Ülke ve şehir gündemi sıklıkla değişiyor. Gün geçmiyor ki, yeni şeyler duymayalım.
Ülke Corona’yla mücadele ederken şehir, Ak Parti Milletvekili Zülfü Demirbağ’ın bir televizyon programında söyledikleriyle şaşkına döndü.
Demirbağ’ın söyledikleri yenilir yutulur gibi değildi. Belli ki, geçmişten gelen "Sahipsiz Elazığ" eleştirilerinin de bir hazımsızlığı vardı söylemlerinde...
Kan testi söylemi ağırdı ağır olmasına ama şu cümleler, kan testi söyleminden daha ağırdı ve arada kaybolup gitti:
“Her seçim sonrasında başlarlar, Elazığ’ın sahibi yok, milletvekilleri nerede, bu memlekete ne yapmış diye... Ya milletvekili ne yapacak bu şehre? Sen seçiyorsun, seçme o zaman…”
Kan testi yaptırsınlar söyleminden sonra, moderatörün de ikazıyla biraz ileri gittiğini anladığından olsa gerek, vitesi küçültüp daha yumuşak bir dil kullanmaya başlasa da, tepkilerin dinmesini sağlayamadı. Çünkü program boyunca Demirbağ’ın vücut dili, üslubu ve mimikleri, birikmiş bir öfkenin de dışa vurumu gibiydi...
Şeker hastasıdır kendisi, sinirle söylenmiş şeyler bunlar… türünden Demirbağ’ı aklamaya çalışan açıklamalar ise, oldukça komikti. Zira Demirbağ öyle sıradan, deneyimsiz ve ne dediğini bilmeyen biri degil.
O, 65 yaşın olgunluğuyla üç dönemdir mecliste yer alan deneyimli bir siyasetçi. DSİ ve Karayolları Müdürlüğünde yönetici ve inşaat mühendisi olarak görev almıș; bazı belediye, vakıf ve müdürlüklerde de başkanlık yapmıș biri…
Şehir, 24 Ocak 2020’de sarsıcı bir depremle büyük yara aldı. Daha yaralarını saramadan salgınla mücadele etmek durumunda kaldı. Şehrin karasal, soğuk iklimine direnmeye çalışan halk, deprem yardımlarının düzensiz ve hakkaniyetli dağıtılmaması sonucu oldukça zor günler geçirdi.
Bu zor günlerde vekillerin yanlarında olmaması, onlara olan öfkeyi ve tepkiyi de arttırdı.
Önce șehrin afet bölgesi ilan edilmemesinin șașkınlığını yaşadılar. Ardından deprem ve pandemi sonucunda ertelenen kredi ve vergilerin gecikme faizleriyle birlikte tahsil edilmeye başlanmasıyla, adeta hayal kırıklığına uğradılar.
Bunu, Elazığ’ın teşvikte öncelikli il sıralamasının değiştirilmesi izledi.
Giresun’daki sel felaketinde esnafa verilen kredinin geri ödemesiz olmasına karşılık; Elazığ esnafına verilen kredinin geri ödemeli olması, çifte standart söylemlerini de beraberinde getirdi. Bu, iller arasında afetzede ayrımı olur mu söylemlerini de ayyuka çıkardı.
Biz iktidarın her zaman yanında yer aldık. Belediye seçimlerinde iktidar partisi adayını başkan yaptık, iktidardan dört vekili meclise gönderdik, şehir olarak iktidara %70 civarında oyla destek olduk... karşılığı bu olmamalıydı, söylemlerine benzer söylemler dolaşmaya başladı ortalıkta.
Ve bu da “Sahipsiz Elazığ” söylemlerini dillere doladı. Konu, ulusal medyada bile haber haline geldi ve sosyal paylaşım sitelerinin sayfalarında da uzun süre yer aldı...
Depremin üzerinden yaklaşık sekiz ay geçti. Şehir hala kendine gelemedi. Daha uzun bir süre de geleceğe benzemiyor. Çünkü yıkımlar mahalle aralarında kontrollü, kontrolsüz bir şekilde yapılmaya devam ediyor.
Kalıcı konutlar, geçen sekiz aya rağmen hala teslim edilemedi ki, bu konu ayrı bir yazı konusu olacak kadar karışık. Zira yıkılma kararı verilen konut sahiplerine devlet konut tahsis edecek etmesine ama aradaki farkı vatandaştan tahsil edecek. Bu da uzun vadeli kredi yükümlülüğüne girecek olan vatandaşı kara kara düşündürüyor.
Şehirdeki konut fiyatları depremle birlikte astronomik rakamlara yükseldi. Ev kiraları da öyle... Kiralık ev bulmak, neredeyse imkansıza yakın...
Yaklaşan kıșın endişesi ise, yüzlere sirayet etmiș durumda. Bu da kış mevsiminin Elazığlı için her anlamda zor geçeceğinin habercisi...
- - - - - -