Hafta sonu bir değişiklik yapalım dedik düştük yollara.
Sevgili kardeşim Utku Bayram’ın mihmandarlığında aracın yönünü dut’uyla meşhur Ulukale’ye çevirdik.
İlk durağımız öğretmen emeklileri: Özçeliklerin eviydi.
Üç kız kardeş ablamızın hazırlamış olduğu sofra anlatılır gibi değil.
Hani bir kuş sütünün eksik olduğu türden ve tümüyle organik.
Köy kahvaltısının orijinali o kadar lezizdi ki, sanırım bundan böyle hiç bir yemek firması köy kahvaltısı diye bize farklı besinleri yutturamayacaklar.
Buraya kadar olan gezimizin magazin yönü.
Asıl anlatmak istediğim Saklı Cennet olarak müşahede ettiğimiz Ulukale’nin şahsına münhasır ihmallerin kurbanı olan hususiyetleri.
Adını Selçuklu’dan almış Ulukale.
Aslen bir Rum köyü olan Ulukale Diyarbakır’ın fethiyle ele geçirilmiş ve ilk olarak adı değiştirilerek Ulu ünvanı verilmiş.
Konuğu olduğumuz hane sakinlerinin ifadesine göre bin yıldan beridir adı değiştirilmeyen tek köymüş Türkiye’de.
Adı gibi müsemma dersek abartmış olmayız.
Ülke coğrafyasında ulu çınarlara nispet eden Ulu Dutlar var bu köyde.
Öyle ki bu dutlardan dolayı ne gökyüzünü görebiliyorsunuz ne de yeryüzünde toprak renklerini.
Gökyüzüne doğru yükselerek devasa bir şemsiye misali dal budakları süsleyen yapraklar gökyüzünü görmeye engel olurken, ağaçların altını savanlarla donatmaları toprakla göz irtibatının kesilmesine sebep olmuş.
Zorlu bu coğrafyanın insanları da doğanın zorluklarına meydan okurcasına kendini şartlandırmış.
Yurt olarak edindikleri bu coğrafyaya göbekten değil gönülden bağlılıklarını anlamak için kâhin olmak gerekmiyor.
Şöyle ki…
90’lı yıllara silah sesleriyle giriyor Ulukale.
Bölgede en acımasız saldırılar bu köyde vuku buluyor.
Köy sakinleri yapılan saldırılara adeta göğüslerini siper etmişler de köylerini kansızlara terk etmemişler geçmişte.
Kadınıyla erkeğiyle değil çoluk çocuğuyla teröre karşı direnip dimdik durmuşlar devletin yanında.
Öyle ki terör örgütlerinin köy sakinlerinden 12 kişiyi köy içerisinde kurşuna dizmelerine rağmen kimse terk etmemiş köyünü, çapulculara bırakmamış topraklarını.
Gönüllü koruculuk müessesi ilk olarak bu köyde ete kemiğe bürünerek ülkenin iç güvenliğine ilham kaynağı olmuş adeta.
Ulukale’yi dutları ile ünlü bir köy olarak bilirdik de böylesine güzel bir coğrafyasının olduğunu ilk kez gördük.
Sahip olduğu bu kadar tarihi ve turistik güzelliklerine rağmen neden ihmal edilmiş anlamakta zorluk çekiyorum.
Oysa İlçe bazında bakıldığında ekonomik açıdan ahvali oldukça iyi bir yerleşke.
Siyaseten de nüfuzlu insanlar çıkmış bağrından.
Devlete hükümet etmede son 20 yılda irade sahibi olmuş, Cumhuriyet tarihinin de en uzun soluklu kadrolarda erk sahibi olan aktörler yetişmiş bu coğrafyada; Ak Parti MKYK Üyesi ve uzun süre partinin kemik kadrolarında yer alıp tepe yöneticiliği yapan Sayın Mustafa Ataş gibi.
Misafiri olduğumuz Emekli Nezaket öğretmenimiz büyük bir nezaket göstererek hakkını teslim ediyordu Sayı Ataş’ın.
Köy muhtarı Bayram Bey de Nezaket öğretmenimizin eşi beyefendi Sayın Seyfettin Özçelik de sitayişle bahsediyorlardı Sayın Ataş’tan.
Ancak muzdarip oldukları bazı konuları aktarmadan da geçmediler.
Tarihi Şeker Çeşme isimli hayratın restore edilip tabiata kazandırılması gibi.
Bin yıllık bir çeşme…
Doğal ve zirvesinde dağ keçilerinin sektiği Çemişgezek Kalesinin eteklerinde dut ağaçlarının gölgesinde çifte kurnasından buz gibi suların aktığı Şeker Çeşme.
Adı gibi tatlı, içtikçe içiren kaynak bir su.
Etrafı mesirelik, tam bir ören yeri.
Restore edilip çevre düzenlemesi yapılırsa misafirlerimizi burada ağırlarız diyor Nezaket öğretmen.
Belki köyden şehire gidenler de geliverir de yeniden şenlenir köyümüz umuduyla mücadele ediyor.
Sırf bu yüzden muhtar azası olmuş Nezaket öğretmen.
Eski Kaymakam kalsaydı köyümüzün çeşmesi restore edilecekti ama gitti kaymakam bey diyerek mevcut Varto Kaymakamı Sayın Mehmet Güder’den bahsediyordu.
Umutluydu Nezaket öğretmen, Sayın Güder gitti ama hayırsever Çemişgezekli iş insanlarımız var diyerek umutlarını taze tutmaya çalışıyordu.
Sağlık problemleri olmasına rağmen refakat etti bize Nezaket öğretmen, hani olur da içimizden biri ön ayak olur da çeşmenin projelendirilmesine vesile olur diye.
Yukarıda bahsettiğim gibi 10’larca Çemişgezekli tanırım hali vakti yerinde erk sahibi.
Hele Şavaklı hemşirelerimiz Elazığ'ın ekonomisine sundukları katkının bir kısmıyla Ulukale Köyünü mamur hale getirebilir kanaatindeyim.
Tabii Varlıkları Koruma Kurulunun inisiyatifinde olan Şeker Çeşme’nin restore edilip çevre düzenlemesinin yapılarak insanların istifadesine sunulması için iktidar cenahında da muhalefet kanadında da o kadar çok Çemişgezekli var ki…
Bu kadar güce rağmen bir çeşmenin restorasyonunda Ulukale’ye sahip çıkmamak teröre karşı direnen devletinin yanında dik duran bu insanlara büyük bir haksızlıktır.
Her şey bir tarafa binlerce gencin yetişmesinde emeği olan Nezaket Öğretmenin taze tutmaya çalıştığı Umutlarına haksızlıktır.
Saklı Cennetin şırıl şırıl akan çeşmesi için Çemişgezekliler el ele gönül gönüle vermeli.