaya baksam
Ey vefasız sevgili orda senin izin var.
___
Kaybolup gidiverdin ey vefasız neredesin?
Ben senin hayalinle yaşıyorken sen bensiz
Geceler kabus oldu görünmüyor perdesin
Göğsünde siyah benler kolların neden bensiz.
___
Ben nasılda sevmiştim bir bilsen seni gülüm
Sen gidince terk etti ötmez oldu bülbülüm
Güzel günler hatırına sokağımdan geçiver
Göreyim gül yüzünü yetmez mi bunca zulüm?
Yazıma son verirken Ozan Seyfi’nin kalemine takılmayın; siz de alırsınız nasibinizi..