Milli hayatımızın zorlukları üzerinde düşünmeyen, milletimizin topyekün mutluluk ve refahı için kafa yormayan insanların yazılarımı okumasını istemiyorum.

Tarikatının veya partisinin gözüne girmek için abuk subuk, çarpıtılmış, emperyalist ajanların ezberlettiği kalıpların dışına çıkamayan beyinsizlerle uğraşmam. İş bulmak, ihale kapmak, terfi etmek gibi kişisel maksatla üfürükten konuşanlardan uzak duruyorum. Bunlar da yazılarımdan ırak olsun.

Eleştirilerine değer vereceğim insanlar, ne kadar ağır eleştirirse eleştirsin, fikirlerinden istifade etmekten haz duyacağım beyinler, milli hayatımızın sorunlarıyla uğraşmaktan çıkar gözetmeksizin manevi haz duyanlardır.

Kendi kaderini milletin kaderine bağlı sayan ve bence bu yüzden karakteri en üstün ve itibarlı olan idealist ve aydın insanlar için yazılarımı paylaşıyorum.

Bir diğer maksadım daha var.

Türk Kurtuluş ve Bağımsızlık Savaşı ve onun ardından gelen Türk Devrimi bütün tarih devirlerinin en anlamlı ve önemli hareketlerinden biri olmasına karşın, bu anlam ve niteliği yorumlama ve açıklama konusunda genç neslin istek ve heyecanı her geçen gün bilinçli olarak budanmaktadır. Türk geleneklerine olduğu kadar dünyanın enternasyonel bilim ve sosyal hayatına aykırı olan ithal ve çoğu Orta Doğu bataklığından kaynaklanan yalan yanlış bilgilerle genç neslin beyinleri yıkanarak, Arap Kültür Emperyalizminin etkisinde mankurtlar yaratılmaya çalışılmaktadır.

Oysa genç nesil kendi üstüne düşen fikir görevini yerine getirmeli, kendi atalarına ve Türk Devrimini gerçekleştiren kahramanlarına yakışır bir anlayış, bağlılık ve enerjiye sahip olmalıdır.

Batının fikirsiz, sanatsız, ve zenginlik iştahı pompalayan Coca Cola – Hamburger – Holywood yozlaşmasının ve Doğunun köhnemiş, karanlık ve tembellik içeren putperestlikten kalma adet ve göreneklerinin, gençliğin berrak dimağını köreltmesine izin verilmemelidir.

Türk inkılabı büyük bir hadisedir.

Yarınki Türk nesli bu büyük hareketi kavramaya bugünkünden da daha çok ihtiyaç duyacaktır.

Mustafa’nın annesi Zübeyde hanım ve babası Ali Rıza Efendi asalet, şöhret ve servet sahibi değildi.

Sıradan, halktan insanlardı. Zübeyde aslen Selanikli değildi. Babası Sofuzade Feyzullah Ağa, Selanik’e yakın Langaza kasabasında toprak ve ticaret işleriyle uğraşmaktaydı. Zübeyde Hanımın ataları Rumeli’nin Osmanlılarca fethinden sonra Anadolu’dan yerleştirilen Türkmenlerdir. Konya ve Aydın Türkmenleri Batı Makedonya’nın Vodina ilçesi yakınlarına yerleştirildiler. Zübeyde’nin Babası Feyzullah Ağa’nın soyu da buradan Langaza’ya geldiler. Esasen aile de kendilerini Yörük olarak tanımlamaktaydı. Mustafa da ileriki yıllarda kendisini Yörük-Türkmen olarak tanımlayacaktır.

Mustafa’nın Babası Ali Rıza Efendinin de soyu Rumeli’nin Osmanlılarca fethinden sonra Anadolu’dan Selanik’e yerleştirilen Müslüman Türklerdir. Zübeyde Hanım’ın soyuyla karşılaştırıldığında biraz daha olaylı ve heyecanlı bir tarihe sahiptir. Ali Rıza Efendi’nin amcası Selanik’te mahalle mektebinde hocaydı. Sakalının rengi kızıl olduğundan lakabı Kırmızı Hafızdı. Babası ise firariydi. Yani devlet tarafından aranan bir kaçaktı. Suçu ise ayaklanmaya katılmaktı. Tarihi kayıtlara göre Selanik’te 1876 Nisan ayı sonunda bir halk kalkışması olur. Bu siyasi bir kalkışma değildir. Kendi isteğiyle Müslüman olmuş bir Bulgar kızının zorla kaçırılmasıdır. Rusların bu olayda parmağı vardır. Müslüman halk bu Müslüman Bulgar kızının zorla kaçırılması yüzünden galeyana gelmiş, olay kontrolden çıkıp bir ayaklanma şekline dönüşmüştür. Fransız ve Alman konsoloslukları basılmış, konsoloslar öldürülmüştür. Bunun üzerine de büyük devletlerin donanmaları Selanik’e gelmiş, toplarını şehre çevirmiş ve Osmanlı Devleti üzerine baskı kurmuştur. Ayaklanmaya katılanların idam edilmesi yönünde Osmanlı Devletini mecbur bırakmıştır. İşte Mustafa’nın baba tarafından dedesi Ahmet Efendi de, bunun üzerine dağa çıkmıştır. Makedonya dağlarında 7 yıl kadar firari yaşadıktan sonra eceliyle ölmüştür.

- - - -

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol