Her özel gün gibi 8 Mart tarihi yaklaştıkça Dünya Kadınlar Günü etkinlikleri, haberleri, görsel medyada satış amaçlı ürün reklamları sık sık görülmeye başlanır.

Bu özel günün anlamını vurgulamak için düzenlenen etkinliklerde kadınların önemi, anlamı ve kadın hakları üzerinde birçok program yapılır, kadınlar göklere çıkarılır. Kadınlara yeni vaatler verilir.

Çiçekçiler çiçek satışından dolayı hareketlenir, piyasa canlanır.

Restoranlarda doluluk oranı tam olur, Eşlerin sürprizleri beklenir, farklı etkinlikler ile sanki kadın o günün tadını çıkarmaya çalışır.

Kadının her anlamda önemi görsel, işitsel, yazılı basında, işlenirken, diğer yandan da gün yok ki hayatını bir erkek eliyle kayıp etmeyen veya darp edilmeyen kadın ile ilgili haber çıkmasın.

8 Mart Dünya Kadınlar günü neden bu tarihte anılıyor diye merak ettim.

8 Mart mutlaka bir olay ya da etkinlik tarihidir diye düşündüm.

Kaynaklardan şu bilgiye ulaştım.

New York’ta bir tekstil fabrikasında çalışan 40.000 işçi daha iyi çalışma koşullarına sahip olabilmek için 8 Mart 1857 tarihinde iş yerlerinde grev başlattılar.

Polislerin olaya el koyması ve işçileri fabrikaya kapatması sonucunda, çoğu kadın olmak üzere 129 çalışan işçi kötü şekilde can verdi.

Vefat edenler için yapılan cenaze törenine 10 binin üzerinde insan katıldı.

Avrupa’da yapılan bazı konferanslar sonucunda Dünya Kadınlar Günü diye bir günün anılması kararlaştırıldı.

Tarihin 8 Mart olarak belirlenmesi 1921 yılında Moskova’da yapılan 3. Uluslararası Kadınlar Konferansında gerçekleşti.

1960’lı yılların sonlarına doğru Amerika Birleşik Devletlerinde anılmaya başlandı.

16 Aralık 1977 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararı ile 8 Mart Dünya Kadınlar Günü olarak kabul edildi.

Dünya Kadınlar Günü Türkiye’de bazı çevrede “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak anılmaktadır.

Kadının yaptığı her iş zaten emek ister.

Baş tacı kadınlarımızın anıldığı bu özel günü sınıflamanın anlamı yok.

Birinci ve İkinci Dünya Savaşı başta olmak üzere birçok şehrin kurtuluşunda kadınlarımızın canları pahasına çalıştıklarını, enerjilerini sonuna kadar kullandıklarını bilmiyor muyuz?

Kadınlar sırtlarında cephane taşıdılar, onlar cephede savaştı, onlar yaraları sardı, onlar analık yaptı, onlar bacılık yaptılar.

Osmanlı tarihinin 93 Harbi olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı – Rus savaşı sırasında Erzurumlu Nene Hatun 22 yaşındaydı.

Rusların vatan toprağına girdiğini öğrenince hiç tereddüt etmeden kucağındaki 3 aylık bebeğini geride bırakarak “evladım anasız yaşayabilir, ama vatansız yaşayamaz” düşüncesiyle Erzurum Aziziye Tabyasına koşmuştu.

Göğüs göğüse geçen muharebe sonunda Ruslar uzaklaştırıldı. 6 çocuk annesi olan Nene Hatun’a 1952 yılında kendisine “3. Ordunun Nenesi” unvanı verildi.

Nene Hatun savaşlarda cepheye giden kadınlarımızdan birisiydi.

Kadınlarımız savaştı, kadınlarımız asker yaralarını sardı, kadınlarımız yiyecek ve giyecek hazırladı, cephane taşıdı, arka planda çalıştı.

TÜİK’in  (Türkiye İstatistik Kurumu) 2020 verilerine göre Türkiye’de erkekler arasında istihdam oranı %58,9, kadınlarda aynı oran yalnızca %26,3

Dünya kadınlar günü bazı kesim tarafından çalışan kadınlar günü diye anlaşılmaktadır.

Oysa kadın her alanda kadındır. Doğuştan anaç yapıya sahip olan kız çocuğu oyuncak bebeğini benimser, onun annesi olma rolünü üstlenir.

Annesini taklit eder, evlenir, eşine ideal eş olma çabasına girer.

Anne olma heyecanı başlar kanından canından olan bebeği 9 ay karnında taşır.

Doğumdan sonra bebeğini topluma yararlı birey olarak yetiştirme telaşının yanında ağır sorumluluk yüküyle hayat geçer.

Girişimci kadınların sayılarının artması kendilerine olduğu kadar yöreye de katkı sağlamıştır. İstihdam edilen elemanların varlığı da insanlığa hizmettir.

Aynı zamanda topluma hizmettir.

Anayasamızda kadın erkek arasında herhangi bir ayrım yapılmamıştır.

Ancak bazı olumsuz geleneklere göre kadın kendisini engellemek durumunda kalmıştır. 1926 yılında Medeni Kanunun çıkarılmasıyla aile yapısı değişti. Tek eşlilik ve resmi evliliğe kavuşan kadın mutlu oldu.

Değişim o kadar hızlı oldu ki 1930 yılında belediye seçimlerinde, 1934 yılında milletvekili seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı elde eden kadın, dünya ülkeleri arasında bu anlamda çok önce elde ettiği hakkının farkında mıydı ki?

Kazanılan hakları her ne olursa olsun o bir kadındır.

Şiddet, taciz ve tecavüze uğrayan kadındır.

İstismara uğrayan kadındır.

Sevgisi, bedeni, emeği sömürülen kadındır.

Mecbur kaldığında ya da hatası yüzünden an acı gerçek olan vücuduyla yine para kazanan kadındır.

Toplumumuzda kadının gerçek değerini bulduğu aile yapısı olduğu gibi halen aile içerisinde şiddet gören kadın tipini görmek mümkündür.

Gün yok ki basında kadına şiddet haberi yer almasın, gün yok ki töre cinayetine kurban giden kadın olmasın.

Türk toplumundaki gururu incinen kadın çok incinmiş olsa dahi yine müşfik ana, yine kocasına eş olmaya çalışmaktadır.

Aile bütünlüğüne ve kutsallığına inanmıştır.

Kadın sevmek - sevilmek, güvenmek - güvenilmek, saygı duymak - saygı görmek, mutlu olmak - mutlu etmek, üretken olmak, ailesine ve yaşadığı topluma faydalı olmak ister. Kadın ailesiyle birlikte kaliteli vakit geçirmek ister.

Kadın anadır, kadın bacıdır, kadın sırdaştır, kadın kahramandır, kadın eştir, kadın özeldir.

Kendi değerini kendisi biçen eli öpülesi kadınlarımızın değeri bir gün değil, her gün bilinmelidir.

8 Mart Dünya Kadınlar Gününde kadınlığının bilincinde olan bütün kadınların günlerini kutlar, parlak gelecek dilerim.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol