Yıl 1961 Dominik Cumhuriyeti, TRUJİLLO diktatörlüğüne karşı direniş başlıyor, direnişe önderlik yapan üç kız kardeş Patria, Minerva ve Maria.
Diktatör TRUJİLLO kendine en büyük tehlike olarak bu üç kadını görüyordu.
Direniş güçleniyordu, Diktatör şaşkındı, üç kız kardeş Diktatörün güvenlik şefleri tarafından kaçırıldı, tecavüz edilip öldürüldü.
Diktatör üç kız kardeşin ölümü bir kaza sonucu diye açıkladı bu açıklama öfkeyi daha da artırdı, direniş durmadı, güçlenerek devam etti ve 30 yıllık Diktatör devrildi.
İran 2022, Mahsa Amini, 22 yaşında bir kadın, saçları görüldü diye hicap yasası gereğince göz altına alındı, şiddet gördü, öldüresiye dövüldü ve öldü.
İran mollaları Amini hastalık sonucu öldü diye açıklama yaptı, bir Amini milyonlarca Amini oldu, direniş başladı, Mollaların sarığı düştü, saltanatı sarsılmaya başladı, muhtemelen yıkılacak, yıkılmasa bile itibar kaybetmiş bir sarıklı diktatörlük olarak birkaç yıl daha zillet içinde yaşayacak.
1960 Dominik olayını Birleşmiş Milletler kadına şiddette hayır günü ilan etti ve tüm Dünyada kutlanmaya başlandı.
Biz de kadına şiddete hayır dedik bu yıl, kutladık, kutlarken şiddete uğradık, kadınlar coplandı, gaz yedi, tekmelendi, tutuklandı.
Kadın örgütleri, siyasiler, kurumlar, kuruluşlar kadına şiddeti lanetleyen kupkuru mesajlar yayınladı.
Toplumda zayıf, eksik ve öteki görülen kadın inadına hayır diyordu, meydanlarda, Dominik te, İran meydanlarında, Dünyanın her yerinde, Hayır ben eksik, zayıf ve öteki değilim diyordu ölümü, işkenceyi dayağı, polis copunu, gazını, panzeri göze alarak, göğüs gererek, haykırarak.
Kadın niye bu kadar güçlü ve kararlı, niye bu kadar dirençli ve cesur.
Bu direncin ve cesaretin tarihsel kökleri var, çok haklı nedenleri var, yaşanmış zulümler var, yapılan zulüm ve işkencenin kadında biriktirdiği bir öfke var.
Kadın Tarihin her döneminde öteki idi, eksik idi, erkeğin kaburgasından yaratılmış köle, hizmetçi, cariye, cinsel obje idi, erkek için her şeydi ama erkeğe göre İnsan değildi.
Kadına eğitim çok görüldü bu Dünyada.
Kadın işyerinde mobbinge uğradı, taciz edildi.
Kadın boşanamaz dendi katledildi.
Kadın Orta çağ Avrupa da şeytan diye yakılarak öldürüldü.
Kadın Mekke de utanılacak bir yaratık olarak görüldü, daha bebekken kızgın çöle diri diri gömülüp öldürüldü.
Öteki ve zayıf kadın, güçlü erkeklere inat, erkek egemen sistemlere, diktatörlüklere, zalimlere baş kaldırıyor artık.
Kadın;
Hayır ben erkeğin kaburgasından yaratılmadım diye haykırıyor artık.
Hayır ben eksik değilim diye haykırıyor artık
Hayır ben cariye olamam diye haykırıyor artık.
Hayır ben cinsel obje değilim diye haykırıyor artık.
Ben belki Arabistan çöllerinde kızgın kuma gömülüp öldürülmüyorum ama, eğitimden, çalışma hayatından, temel insan haklarından mahrum bırakılarak diri diri yok ediliyorum, ben bunu kabul edemem diye haykırıyor artık.
Kadın erkeğe inat, bu dünyayı yaşanır hale ben getireceğim, sizin başaramadığınızı ben başaracağım diye haykırıyor artık.
25 Kasım Direniş ve kutlamaları için bir iki lafta KADEME edelim.
KADEM Ak Partinin yüz akı idi, kadın haklarını savunmak için yola çıkmıştı, başarılı işler de yaptı, KADEMİN başında Sümeyye Erdoğan var.
Bir kadın örgütü olan KADEM de şiddeti kınadı, kadına şiddetin 25 Kasım da kabul edilemez olduğunu haykırdı 25 Kasım günü, bu haykırış ve karşı çıkış anında, kadem dışındaki kadın örgütleri şiddetin en ağırını görüyordu 25 Kasım da.
Kadın coplanırken, gaz yerken, tutuklanırken, şiddet görürken KADEM yoktu orada, olamazdı çünkü ilk kırılmayı İstanbul sözleşmesinin kaldırılmasında yaşamıştı KADEM, kendi önerisine, savunduğu O sözleşmeye sahip çıkamamıştı KADEM, her kırılma bir başka kırılmaya gebedir, KADEM unutmuştu bu gerçeği.
Halbuki KADEM O direnişte başta olmalıydı, eğer Orada olsaydı, O direnen kadınlar şiddet görmeyecekti, cop yiyip yerlerde sürünmeyecekti, tutuklanıp karga tulumba karakollara çekilmeyecekti.
Olmadı, KADEM de artık ötekileştirmişti O yaşam mücadelesi veren kadınları, yazık çok yazık, olmadı KADEM O onurlu geçmişime ayıp ettin KADEM.
Olmadı KADEM kadın hayatı siyasi kaygılardan çok daha önemli KADEM.
