Elazığ’ın nazım imar planının çıkartıldığı yılları hatırlarsınız.
Her kafadan bir ses çıkıyordu.
40 yıllık İmar Planını bir firmaya vermişlerdi.
Yüklenici firma Nazım İmar Planı üzerinde çalışmış, şehrin sahip olduğu yeraltı kaynaklarından yer üstündeki zenginliklerine, tarımsal alanlarından ticari ve sanayi olanlarına kadar her ayrıntıyı kendince belirlemişti.
İlgili firmanın hazırladığı plana göre bir ayrıntıyı o zamanlar ilgilileri sıklıkla dile getirip gayri ciddi bir çalışma olduğu iddiasıyla eleştirmişlerdi.
Yapılan eleştirilere göre güya ilgili firma Elazığ topraklarının bilmem yüzde kaçı vişne üretimi için çok verimli imiş.
Meğerse firma yetkilileri Elazığ’ın vişnesi meşhur sözünden yola çıkarak o vişnenin Mermer değil de bildiğimiz vişne meyvesi olduğunu zannederek öyle bir tespitte bulunmuşlar.
*
Geçen hafta Ankara’da idim…
İlk dost muhabbetimizde ne yazık ki gündem konumuz Elazığ’daki olumsuz gelişmeler idi.
Doğrusu ben de o muhabbette bilgi sahibi oldum; TAPU’daki rüşvet operasyonundan.
Gazeteyi aradım haber kaynağını sordum teyitli hocam dediler.
İsimler hakkında kimsenin bilgisi yoktu.
Nasıl bir operasyon diye beyin yorarken aradığım kaynakların aktardığı bilgilerle şoke oldum adeta.
İnanıp inanmamak arasında bir halet-i ruhiye içerisinde olduğumu anlayınca dostumuz ifade tutanaklarını gönderdi, okudum şok olmamak elde değildi.
Şüpheli ifadesinde kendisini arayan arkadaşının 500 TL borç istediğini konuşmalar içerisinde de geçen HEDİYE kavramının bir armağan olmadığını aksine annesinin adının HEDİYE olduğunu aktardığını okuyunca hafızam tazelendi.
Şehir olarak biz bu filmi yıllar önce izlemiştik dedim kendi kendime.
Zira yıllar önce de Elazığ İmar Planını hazırlayan bir yüklenici firma Elazığ’ın Vişnesi meşhurdur sözünden yola çıkarak mermer yerine vişne meyvesinden bahsetmişti.
Tapu’daki rüşvet operasyonunda bir ciddiyetsizlik var mı, yok mu bilmiyoruz ama rüşvet adı altında alınan paraların miktarına bakarsanız ortada rüşvetten ziyade kendini ucuza satanların yakalandığı bir operasyon olduğunu görüyoruz.
3 – 5 kuruşluk denilecek miktarlarla bir şehrin ve de önemli bir kurumun adını yıpratmak kime fayda sağladı araştırmak lazım.
Teknik ve fiziki takibi yapan kolluk görevlilerine mi, kolluk görevlilerine bu emri veren mekanizmaya mı?
Refiklerimizden Hakimiyet Gazetesi güzel bir tespitte bulunmuş ve rüşvetin azı çoğu olmaz; rüşvet rüşvettir demişti.
Refiğimize katılıyoruz azı çoğu olmaz; rüşvet rüşvettir de yapılan fiziki ve teknik takiplerde miktarın ne olduğu belli iken bu aziz şehrin adını ülke gündemine bu şekilde düşürmenin ne anlamı var?
Sayın kolluk kuvvetlerimiz kendilerine verilen emirleri yerine getirerek yaptıkları operasyonları başarıyla tamamlıyorlar, takdirle tebrik ediyoruz.
Peki kolluk kuvvetlerine bu talimatları verenler dünya gündeminde milyonların merakla takip ettiği Sedat Peker’in ihbar nitelikli açıklamaları için neden kolluk kuvvetlerimize bir talimat verme gereği duymuyorlar, merak ediyorum doğrusu.
Daha geçtiğimiz günlerde, hatta Elazığ’daki rüşvet operasyonlarıyla eşzamanlı gündeme düşen Ak Parti Erzurum Milletvekili hanımefendi hakkında neden kılını kıpırdatmadılar?
Şeytan insanın aklına her türlü şeyi getiriyor.
Elazığ’daki rüşvet operasyonunu basına servis ettirip ülke gündemine düşürmek Erzurum’daki siyasi skandalı gölgede bırakmak için mi yapıldı diye düşünmeden edemiyor insan.
Tabi ki değildir ama sormadan da edemeyeceğim; kolluk kuvvetlerimize teknik ve fiziki takip yaptıranlar Sedat Peker açıklamalarında deşifre edilen isimler ile Erzurumlu hanım Milletvekili hakkında neden iki satırlık bir talimat yazısı yazmazlar?
Doğru ya bir tepsi baklava çalan çocuğun bir memleketi soyan hırsızdan daha fazla ceza aldığı bir ülkede yaşadığımızı bazen unutuyoruz.