Evrenin en büyük yüznumarası oldu yaşadığımız dünya.
Her türlü pisliğin merkezi…
Her türlü atığın ve çöplüğün…
Fikirler kocaman birer kir lekesi gibi camına konmuş insanlığın ve bir adım ilerisini dahi göstermiyor.
Din adına insanlar katlediliyor, ırkçılık beyinlerde kötü bir ur gibi filizleniyor, bizden olmayan yok olsun düşüncesi cirit atıyor, sömürü milletleri yerinden yurdudan edecek denli revaçta ve kadın çocuk demeden katlediliyor kendi çıkarları uğruna.
Kahrolsun yaşadığımız dünyayı dizayn etmeye çalışanlara…
İnsanları yok ederek kendi saltanatlarını idame ettirmeye çalışanlara yuh olsun.
Hiçbir şey herhangi bir insanın canından daha ehemmiyetli değildir. İnsan bu evrenin “özü”dür.
Bu öze kasteden kalp fukaralarına ve insanlıktan nasipsiz olanlara lanet olsun.
Bu daha iyi günler diye düşünüyorum “insanlık” adına.
Yarının pek de iç açıcı olacağına ikna olamıyorum.
Ağızları salyalı, beyinleri küflü, kalpleri paslı o kadar insan var ki imparatorluklarının devamı için bu dünyayı ateşe verebilirler ve yarınları için herkesi öldürebilirler.
Güç zehirlenmesi her şeyi yaptırır bunlara. Gücün de üstünde bir gücün olduğunu ancak ve ancak Allah’a inanan insanlar duyumsayabilir. Bu yüzden hak yoldan ayrılmamalı ve bu art niyetli insanlarla başa baş mücadele edebilmek adına da çok çalışmalı.
Dünyayı cehenneme çeviren insan kendi kıyametini de hazırlıyor.
Nükleer çalışmalar, biyolojik silahlar, bombalar, virüsler ve bunun arka planındaki savaşlar…
Laboratuvarlarda neler yapılıyor, neler deneniyor kimse bilmiyor.
Genetik oyunlarında kim kaç level atlamış bilinmiyor.
Beyaz önlüklü askerler kapalı kapılar ardında neyin savaşındalar?
Bilim adamları sırf bir şeyleri bulmak adına insanlığı nasıl bir tehlikeye attıklarının bilincindeler mi?
Kendi çıkarlarına ama kendilerinin dışındakilere zararı olacak silahlar neden üretilir ve bunlara nasıl müsaade edilir?
Şu CORONA denen ucube virüste böyle bir savaşın ürünü değil mi?
Elleriyle besledikleri yılanın kendilerini sokması değil mi?
Dünyanın başına bela olacak her şey bizi mutlak sona hızlı bir şekilde yaklaştırıyor ve bu da insan eliyle oluyor.
Sonumuz hayrolur inşallah.
Yapay zekâlarla donattığımız robotlar insanın yerini alacak. Mekanik bir dünyanın temeli hakiki “insan” olacak.
Ve insanlık kalmayacak yeryüzünde.
Şefkat bulamayacaksınız, vicdan arayamayacaksınız.
Anne kucağının sıcaklığını, baba kollarının korumacılığını göremeyeceksiniz.
Taze açmış çiçek kokusu olmayacak, buram buram kokan bir sac ekmeği aklınıza dahi gelmeyecek.
Damara enjekte edilen içecekler hapa indirgenen vitaminlerle doz aşırı yaşayıp gideceksiniz.
Elektronik bir dünyanın çarpılmış insanları olacağız.
Cin çarpmıştan beter bir hale geleceğiz.
Sanal gerçeklik yarının tek “gerçeği” olacak.
Robotik bir yaşam iktidar olacak.
Ve “kalp” çarpmayacak daha gözleri fettan olana âşık olduğunda.
Şiirler yazılmayacak gözleri yaşartacak…
Merhem olmayacak hiçbir kimse kalpte açılan bir derin yaraya.
Mendil olmayacak dökülen gözyaşına kimse.
Teselli etmeyecek kimse, başka birisini. İnsan ördüğü duvarın içinde mahkûm yaşayacak bir ömür boyu.
İnsan; insanın da evrenin de kurdudur artık.
Bir ağacı içten içe kemiren ve kurutan bir kurt.
Kuruttukça semizleşen ve semizleştikçe daha saldırgan olan bir kurt…
Bir ağaç daha, yetmedi bir ağaç daha isteyen ve asla doymayan…
İyi ve güzel insanlara büyük iş düşüyor.
Kötülerin bu kadar güç kazandığı bir dünyada iyiler de güçlü olmak zorundadır.
Bilimse bilim, eğitimse eğitim, zekâysa zekâ…
Üstün zekâlı çocuklarımızı iyiden yana yetiştirmemiz, insanlık adına hareket edecek şekilde donatmamız lazım.
Kazananın dahi kaybedeceği bu savaşta yarın bize:
“Hangi taraftansın?” diye sorduklarında göğsümüzü gere gere “İyilerden tarafız.” diyebilmeliyiz.