Ak Partinin siyasette uçan kuştan yol istediği günlerdi.
Genel Başkan Sayın Erdoğan; “Liderlik sultasına hayır, parti içi demokrasi olmalı” diyerek Refah Partisinden istifa ettiği günleri unutmuş olmalı ki kongrelere tek adayla gitmeyi tüm teşkilatlarına dikte etmişti.
Bütün illerde Ak Parti kongrelerine tek adayla çıkarken Elazığ’da bir ilk yaşanmış ve dönemin İl Başkanı Sayın Mahir Sönmez’in karşısına şimdilerde İyi Partide siyaset yapan Sayın Selahattin Çobanoğlu aday olarak çıkmıştı.
O dönemlerde Ak Parti tabanında ciddi bir karşılığı olan Çobanoğlu rakibini zorluyor olacaktı ki; Sayın Sönmez’in imdadına genel merkez tarafından yönlendirilen dönemin tepe yöneticilerinden biri yetişmişti.
Aday Çobanoğlu’nun iddialarına göre Belde ve İlçelerdeki oy kullanacak delegeler aranıyor Sayın Sönmez’e oy vermeleri yönünde baskılar kuruluyordu.
‘Parti içi demokrasi neden yok, neden insanlar demokratik teamüller gereği aday olamasın’ diyerekten bir yazı kaleme aldım ve Genel merkez tarafından gelen siyasetçinin yaptıklarının yanlış olduğunu, iddiaların mide bulandırıcı seviyeye ulaştığını ifade etmeye çalışmıştım.
Hazret, yazıdan sonra hakkımızda; o zamanın parasıyla 25 Bin lira şahsıma, 25 Bin lira da gazetemiz Yazı İşleri Müdürüne müteselsilden dava açmıştı.
Hâkim istenilen meblağı fazla bulup takdir hakkını da kullanarak yanlış hatırlamıyorsam 3 Bin 500 liraya hükmedince, Yargıtay’a göndermiştik.
*
Bir gece…
Dönemin önde gelen bürokratlarından bir dostumla geziniyoruz…
Kömürhan dönüşü Hilalkent girişinde polis çevirdi, ehliyet, ruhsat derken; “Aracınızda bağlama kararı var, lütfen kenara çekin” deyince yanımdaki dostumuz müdahale etmiş ve; “Memur bey arkadaşımız Pazartesi günü aracı getirsin” diyerek yolumuza devam etsek de mahrumiyetin kim tarafından konulduğunu ancak Pazartesi öğrenebilmiştik…
Nurettin Nebati…
Adam 5 avukatla girdiği davanın Yargıtay’daki neticesini beklemeden aracımıza haciz koymuş aklı sıra bizi itibarsızlaştırmak istemişti.
Doğrusu, biz de bıyık altından gülüp geçmiştik.
Zira o dönemlerde yargının kimlerin elinde olduğunu biliyorduk.
Aradan yıllar geçti, bir gazeteci arkadaşın Feto ile aynı karede çekilmiş bir fotoğrafını paylaştığı için Sayın Nebati’nin baskısıyla işten atıldığı haberlerini okumuş, şaşırmamıştık.
Adam güçlü, adam kuvvetli ve kudret sahibi…
Çünkü Ak Partinin birden fazla arka bahçesiyle içli dışlı.
Damat ile de arası mükemmel.
Yeri geldiğinde reisi alkışlayacağı zamanı ve reisin gözüne nasıl gireceğini de biliyor.
Reis; “Faiz indirimine karşı çıkanlarla aynı yolu yürümeyiz” dediğinde en çok alkışlayan da kendisiydi.
Dolayısı ile nolacak, elbette ki karşılığını alacaktı.
Nihayetin de reflekslerinin hiç biri karşılıksız kalmadı.
Ülke ekonomisi freni patlamış kamyon gibi baş aşağı giderken Sayın Cumhurbaşkanının gece yarısı operasyonuyla Bakan Lütfi Elvan görevden alındı yerine yardımcısı siyasalcı Dr. Nurettin Nebati atandı. (02.12.2021)
Yorumlara bakıyorsunuz; ekonomiden anlayan herkes eleştiriyor.
“Ekonomiden mezun olmayan birini nasıl Maliye Bakanı yaparlar” diye haykıranlar çok.
Bana göre bütün itirazlar ve haykırışlar bahane.
Şaşırmanın da hiçbir anlamı yok.
Güreşçinin Banka Yönetim Kurulu Üyeliğini başarıyla yürüttüğünün sanıldığı bir ülkede siyasalcı biri neden Maliye Bakanlığını yürütemesin ki…
Ben, kendileriyle yaşadığım tecrübelerime dayanarak yürüteceğine inanıyorum.
Zira Sayın Nebati’nin maliyeye parayı nasıl sağlayacağını az çok bilirim.
Hele bu yetkilerle…
Çünkü O şimdi Bakan.