Bu topraklarda yetişmiş, kök salmış ve etrafındakilerinin yolunu aydınlatmış birçok ilim irfan sahibi insanımız vardır. Onların ektikleri tohumlar hâlâ bu toplumu ayakta tutmakta ve tutmaya da devam edecektir. Kimi şiirleriyle, kimi filirleriyle, kimi bilimsel çalışmalarıyla birer tuğla koydu bu coğrafyayı ayakta tutan kültür duvarının temeline. O münevverlerden bir tanesi de Cemil MERİÇ’tir. Ömrünün çoğunu kitapların tozlu sayfaları arasında geçirmiş, hem kendi kültürünü bilen hem de diğer kültürlere hakim olan biridir. Okumaya ömrü boyunca çok önem veren hatta bu uğurda gözlerini dahi feda eden bir aydınımızdır. O, toplumu aydınlığa götürmeye çalışırken kendi dünyası karanlığa bürünmüştü yavaş yavaş. İşin ilginç yönü de bu galiba. Gözleri karanlığın rengini alsa da düşünceleri çok parlak bir ışık misali etrafını aydınlatıyordu. Yani ondaki karanlık, bizlerin sahip olduğu aydınlıktan daha parlaktı.

Rivayet edilir ki,
Cemil MERİÇ, maaşını aldığı her vakit bir miktarını infak edip dağıtırmış ihtiyaç sahiplerine, hesap kitaba bakmadan. Bunu gören ve bilen bir tanıdığı, ya da öğrencisi, ona şöyle der;
“Hocam, o işler öyle olmuyor. 40’ta biri…”
Derken üstad onun sözünü keser ve şöyle bir cümle dökülür dilinden;
“Evladım, o hesaplar vermek istemeyenler için…”
Eğer dikkat ederseniz, etrafınızda da duyup ya da şahit olabilirsiniz. Hemen herkes sahip olduğu ev, araba, altının toplam değerini hesaplayıp kendince bir miktar parayı infak eder ya da kimileri kırk gram altın edecek değerde bir mal varlığım yok deyip zekatını vermemek için çeşitli bahaneler üretir. Bu ramazan ayında Diyanetin yayımladığı fitre 130 lira gibi çok cüzi bir miktar. Çoğumuz bunu bile vermemek için bin takla atarken bazılarımız da belirlenmiş en az limiti hesap edip fitresini verir. Yukarıdaki o cüzi miktar en alt limit olarak belirlenmiştir fakat bizler ondan daha fazlasını vermeliyiz. Unutmayalım ki veren el, alan elden üstündür. Bu düşünceye inanarak sahip olduklarımızın asıl sahibine şükrümüzü ifade etmek için bize bahşettiklerinin bir kısmını paylaşmalıyız.

Ramazan ayının sonlarına doğru yaklaştığımız bu günlerde fitrelerimizi verirken lütfen en az limiti değil de gücümüzün el verdiği kadarını verelim. Son güne kadar da beklemeyelim. Bayram öncesi verelim ki bir başkasının çorbasında tuzumuz olsun. Bir çocuğun yüzündeki tebessümün kaynağı olalım. Şunu da unutmayalım; onlar bizlere muhtaç değil, asıl muhtaç olanlar bizleriz çünkü rabbimizin omuzlarımıza yüklediği sorumluluğu ancak onlara yardım ederek hafifletebiliriz. Biriktirerek değil, vererek ve paylaşarak sahip olduklarımızın çoğalacağını unutmayalım.

Hesap kitap yapmadan gücümüzün el verdiğince fitremizi verip, yardımlarımızı yapmaya çalışalım…

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol